Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Hem İftarlar Özgürleşti Hem de Halk

“Yeryüzü Sofralarını Kuruyoruz! Bayraksız, 'Amasız, Sponsorsuz! İftarlığını, Sofranı Al Gel!.. Çünkü; Sermayenin lüks otel iftarları: Kapitalizm Egemenlerin iftar çadırları: Sömürü Halkın yeryüzü sofraları: Özgürlüktür!”

Hem İftarlar Özgürleşti Hem de Halk

Yemeğini yalnız yemeyen, inanan-inanmayan herkesle sofrasını paylaşan İbrahim Peygamber’den aldıkları ilhamla sosyal medyadan yukarıdaki sözlerle çağrı yapan Antikapitalist Müslümanlar, Ramazan boyunca Ankara’da gerçekleştirdikleri yeryüzü sofralarının ilkini Hacı Bayram Camii’nin Augustus Tapınağı’nın duvarına bakan bahçesinde gerçekleştirdi. Büyükşehir Belediyesi tarafından sözde restorasyon adı altında tümüyle değiştirilen Hacı Bayram Cami avlusunda belediyenin devasa iftar çadırı bir tarafta, meydandaki lokantaların bahçelerini dolduran kalabalık bir tarafta, çimlerin üzerine serilmiş örtülerle, elde yapılan ya da börekçiden alınmış iftarlıklarla mütevazı Yeryüzü Sofrası bir taraftaydı. Herkes getirilen çeşitli yemeklerden yiyebilsin diye sofranın etrafında hummalı bir tabak dağıtma çalışması vardı.

Her yaştan, her kesimden insan vardı sofrada. Herkes sanki birbirini özleyen eski dostlar gibi bakıyordu bir diğerine, adeta “Neden bu kadar zamandır düşünemedik bunu yapmayı?” diye soruyorlardı bakışlarıyla. O sırada sofrayı uzaktan seyreden 6-7 yaşlarında bir çocuk gelip sofrayı çok güzel bulduğunu söyledi ve elini kalbine koyarak sofra duası okudu. Yemekten sonraki sohbetler de doğal olarak Gezi Direnişi, kapitalizm ve dinin iktidarlar tarafından nasıl çarpıtılarak bir baskı aracı haline geldiği üzerine yoğunlaştı.

Sermayenin lüks otel iftarları kapitalizmin çirkin yüzlerinden biridir. Halkı sını)ara ayırıp, zengin ve fakir sofrası diye bir fark üretir. Egemenlerin iftar çadırları sömürüdür, çünkü insanları metrelerce kuyruğa sokup bir avuç yemek için bekleten ve bunu yaparken de üzerlerinde “bugünkü iftarı ‘x’ şahsı vermektedir” yazılı )amayı dalgalandıran egemenin derdi; o insanları doyurmaktan ziyade, bu yolla onlara ve onları dışarıdan izleyenlere gösteriş yapmaktır. Oysa halkın yeryüzü sofrası özgürlüktür. Kimsenin kimseye inancını, kimliğini sormadığı, yalnızca herkesin imkânı dâhilinde getirdiği yiyeceğini etrafındakilerle paylaşmak için çabaladığı sofralardır. Getirilen tencerenin sapına, kulbuna, kapağına değil içindeki özveriye bakılan, gelen insanların parasına, puluna, ihtişamına değil, içindeki kardeşlik ve dayanışma duygusuna bakılan sofralardır. Kimsenin aç kalkmadığı, herkesin mutlu ayrıldığı sofralardır. Halil İbrahim sofralarıdır.

Hacı Bayram’daki ilk yeryüzü sofrasını Ankara’nın farklı semtlerinde kurulan diğer sofralar takip etti. Ya evinde ya lokantada yemek yemeye alışmış, bunu da yalnızca ailesiyle veya tanıdıklarıyla yapmayı adet haline getirmişinsanlar birden kendilerini yoğun bir kardeşlik ve paylaşma ortamının ortasında buldular. O sofralarda halkı birbirinden ayıran bütün soyut sınırlar kaldırıldı ortadan ve katıksız bir paylaşma ve fedakarlık girdi devreye. Esasında insanların böyle bir birlikteliğe duyduğu özlem de sofraların çabucak benimsenmesini sağladı. Anıtpark’ta, Elvankent’te, Eryaman’da, Tuzluçayır’da ve Keçiören’de yeryüzü sofraları kuruldu. Kızılay ve civarında da, Ethem Sarısülük Parkı'nda, Kuğulu Park’ta, Güvenpark’ta ve Yüksel Caddesi’nde yeryüzü sofraları vardı.

Ankara’daki bir çok forumun desteğiyle 20 Temmuz günü Ethem’in vurulduğu yerden başlayarak Güvenpark’ta serilen Yeryüzü Sofrası'na da katılan Antikapitalist Müslümanlar, katledilen mazlum halklar için kılacakları cenaze namazına edilen müdahaleden sonra da geçtiğimiz Cumartesi günü Kocatepe Camii avlusunda sofralarını serip yemeklerini paylaştılar. Halkların camilerini devletin protokol camisi yapmaya çalışan zihniyete inat, ellerindeki çöp torbalarını serip oturdular caminin avlusuna ve orada iftar yapabilmek için devletin eline bakmaya muhtaç olunmadığını gösterdiler diğer insanlara da.

Ankara’nın Tuzluçayır ilçesindeki direnişçi halk misafirlerine iftar sofrası hazırlayıp onları bağırlarına bastı. Yolu basit barikatlarla kapatıp dörtyolun üzerine kare bir sofra kurdular evlerinden getirdikleri halılar ve minderlerle. Uzun zamandır süregiden ayrılığın, uzaklaşmanın, örülen duvarların sona ermesini sağladı bu buluşma. Yemekten sonra semah yapıldı ve kısa bir forum düzenlendi.

Sadece bu açıdan bakıldığında bile Yeryüzü Sofraları gelecek için bir umut tazelemeye yetti aslında. Her şeyi tekelleştiren devlete, bütün resmiyetiyle başkente rağmen kuruldu kardeşlik ve dayanışma sofraları Ankara’nın parklarında ve meydanlarında. İnsanlar sofraları sahiplendi, hem iftarlar özgürleşti hem de insanlar.

 

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış