Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

‘‘Güven’’ Anıtı ve Ethem…

‘‘Güven’’ Anıtı ve Ethem…

Cumhuriyet kurulduktan sonra yeni ideolojiyi halka benimsetmek için pek çok yere Mustafa Kemal’in heykelleri yapılıyordu. Bazı heykeller Mustafa Kemal’le birlikte Cumhuriyet’in temellerini de tasvir ediyordu. ‘‘Güven’’ ya da ‘‘Emniyet’’ Anıtı da bunlardan biriydi. Cumhuriyet’in merkezi olan Ankara’yı modern bir başkent haline getirmek için tasarlanan projelerden biri de Kızılay’da kurulacak olan bir parktı. Park, Ankara’nın merkezi olacaktı. Bu parkla ilgili proje, Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister’e verildi. Parkta bir Anıt da yer alacak ve bu Anıt, esas olarak polise ve askere olan ‘güven’i temsil edecekti. Holzmeister, anıtın yapımı için Anton Hanak’ı davet etti. Hanak, Anıtı yaparken ‘vazifeleri uğruna canını feda edecek güvenlik güçleri’ni ifade etmeyi düşünmüştü.

Ayrıca Anıt, vatanı için çalışan halkı da gösterecek, onların da Yeni Cumhuriyetteki önemini belirtecek, ‘güvenlik’ görevlileri ve Mustafa Kemal, halkı koruyan güçler olarak gösterilecekti. Hanak’ın yaptığı ana kaidenin ön yüzündeki rölyeflerde halkla birlikte gösterilen, onlara yardım eden üniformalı güvenlik güçlerini görüyoruz. Holzmeister, Hanak, 1934’te vefat edince Anıtı tamamlamak üzere, o sırada Almanya’da çalışan bir başka Avusturyalı heykeltıraş olan Josef Thorak’tan yardım istedi. Thorak, anıtın arka tarafındaki rölyefleri ve Mustafa Kemal’in arkadaşlarıyla birlikte gösterildiği bölümü yaptı. Anıt, 1935’te tamamen bitti ve adını Parka da verdi. 1 Haziran 2013. Güvenpark’ta Gezi Parkı eylemleri. Ethem de orada… Ve bir polis vurdu Ethem’i. Bundan yetmiş sekiz yıl önce, polise olan güvenimizi sunmak için yapılan o Anıtın dibinde, adı ‘Güven’ olan o parkın içinde polis vurdu Ethem’i.

 O bahsedilen ‘vazifeleri uğruna canını feda edecek güvenlik güçleri’, özgürlük için direnen Ethem’in canını aldı. Tabi sadece Ethem değil, Türkiye’de pek çok kişi öldürüldü polis tarafından. Burada insanın aklına çakılıp kalan, olayın ‘şükranlarımızı sunduğumuz polis’ Anıtının önünde gerçekleşmesi. Bu ironik durum sanki bilerek yaratılmış gibi ya da buradan çıkarmamız gereken bir sonuç vardır belki, ey bu konuyu hiç düşünmemiş olanlar! Mesela bu ‘güvenlik’ güçleri dediğimiz insanlar, güveni hak etmiyordur belki!

Bugün Güvenpark’tan eksik olmayan polislerle birlikte oradan her geçtiğimde faşizmi hissediyoruz. Ethem’in ölümünden sonra Melih Gökçek’in o parka astırdığı ‘‘Değerli Türk polisi Ankara sizinle gurur duyuyor’’ afişi, (bugün olmasa da daha önce bulunmuş olduğunu unutamıyor insan) anıtın bugün hissettirdikleriyle birleşerek daha da arttırıyor faşizmin dozunu.

Bu arada bu Anıttaki abartılı anatominin tıpkı Nazi dönemi heykellerinde görülen figürlere benzediğini ve Anıtın yapımında çalışmış olan Josef Thorak’ın, Hitler’in desteğiyle Nazi Almanyası'nın resmi sanatçılarından biri olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Kaynaklar: Ertuna, Can, Kızılay’ın Modernleşme Sahnesinden Taşralaşmanın Sahnesine Dönüşüm Sürecinde Güvenpark ve Güvenlik Anıtı, Planlama, 2005/4. Gerstenecker, Richard, Anton Hanak ve Yaratısı, Argos, Ocak 1989, s. 98- 99. Tekiner, Aylin, Atatürk Heykelleri Kült, Estetik, Siyaset, İletişim Yayınları, 2010.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış