Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

İnsan Hakları Kenti

Son yirmi yıldır yaygınlaşmakta olan “İnsan Hakları Kenti” hareketi, soyut ve küresel “insan hakları” kavramı ile somut ve yerel “kentte sosyal adalet oluşturma” pratiği arasında bir bağ kuruyor. Hareketin amacı, yerelde insan haklarını hayata geçirmek. Çünkü, insanlar günlük yaşamlarının geçtiği yerlerde korunmadığı sürece soyut bir insan hakkı kavramı pek bir şey ifade etmiyor.

İnsan Hakları Kenti

“İnsan hakları kenti” şöyle tanımlanmış: Yerel yönetimin, yerel meclisin, sivil toplumun, özel sektörün ve diğer paydaşların uluslararası insan hakları standartlarının uygulanmasını temin ettikleri yer. Bu girişiminin adını resmen koyan
da, insan haklarının öğrenilmesi ve anlaşılması amacıyla gelişen halk hareketi PDHRE (People's Decade for Human Rights Education). 1960’larda ortaya atılan “kent hakkı” kavramı etrafında gelişen bu girişim uyarınca 1997 yılında Arjantin’in Rosario kenti, ilk İnsan Hakları Kenti ilan edilmiş.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 50. Yıldönümü olan 1998 yılı, insan haklarında hem kurumlar arası ilişkilerin sağlamlaştırılması hem de hareketin dünyaya yayılması bakımından bir atılım yılı olmuş. 2000’de İnsan Hakları Kentlerinin sayısı hızla artmış. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 60. Yıldönümü olan 2008 yılında Washington D.C., ABD’nin ilk İnsan Hakları Kenti ilan edilerek dünya çapındaki “İnsan Hakları Kenti” hareketine katılmış. En son 2018 yılında İsveç’in Lund kentinin katılmasıyla “İnsan Hakları Kenti” olarak ilan edilmiş kentlerin sayısı 42’ye çıkmış.

Bugün Afrika’da 6, Asya’da 8, Avrupa’da 9, Kuzey Amerika’da 14, Güney Amerika’da ise 5 “İnsan Hakları Kenti” var.

Demokratik bir işleyişi ilke edinen İnsan Hakları Kentlerinde, kent sakinleri ile yöneticiler bir “yürütme ve yönlendirme komitesi” ortamında birlikte çalışıyor.

İnsan Hakları Kentleri, politikalarını ve programlarını geliştirirken İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ve benzeri uluslararası insan hakları standartlarına atıfta bulunuyorlar. Kent halkının günlük hayatını birebir etkileyen ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasal haklarını, yani anayasal vatandaşlık haklarını gözeten programlar yapıyorlar.

Demokratik bir işleyişi ilke edinen İnsan Hakları Kentlerinde, kent sakinleri ile yöneticiler bir “yürütme ve yönlendirme komitesi” ortamında birlikte çalışıyor. Özellikle altı çizilmesi gereken, önceden belirlenmiş bir programın katı uygulamasının değil, süregiden, öğrenmeye, tartışmaya, sistematik çözümlemeye ve eleştirel düşünmeye, yaratıcı fikir alışverişine, ortaklaşa planlamaya açık bir sürecin benimsenmiş olması. “İnsan haklarının öğrenilmesi” ile uygulama birlikte yürüyor.

2011 yılında, Güney Kore’de, Gwangju kentinde, İnsan Hakları Kentleri Forumu yapılmış. Bu forumda yerel bağlam, yerel koşullar üzerinde durulmuş. Bir taraftan şehrin yönetiminde temel değerler ve yol gösterici ilkeler belirlenirken insan haklarını gözetmek anahtar rol oynayacak. Öte taraftan da bu belirli bir yerleşim, belirli somut
bir yerel yönetim için özel olarak üretilecek. Bu çerçeve farklı şehirlerde, her şehrin kendi nüfus özelliklerine ve koşullarına göre farklı pratikler oluşturmuş.

Yerel demokrasiyi güçlendiren uygulamalar sonucu her kent kendine özgü koşulların gerektirdiği programları geliştirmiş. Örneğin kimi kentlerde özellikle kadın haklarının üzerinde durulurken kimilerinde evsizler, kadınlar, yaşlılar gibi özel gereksinimleri, özel koşulları olan gruplara odaklanılmış; kimilerinde ise çocuk hakları ön plana alınmış. Özellikle ABD’nin İnsan Hakları Kentleri’ne katılmasıyla ırk ayrımcılığı ve ekonomik insan hakları ihlalleri üzerinde durulmuş. Detroit’de 2014’de temiz suya erişim hakkı vurgulanmış. Kimi Güney Amerika örneklerinde, İnsan Hakları Kentlerinin yereldeki uygulamaları ulusal düzeye, anayasal değişikliklere taşınmış.

2015 yılında BM İnsan Hakları Konseyi, “İnsan Haklarının Tesis Edilmesinde ve Korunmasında Yerel Yönetimlerin Rolü” başlıklı A/HRC/30/49 sayılı raporu benimsemiş. 2016 Aralık ayında Northeastern Üniversitesi Hukuk fakültesinde “Küresel Adalet Yerele Uzanıyor: İnsan Hakları Kentlerinin Ortaya Çıkışı” başlıklı bir konferans düzenlenmiş.

Anlaşılan, İnsan Hakları Kentleri her düzeyde, gittikçe artan bir ilgi görüyor. Darısı bizim başımıza.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış