Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kent İstasyonları: Konuk Kitabevi Bahçelievlerde Bir Dinlenme Durağı

Birçok yayınevi ve kitapçı, ancak araçla ulaşılabilen AVM’lere doğru yelken açmış ve diğer şubelerini kapatırken, Kızılay’daki kitapçılarımız kafe ve fabrika kıvamına bürünürken, bizim mahalleye (aşağı Bahçelievler) bir kitapçı açıldı; Konuk Kitabevi.

Kent İstasyonları: Konuk Kitabevi Bahçelievlerde Bir Dinlenme Durağı

2 ay önce mahalleden ve Solfasol’dan arkadaşım Hülya’nın aracılığıyla öğrendiğim ve gelip tanıştığım, bu iki değerli insan Mahir (Kankal) ve Birgül (Köksal)’le Ankara’nın erken baharında, sıcacık kitapçılarında konuştuk; kitaptan, politikadan, mahalleden, kentsel dönüşümden, insandan...

Tanju: Ne işiniz var Bahçeli 2. Cadde’de kitapçı olarak? Her yer bar, kafe iken, iki genç insan kitapçı niye açar? Deli misiniz, doktora göründünüz mü? Ya da biz deli miyiz, az ilgi görüyor diye umutsuzlaştığımız, bilgi/bilinç içeren her şeye neden böyle bir soru ile başlarız..!

Mahir: Birgül sen anlat istersen (konuşma sorumluluğu karşılıklı birbirine atılma halinde).

Birgül: Çok yorgunum, sen konuş. Sözcü olarak seni atıyorum. Birazdan içeri gireceğim (sonunda mikrofon Mahir’de kalıyor).

Mahir: Bahçelievler önceden de tanıdığımız bir yerdi. Biraz da asıl merkezden kaçmak için, bu tarafa gelmeyi kafamıza bir sene önceden koymuştuk. Uzun zamandır ilgimizi çeken ve tanıdığımız insanların, okuyan insanların çok olduğu bir yer Bahçelievler. Bir hafta gezdik ve bu dükkanla karşılaştım. Düşüncemize uygun bir yer olduğunu düşünüp tuttuk.

Birgül: Hatta sevinçle beni aradı, dükkan buldum diye.

Konuk Kitabevi: İki gün nasıl yapalım diye düşündük. İçerde hala, bizden önceden kalan giysiler vardı,
bir çorap bile sattım. Rafından, üstten sarkan kitaplarına; yerleşiminden, temizliğe kadar bir haftada, tamamını birlikte yaptık Birgül ve arkadaşlarla. Kendi düşüncemizle şekillenen bir mekan oluşturduk.

Vedat: Bahçeli’ye gelmek, ana merkezden uzaklaşmak vardı aklımızda dedin. Nereden geldiniz buraya?

Konuk Kitabevi: Ben kitap/çılık alanında, 10-15 senedir birçok farklı pozisyonda çalıştım. Çalışırken de yönetirken de merkezlerin tektipleştirildiğini gördüm. Merkezden kaçan noktaların, kendimizi daha iyi ifade edebileceğimiz yerler olabileceği fikriyle, o alanlarda varolmayı önemsiyorum.

Vedat: Merkezden uzak dediniz. Bahçeli de merkez değil mi?

Konuk Kitabevi: Merkezden kastımız insan yoğunluğunun fazla olduğu yerler. Kızılay, Ulus dışındaki yan merkezlerdendir Bahçeli. Hayatın nabzının attığı yerler dışındaki yerlerdendir. Hayatın akışı hep
ana merkeze doğru olduğu sürece, insanlar o tektip olma halini muazzam bir şekilde yaşıyorlar. İş ve sosyal ihtiyaçlarını giderme açısından Bahçelievler’de sadece 7. Cadde böyledir, 2. Cadde değildir. Burası mahalledir.

7. Cadde veya 3. Cadde’de açılan bir yerde al-ver dışında bir ilişki şekli geliştirilemez. Akış çok yoğun, insanlar topluca girip alıp çıkıyor, geriye bir şey kalmıyor. Maddi olarak getirisi iyi olabilir ama insani ve iletişime dönük ihtiyaçları karşılayamaz. 2. Cadde’de ise bu biraz daha farklı. İşini gücünü bitiriyor ve buraya somut/rafine bir halde, bir dertle geliyorlar. O zaman da, zamanı daha somut ayıran o insanla oturup konuşabiliyor, uzun iletişimler kurabiliyor ve paylaşabiliyorsun. Kalıcı bir samimiyet olabiliyor.

Ben doğma büyüme Çinçinliyim. Çinçin’e TOKİ girdikten sonra insan ilişkilerini, mahalle kültürünü yok etti. Mahalle kültürünü önemsediğimiz ve mahalle kültürü aldığımız için, yer kararı verirken bunu önemsedik

biz. Bizim için asılolan ve bizi var eden bu tür ilişkilenmelerdir.

Çinçin’de yeni yapılan TOKİ bloklarının altına kafeler açıldı. Mekan sahipleri artık o kadar tüketimsel

yaklaşıyor ki, sadece bir tezgah var ve kahveni ya da ne satıyorsa onu alıp gidiyorsun. Mekansal olarak, oturmaya, sohbete, konuşmaya, tartışmaya izin vermiyor. Bunu çok garipsemiştim. Hergün oturup saatlerce çekirdek çitlediğimiz bu mekanların sahibi insanların, sosyal hayatı da değişti ve mahalleliyle ilişkileri de bozuldu zamanla.

Bunları gördükten sonra kafamda hep arınma ve damıtma yerlerinin oluşması vardı. Çinçin’de böyle yerlerimiz vardı eskiden, park kenarlarında, biraz işgal tarzı, küçük küçük mekanlar oluşturduğumuz alanlar vardı. İnsanların oturup sohbet edip, yarınki bir ilişkinin altyapısını oluşturmak için bir araya geldiği... Yıllarca kafamdaki dinamo taşı böyle bir ortam yaratmaktı. Bu sokağı seçme nedenimiz, biraz garip gelse de, insan akışının az olduğu bir sokak/caddeyi özellikle tercih etmiş olmamız. Biz bir şeyler damıtalım, biriktirebilelim ve insanlarla bunu paylaşabilelim istiyoruz.

Vedat: Oturduğumuz yerden baktığımızda, 2. Cadde’de, şimdiki adı Muammer Aksoy Caddesi, bahsettiğiniz hava var. Binaların alçak olması, biraz araç trafiği olsa da insan trafiğinin az olması, adı her ne kadar cadde olsa da hoş bir sokak havası... Bahçeli’yi biraz bilenler haberdardır, çevrede bir dönüşüm baskısı var. Buraya da yaklaşmış durumda, gördüğümüz kadarıyla henüz burada yok ama sanki yakın zamanda olacak gibi. Bu değişim olasılığıyla ilgili bir öngörünüz ve hazırlığınız var mı?

"2. Cadde’den geçerseniz, ağaçları daha yeşermemişken, karşı sıra evlere bir bakınız lütfen. Hepsi zemin+2 kat ve kente oranla o kadar naif bir ölçekte kalmışlar ki..."

Konuk Kitabevi: Bahçeli’deki bu dönüşüm konusunda açıkçası Tanju’yla yaptığımız sohbetler dışında bilgim pek yok. Burayı tutarken bir kentsel dönüşüme tabi olacak diye kaygım yoktu. Biraz önce saydığım nedenler esas kaygılarım olmuştu ve burası o doğrultuda açılmıştı. Bu sokağa girdiğimde ilk hoşuma giden,

sağ taraftaki binaların altında dükkan olmamasıydı. Buranın ilerde 3. Cadde veya 7. Cadde yoğunluğuna dönüşmeyeceğini tahmin etmiştim. Evlerin dönüşmesi çok zor, elbet ileride dönüşebilir ama, bu tercihimi

etkilemişti. Genel olarak Bahçelievler’in bu tip bir dönüşüme tabi tutulması bu sohbetlerle daha çok algıladığım bir şey oldu.

Tanju: Şu an Bahçelievler’de 2. Cadde en az darbe alan, çünkü en az ilgi gören yer, Pazar yeri tarafından girişi hariç. Aslında biraz önce yaptığın açıklama ile örtüşüyor. Henüz insan yoğunluğu ve tüketim ilgisi olmayan bir yer olduğu için, şu an en az dönüşüme uğrayan cadde burası. Yoksa şu an Bahçelievler’de tek yapı ölçeğinde en az 30-40 dönüşüm yaşanmakta. Ama 2. Cadde’ye

az dokunulmuş durumda. Onun için de şu karşı siluet harika gözüküyor. (2. Cadde’den geçerseniz, ağaçları daha yeşermemişken, karşı sıra evlere bir bakınız lütfen. Hepsi zemin+2 ve kente oranla o kadar naif bir ölçekte kalmışlar ki... Konuk’a geldiğimde, ilk o siluete bakıyorum. Araya girmiş bir dönüşüm yok henüz. 7, 3 ve 1. Cadde kadar yoğunlaşma ve ilgi bu caddeye uğramadı bilgisi bu açıdan çok doğru.)

Tanju: Biraz konuyu değiştirelim. Konuk Yayınları ve geçmişinden de söz eder misiniz bize. Çünkü, bir isim var ve bu ismi bilenler var.

Konuk Kitabevi: Konuk, 80 öncesinde faaliyet yürüten bir yayıneviydi. 700’e yakın, ağırlıkla Sovyetler Birliği menşeili ve politik yayınları olan, sosyalist kampta kendini tarif eden bir yayıneviydi. Babam da burada faaliyet yürütmüş ve yayınevini omuzlamıştı.

Tanju: O zaman bir yayınevi miydi sadece, yoksa bir kitapçı da var mıydı?

Konuk Kitabevi: İstanbul’da yayınevi ve depo şeklinde idi. Sırrı Öztürk’le, iki sene önce kendisini kaybettik, birlikte uzun süre çalışmışlardı. Konuk’un geçmişinde ilginç olaylar da vardır. Bir tanesi mesela, o zaman Öncü Yayınevi ile birlikte kullandıkları depo ateşe verilmiştir. Sırrı Öztürk bunu anılarında yazmıştır. Davalık da olmuştur bu olay. Olayın sanıklarından biri de Abdullah Gül’dür.

Tanju: Gül’ün Beyazıt’ta okuduğu zamanlar mı, Milli Talebe Birliği zamanları?

Konuk Kitabevi: O dönemler evet. Konuk Yayınevi, o dönem politik bir duruşa sahip. Tabii 80 darbesi ve diğer gelişen siyasal süreçlerle birlikte yayınevi faaliyetlerini durduruyor. Bir kaç kez başımıza geldi. Bilenler, o dönem politik olan ve yayınevini takip edenler, tabelayı gördüğünde gözleri dolarak gelip, bu yayınevi bizim zamanımızdaki Konuk Yayınevi mi diye soruyorlar. Biz de, değerli bir miras olarak görüp bunu taşıdığımızı söylüyoruz. Sayıları da artmaya başladı böyle uğrayanların, çok mutlu oluyorlar ve nasıl yardım edebileceklerini soruyorlar.

Tanju: Beşevler’e 200 metre uzaklıktasınız ve Beşevler bir üniversite odağı. Diğer yönde de, hala AVM’ye sıkışmamış bir cadde ve alışveriş odağı var, 3. Cadde ve 7. Cadde. Burada nasıl geliş gidişler? Kimler geliyor, nasıl geliyor?

Konuk Kitabevi: Ağırlıkla üniversite öğrencisi arkadaşlar burayı mekan olarak kullanıyor ve kitap alışverişlerini yapıyorlar. Onlarla eşdeğer boyutta da yereller ve mahalle halkı. Hem destek sunuyorlar hem okudukları kitabı bırakıyor hem de bizimle çay içiyorlar. Bu iki odağa ek olarak da öğretim üyesi arkadaşlar, hocalarımız geliyor. Kendi alanlarında sohbetlerimiz oluyor. Çok çeşitli insanlar geliyor ve çeşitlilik içeren sohbetler de oluyor.

Tanju: Arada çok ilginç arşivler de ulaşıyor elinize... Konuk Kitabevi: Bulundurduğumuz ürünlerden kaynaklı da alıcılar gelebiliyor. Başka ilçelerden, sosyal medyadan, arkadaşlarından duyup gelenler
de var. Bizim temel tanıtım ağımız, gelen insanların arkadaşlarına tavsiyesi ile. Bu bizi gayet mutlu ediyor, bazı gelenler merakla geliyorlar ve memnun kalıyorlar. İlişkimizi kalıcı şekilde kuruyor olmamızın da bir
etkisi oluyor. AVM ortamlarındaki meta fetişizminden bıkanların da, bu tip yaşam mekanlarına daha ilgi duyacaklarını düşünüyorum. AVM’ler maddi ve tüketimsel anlamda ihtiyaçları karşılayabilir ancak bununla yetinmeyen ve kendilerine ve insani iletişime dair arayışı olanların hep yanıbaşında olacağız.

Tanju: Dört ay oldu açalı. Ben kitap almaya her geldiğimde, sokaktan geçenle, apartmana girenle, sokaktaki diğer mekan sahipleriyle sürekli selamlaştığını görüyorum. Dört ayda! Bir yandan kurma sebebimiz
bu diye açıklıyorsun ama bu nasıl oluştu? Dört ay çok kısa bir süre. Kitapçıdan mahalleye bakış sosyolojik değerlendirmesi yapabilir misin?

Konuk Kitabevi: Buraya geldiğimizde, ilk ay sokaktaki iki üç mekanla, burada kültürel bir etkinlik yapabilir miyiz diye tartışır boyuttaydık. İlişkiler, bazen uzun biriktirmeler ve emekle oluşur. Ama bazen de insanlar kendileri biriktirirler ve bunun dışa vurulması için belli anlar ve vesileler olması gerekir. Sanırım Konuk’un açılması böyle bir vesile oldu. Mekan sahipleri ve insanlar mutlu oldular, hoşgeldiniz demeye geldiler. Bunun yapay bir hoşgeldin olmaması da bizi mutlu etti, güzel bir dostluk oluştu buranın yerel insanlarıyla. Yadırgamalar da olmadı değil.

Elif: Yadırgama neden? Ticaret boyutu açısından sormuyorum, “yürümez burada” gibi değil. Farklı bir yadırgama oldu mu?

Konuk Kitabevi: Yadırgamadan kastım bu tip bir ilişki ile karşılaştıklarındaki tepkilerden çıkardığım sonuç. Gündelik hayatta artık bu tür bir ilişki ile karşılaşmıyorlar anlaşılan.

Tanju: Unutulmaya yüz tutmuş bir ilişki şekli olması mı? Emlakçının dükkanını boyaman, kafenin açılışından önce onlarla çalışman mı?

Konuk Kitabevi: Evet yardım ettim, birlikte çalıştık. Neden diye soran da oldu yardımcı olduğumda. Ben bunun bir nedeni olması gerekmediğini açıklayınca bir neden oluştu. Şimdi birlikte kültürel bir sokak etkinliği yapmayı planlıyoruz. Ama yadırgama oluyor, gündelik çıkar ilişkileri üzerinden kendilerini tarif etmeye alışmışken, insani/sıradan/normal olanla karşılaştıklarında yadırgama ve şaşkınlık oluyor.

"AVM’ler maddi ve tüketimsel anlamda ihtiyaçları karşılayabilir ancak bununla yetinmeyen ve kendilerine ve insani iletişime dair arayışı olanların hep yanıbaşında olacağız."

Tanju: Peki biraz kitap konuşalım. Bu söyleşi nereden çıktı önce onunla başlayayım. Bu söyleşiyi yapma sebebimiz, Dost’un arka bahçesini kitabevine katması, AVM’ye gitmese ve şehir merkezinde dursa da, bir fabrikaya dönüşmesi ve kitapçıdaki ilişki şeklini iletişimsizliğe dayalı, bir market alışverişi haline dönüştürme durumu üzerine Solfasol grubunda konuşmalar oldu. Ben de,

en güzel tepki, Konuk gibi bir mahalle/semt kitabeviyle söyleşi yapmaktır. Dost’u eleştireceğimize, Konuk’la söyleşirsek bu da bir eleştiri türüdür diye düşündüm. Ve burada çay içip söyleşiyoruz şu anda... Soruma gelince, kitabevinde ne kadar yeni ne kadar sahaflık kitap var? Tüm kitaplara yetecek yer ve kaynağın olmadığında kitap seçimini neye göre yapıyorsun?

Konuk Kitabevi: İkinci el ve sahaf kitapla yeni kitap
yarı yarıya diyebiliriz. Nadir kitaplar, baskısı az olmuş, baskısı bitmiş kitaplar, ikinci el kitaplar ve yeni kitaplar var. Mekan küçük. Kıstasımız nitelik tabii ki. Metalaşmayı asgariye indirebileceğimiz ve ilişki kurabileceğimiz kitaplar seçiyoruz, her yeni kitabı almıyoruz, değerlendirip aldığımız kitaplar. Bu bizi de diri tutuyor.

Dost için de söyleyeceğim, kentin hafıza mekanları vardır, kentin kitab evleri de hafıza noktalarıdır. Bunların küçük/ilk şubeleri zaten kapandı. Bunlar yok olunca da önünde/içinde yaşanan tüm anlar ve hafıza silindi, yok oldu gitti. Tabii ki temel neden para kazanmamasıdır.
Bu bize uzak bir neden. Dost Kitabevi evet, AVM’ye gitmedi ama, böyle bir eylemle AVM’yi Kızılay’a, sokağa taşıdı.Mekanların önemli olduğunu düşünüyorum. Bu mekanda örneğin, bana selam vermeden birisi içeri giremez, kapıyı açtığı anda aramızdaki mesafe 1,5 metre ve yüz yüze geliyoruz. Olağan bir diyalog başlıyor.

Tanju: 4 ay bu sorular için çok kısa bir süre ama, dağıtımcılarla aran nasıl, vadeleri esnetebiliyor musun, maddi olarak nasıl gidiyor?

"Biz bir şeyler damıtalım, biriktirebilelim ve insanlarla bunu paylaşabilelim istiyoruz.

Konuk Kitabevi: Evet kısa bir süre oldu, daha erken gibi ama şu an kendini yaşatabiliyor. Kitapçılıkta 15 yıllık bir geçmişim olması sebebiyle, dağıtımcılarla kurumsal değil kişisel ilişkimiz olduğundan şimdilik bir problem yok. Birkaç kez maddi olarak zor duruma düşsek de, dostların desteğiyle sorunsuz ilerliyoruz.

Tanju: Konuşmalarının içinde biraz söz ettin ama ben yine de ayrıca sorayım. Ne üretirsek üretelim, büyümeyi çok seviyoruz. Büyümeyi düşünüyor musunuz? Büyürseniz kentte nereye doğru, hangi AVM ya da çarşıya doğru yelken açarsınız? Burada selam verdiklerinizle görüşmeye devam eder misiniz?

Konuk Kitabevi: Böyle bir kaygımız olmadı hiç. Sosyal kaygılarımızla açtık burayı. Tabii ki büyüyebilir, burası genişleyebilir. AVM gibi cepheden karşı olduğumuz yerlerde kesinlikle olmayız. İhtiyacını hisseder ve ikinci bir şube açarsak, bu mahallede olur, Altındağ’da, Çinçin’de olur.Zenginleşmenin çabayla ve hırsla ilintili olacağını düşünüyorum. Biz kazansak da dayanışma/ yardım amaçlı paylaştığımız için, bizle de paylaşıldığı için, bu tavrımız ve hayata bakışımız büyümeye engel. Asla tecimsel kaygılı bir büyümeye gitmeyiz ama ürünler, kitaplarımız çoğalır, yere ihtiyaç olur... Örneğin, yandaki yerle birleştirip bu mekanın büyümesi olacaktır.

Tanju: Biraz da gelecek planları... Bu soru bizim kent gazetesi de olmamızla ilgili. Kentte, kentin bir semtinde/ mahallesinde olmak, geçmişten bir yayınevi mirasıyla gelmek, şu anda Solfasol’la söyleşiyor olmak, mahalle mekanı olmayı önemsiyor olmak üzerinden kafanızda kent ve yayın üzerine planlar var mı?

Konuk Kitabevi: Az önce de söz ettiğim gibi sokakta bir etkinlik planlıyoruz. Kültürel bir hafta planlıyoruz Nisan, Mayıs aylarında. Burada yerelde, insanların hem birbirinden hem kültürel etkinliklerden haberdar olması için aylık bir ücretsiz kültürel bülten planımız var. Sokağa ilişkin birkaç planımız var. Burada imza günü,

az ilerideki arkadaşların kafesinde şiir dinletileri ve sokağın doğasını bozmadan kültürel etkinliğe ait fiziksel müdahillik katılımlar planlıyoruz. Mahallede olmanın yakınlığı ve avantajlarını da görmeye çalışıyoruz. Mevcut tüketim doğasına ve iktidarın alıştırmalarına müdahale için bir refleks ve karşı koyuş olarak mahallede olmayı ve kendimizi ifade etmeyi planlıyoruz.

Kente yani Ankara’ya yönelik bir şey söylemek

gerekirse de, sadece kitabevi formatı olarak değil, benzer samimiyette ve başka formlarda da başka kent istasyonlarının oluşması gerektiğine inanıyoruz. Bu istasyonlar insanlara, farklı bir yaşam alanı olasılığı yaratmalı. Bunlar çoğaldıkça, insanların farkındalık hallerinin artacağını düşünüyoruz. Bu kitabevinin misyonu da bu diyebiliriz.

Tanju: Kültürel bülten, sokak şenliği dedin, devamında yayınevi, yeni yayınlar, planlar neler?

Konuk Kitabevi: Yayınevi devam ediyor, kurulu Konuk Yayınları var. Elimizde yeni yayın ve eski yayınlardan seçtiğimiz yeniden basım planlarımız için oluşturduğumuz bir dosyamız var. Ankara’dan bir bakış açısı şeklinde kente dönük bir yayın planı da düşünmekteyiz.

Tanju: Genelde seni tanıdığım kadarıyla, yerelden evrensele bakmak planın. “Ankara’dan bakmak” diyebiliriz sanırım.

Konuk Kitabevi: Yerele sıkışmak da bir süre sonra problemleşiyor. Her evrensel şey kendi tarihsel evrimi sürecinde yereldir. Bunlar soyut şeyler değil, bunlar yerelden çıkıp evrenselleşmiştir. Biz buradan baktığımızda yereli önemsiyoruz, varoluşumuzun mekansal yerleri buralar. Buralardan büyüyebilen tüm kuram/kavram/fikir/sanat/estetik yaklaşımlar evrenselleşme eğilimine girebilir.

Tanju: Solfasol’u okudunuz mu ya da incelediniz mi, birlikte bir şeyler yapmak için önerileriniz olabilir mi? Kente, Solfasol okuyanlara bir davetiniz var mı ya da söylemek istediğiniz bir şey?

Konuk Kitabevi: Nadir Kitap üzerinden şehir dışı, yurt dışı kargolarımıza Solfasol’un eski sayılarını koyup yollamaktan çok mutlu oluyoruz. Aldığımız mesajlar ve yorumlar da bizi mutlu ediyor.Biraz önce söz ettiğimiz mekansal hafıza neyse, Solfasol de yerel anlamda, yazılı olarak kentin hafızası. Çok önemsiyoruz, yaşamasını istiyoruz, elimizden gelen her şeyi de yaparız. Dost bir yapı olarak görmekteyiz. Bu tür çabaların arkasında büyük emekler olduğunu da biliyoruz ve bu emeğe çok saygı duyuyoruz.

Tanju: Son sorumuz da eğlenceli olsun. Geçen Pazar uğradığımda bir genç arkadaş gelmişti, önce fotokopi çekiyor musunuz diye, sonra kırtasiye var mı diye sordu. Sadece kitap satıyoruz ve alıyoruz deyince siz, “kaça alıyorsunuz?” dedi. Ama sonra da oturdu 1-1,5 saate yakın kitap okudu çayını içerek. İnsanları zor duruma düşürmeyecek böyle hikayeleriniz var mı?

Konuk Kitabevi: Evet evet, keyifli ilişkiler yaşıyoruz çok. Hemen hemen her gün uğrayan bir ülkücü genç arkadaşımız var.

Birgül: Geçen sabah, kapının önünde beni bekliyordu. Birlikte açtık dükkanı.

Mahir: Okumayı seven bir insan, ilk geldiğinde benden kitap önerileri istemişti. Ben de önermiştim bazı kitaplar, beğenmiş. Oturdu yanımıza, ülkücü olduğunu, reislik mertebesinde bulunduğu falan aktardı. Gülüştük. Kitaplar üzerine konuşmaya başladık, Komünist Manifesto’yu aldı, tatile gitti memleketine. Etkilendiğini söyledi. Hala ilişkimiz sürüyor.

Tanju: Benim soracaklarım bitti. Sizlerde soru var mı? Elif: Hem kitabevi hem plak demişsiniz?
Konuk Kitabevi: Evet plak da satıyoruz.

Elif: Eskiye, belirli bir döneme ait plaklar, değil mi? Tabelaya asacak kadar satışınız ve müşteri potansiyeliniz de var mı?

Konuk Kitabevi: Evet var satışımız. Elimizdeki arşiv de iyi. Ağırlıkla klasik müzik ve Türk Halk Müziği olarak tutmaya çalışıyoruz arşivimizi. Her hafta gelip, seçip arşivini oluşturan müşterimiz de var. Geçen bir müşterimiz, “Eski köy kahvelerine çok benziyor burası. Çay, plak, kitap var.” demişti.

Tanju: Kapatıyorum kayıt cihazını. Çok teşekkür ediyoruz, hem sohbet, hem de böyle samimi, sıcak bir istasyonu kente kattığınız için.

Sohbetin bundan sonrasını okuyamayacaksınız maalesef. Bir gün yolunuz Bahçelievler 2. Caddeye (Muammer Aksoy Caddesi) düşerse ve sohbete kaldığı yerden devam etmek isterseniz, mutlaka uğramanızı öneririz Konuk Kitabevi’ne.

(Konuk Kitabevi: Bahçelievler 2. Cadde No:13/B)

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış