Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kent, Çapsızlar yarışı, iller bankası yıkımı ve telefonlarımızı yenileme savaşında bugün

Kent= bizim çelişkilerimizin toplamı' sanırım. buna bir grup düşünce insanı ‘orta sınıfın laneti’ de diyor.

Kent, Çapsızlar yarışı, iller bankası yıkımı ve telefonlarımızı yenileme savaşında bugün

Bitmek bilmiyor bireysel ya da kamusal hırsımız, her ölçekte sermayesi olanımızın yok etme hülyası. başarı, sunum, değişim, yenilik, büyüme, ‘ben böyle istedim’ lerimiz. sanmayın ki, iller bankası yıkımından söz ediyorum. hayır hayır, kendim(iz)den söz ediyorum.

‘Xxx partisine girersem, inşaat işi alır mıyım bizim buralarda’ diyen babamın, akşam televizyonda tansu çiller zamanının bir iş insanının ‘500 trilyon tllik hortumuna’ küfrünün çelişkisidir hikayemiz.

Anadolu bulvarı uzantısı odtü yanı yol inşaatı öncesi; eylemlere katılan, ağaç diken ve ‘zorla çıkartsalar bile evimden çıkmayacağım’ diyen 100. yıl semtinde yaşayan arkadaşın, yolun yapılmasından 1 yıl sonra ‘bizim ev 200 bin ediyordu, şimdi 300 bin ediyor’ demesinin...

Kitabımızı internetten dienar’dan alıp, 'tüh iletişim yayınları da kapanmasaydı' dememizin...

Dünyanın her yerinde gittiğimizde dönerci arayıp, 'tüm tunalı hilmi de dönerci oldu, kent bozuluyor, hafıza yok oluyor.' dememizin...

Birkaç tane yüzlü bin lirayı birleştirip, ev alma çabasında olmamı(zı)n kent/rant/kimlik sürecinde lanetidir, büyük kanyonda 3-5 km’lik bir küp edebilen 7-8 milyar biz’in hikayesinin geri kalanı.

Toplumsal arkeologlar derneği’nin bi toplaşması olmuştu milli kütüphane konferans salonu’nda, 15- 16 yıl evvel; ‘tarihi eserleri ortaya çıkarmak mı yoksa üzerini kapamak mı..!’ tartışması başlatmışlardı.
Evet evet, biz üniversite öğrencileri olarak görmek için giderken göreme’ye, çok yüz yıllar önce orada saklanmış ilk hıristiyanların korunaklı tüf koridorlarında bağıran profesörün tüf yüzeylere verebileceği zararı düşünmemesinin benciliğinde yatıyor, tarihi eserleri kapama düşüncesindeki yenilginin ve örtme isteğinin konuşulacak duruma geldiği zamanların felsefesi.

Kendim(iz)le, bizim yaptıklarımızla, lafımızla gündelik eylemimizin uyumsuz insancıllığıyla yüzleşemediğim(iz) de, sen/ben/o/siz/biz/onlar toplamının görüngüsü, iktidar ve rantın sermaye aklıyla birlikte vahşi talanımızın gidebileceği yolun ucu gözüküyor, yok edilen soyu kırılan insanlarımızın da toplumsal talan olduğunu unutmadan.

Sanmayın ki, cici batı ve kuzey bu konularda duyarlı. sadece kendi mahallesiyle sınırlı kültürel ve tarihsel duyarlılığı, bizim evin salonunun koltuklarıyla ilişkimizden hallice. orta çağ kültürünün yıkıcılığı sürüyor kendi mahallelerinin dışında, örnekse yan mahalle Polonya’da, uzak köy Afrika’da. gerisi yalan ve vandalizm/şiddet.

Bu kadar iç eleştiriden sonra bir de pozitif olarak, bugünden yarına evrensel akılla ne yapmalıya değinmeye çalışmak gerek; tek tek yıkılan yapı peşinde koşmak, yok edilen insanların toplumların kentlerin ardına ağıt düzmek, kapitalizmin neo'su ile rosa'lar, robin hood'lar, don quijote'ler olarak baş edebilmek pek mümkün görünmüyor.

Gelin çalışalım birlikte ve; modern mimarlık, tasarım ve şehir plancılığı ürünlerini belgelemek ve korumak için kurulmuş docomomo örgütlenmesi türkiye çalışma grubu, mimarlar odası, kentteki üniversiteler, mimarlar derneği 1927 (md1927), koruma ve restorasyon uzmanları derneği (korder) ankara’daki tüm taşınmaz kültür/yapı/sanat eseri varlıklar için, toplu halde uluslararası korunacak eser/varlık başvurusu yapalım. evrensel olana doğru taşırsak belki de bizimle birlikte davranacakların sayısını arttırabiliriz.

Caminin kiliseyi, havranın camiyi, kilisenin havrayı bir birim daha yukarı doğru geçmeye çalıştığı şehir yamaçlarını eşit kılabilmek olsun umudumuz.

Artık bisiklete binerek geçelim bi de ulus’tan, yıkımın ideolojisinin bize bıraktığını çıplak ve yavaş gözle görebilelim, anabilelim ki aklımıza kayıt kalsın. hiçbir zaman ve koşulda tek engelleyemeyecekleri bilgi aktarımımızda yer bulabilsin. ya da hemen şimdi hayatımızın tüm boş vakitlerini, hafızanın (görsel, kitap, bellek, dijital kayıt, müzik, şiirle) tüm kayıtları için emek harcamaya ayıralım (mı).

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış