Önder Mahallesi
Önder Mahallesi, Ankara’daki Suriyeli sığınmacıların en yoğun yaşadığı bölge. Eski bir gecekondu mahallesi ama uzun süredir kentsel dönüşümde. Birçok ev, sahipleri tarafından terk edilmiş, yıkık dökük. Sığınmacılar yoksul ve sağlıksız koşullarda yaşıyor. Aş, iş, sağlık ve eğitim gibi hak ve hizmetlere ulaşmakta çok zorluklar çekiliyor. Savaşın yıkımından kaçan Suriyeliler (ki Ankara’daki toplamının
70 bine yakın olduğu rivayet ediliyor), işte bu yıkık dökük evlerde yaşıyor.
Al-Farah Çocuk ve Aile Destek
Merkezi
Mahalleyi ikiye kesen cadde boyunca hemen hepsi Arapça tabelaları ile Suriyelilere hitap eden dükkanlar var. Mahalle’nin bir adı da, “Küçük Halep”. Mahallede hizmet bekleyen Suriyelilere hizmet götürdüğünü söyleyen, değişik vakıf ve kurumlar var. Bunlardan biri de, SGDD – Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği. Dernek, yaklaşık bir yıldır, UNICEF’in katkılarıyla kurulan bir merkezde çocuk ve ailelere destek hizmeti veriyor. Merkezin ismi “Al-Farah” yani “Mutluluğum”: çocuk sığınmacıların, kadınların kendilerini güvende hissetmelerini dert edinmişler.
Merkeze ulaştığımızda kapıda hizmet almaya gelmiş, çoğu kadın ve çocuk sığınmacılar bekleşiyor. Merkezin sorumlusu, SGDD’nin görevlendirdiği Emine Ergür’e, Merkezin kuruluş amacı ve hizmetleriyle ilgili bir söyleşi yapmak isteğimizi iletiyoruz. Merkezin temel kuruluş amacını, verdiği hizmetleri anlatmaya başlıyor:
“Merkezin temel kuruluş amacı: Suriyeli kadın ve çocukların Türkiye’deki haklarına ve hizmetlere erişimine aracı olmak. Bu hizmet alma sürecini kolaylaştırmak, hızlandırmak. Gerekli danışmanlık ve yönlendirmeleri yapmaktır. Aslında temel amaç, hassas durumdaki çocukların, ergen ve gençlerin ve tabii kadınların kaliteli hizmet almasını sağlamak için çalışmaları başlatmak diye de özetlenebilir” diyor.
Merkezde kimler çalışıyor, neler yapılıyor?
Bunları gerçekleştirmek için kimlerin, kaç kişinin çalıştığını merak ediyoruz: “40’a yakın personelimiz var” diyor, Emine Hanım. Kimler olduğunu sorduğumuzda, “Sosyal çalışma uzmanları, çocuk koruma sorumluları, aile danışmanları, psikologlar, hemşireler, beslenme uzmanları, tercümanlar sonra tabii kapıda karşılayan güvenlik personeli var. Çalışanların tamamı, alanlarındaki uzmanlardan oluşur” diyor. “Güvenlik personeli bile hizmet almaya gelen sığınmacılara nasıl davranılması, hassas durumlarda
neler yapması gerektiğine ilişkin gerekli eğitimi almıştır” diye ekliyor.
Peki nasıl destek oluyorsunuz?
“Merkeze gelen göçmenlerle ilk önce temel genel görüşme yapılır”, diyor ve “bu görüşmelerde danışanın mahremiyeti, şahsi bilgileri korunur, gelen kişilerin kendilerini fiziksel ve psikolojik olarak güvende hissetmeleri çok çok önemlidir”, diye ekliyor. “Bütün görüşmeler, tercüman eşliğinde yapılır. Dil çok önemli bir problem, ilk bariyer maalesef dildir” diyor. “Kaydını alır ve ihtiyaç haritasını belirleriz. Böylelikle onları yönlendirmeye başlarız” diyor. Çok hassas vakaları çocuk koruma birimine yönlendiriyoruz. İstismar ya da kadına yönelik şiddet olabilir. Okulla ilgili çok hassas konular olabilir! Beslenme uzmanımız ve hemşiremiz, bütün çocuklu ve hamile olan kadınları görür. Bunların takipleri yapılır” diye anlatmaya devam ediyor.
Yani en temel ihtiyaçlardan yukarı doğru çıkmaya çalışıyorsunuz. Doğru mu?
“Evet. Gelen kişilerin çok büyük bir bölümünün sağlık sorunları oluyor. Mesela hemşiremiz bu hizmete erişimdeki problemleri en aza indirmek için yönlendirmeler yapıyor. Hemşirenin koordinasyonuyla, tercümanlarla birlikte gerektiğinde, hastaneye yönlendiriyoruz. Resmi kurumlarla çok aktif bir çalışma, işbirliği içindeyiz. Engelliler varsa onların raporunun çıkması, çıktıktan sonra sosyal dayanışma vakıflarına başvurularının yapılmasını sağlıyoruz.
Birçoğu, örneğin, hastaneye gidecek durumda değildir, ya fiziksel engeli var ya da dil problemi vardır. Aslında yaşadıkları bu ülkeye, uyum sağlayabilmeleri esastır, hastanelere kendi başlarına gitmeleri için teşvik etmeye çalışırız. Fakat gerçekten kendi başına gidemeyecek olanlar için buradan araç tahsis ederiz, tercümanımızla birlikte aktif olarak refakat ederiz” diye anlatmaya devam ediyor.
Ya ihtiyaçlarını tam olarak anlatamıyorlarsa diye sormaya devam ediyoruz.
“Bir de mobil saha çalışanları, mobil takım asistanları dediğimiz, çoğunlukla sosyal hizmet uzmanı olan çalışanlarımız da bulunmakta. Sığınmacılar yaşadıkları mağduriyetleri bize söylemiş olsalar da hassasiyetlerinin yaşadıkları yerlerde tespit edilmesi gerekli. Temel ihtiyaçlarını yiyecek, barınma, maddi yetersizlikler, vb. gibi öncelikle dile getirdikleri için aynı derecede hassas olan ihtiyaçlarının gözden kaçma olasılığı elbette olabiliyor. Göreceli olarak, ihtiyaçlarının farkında olamayabiliyorlar yani. Saha çalışanlarımız, talep üzerine ev ziyaretleri yapıyor. Bu ziyaretlerde olası ekstra ihtiyaçları tespit ediyorlar. Geldiklerinde sosyal tespit raporu yazıyor ve acil müdahale planı oluşturuyoruz.”
Suriyeli çocukların ve gençlerin eğitim ve öğretim ihtiyaçlarına gelirsek?
“Okul çağındaki çocukların aktif olarak okullara yönlendirilmesi gerçekten önemli bir ihtiyaç ve bu ihtiyacın karşılanması için de çalışmalarımız oluyor, tabii. Bu yıl 300’den fazla çocuğun okula gitmesi sağlandı. Daha öncesinde Altındağ bölgesinde 5 tane geçici eğitim merkezi oluşturulmuştu. Dönüşümlü olarak öğleden önce ve sonraları bu merkezlere kabul ediliyordu çocuklar. Bir süre önce Milli Eğitim Bakanlığı okullara mektup gönderdi. Mahalle içerisinde çocuklarını okula gönderme talebi olan herkesin, fiziksel koşullar, kapasite elverdiği sürece devlet okulları tarafından kabul edilmek zorunda. Uyum süreci buradan itibaren başlatılmış olacaktı. Teoride bu çok önemliydi. Biz de destekliyorduk. Ama uygulamada çok ciddi problemler var. Civardaki okul müdürleriyle devamlı olarak bağlantı halindeyiz. Merkezimize geliyorlar, işbirliği geliştiriyoruz. Durum şu: Okullarda teoride talep var ama uygulamada ciddi problemlerle karşı karşıyayız. Okul kapasiteleri çok kısıtlı, mevcutlar çok kalabalık. Hizmet almakta olan Türk veliler ve okul personeli bu sürece hazır değil gibi, bir isteksizlik hali var sanki.”
Yani biz bu hizmeti tam olarak alamazken nereden çıktı bu mu, diyorlar?
“Gibi. Bu, en büyük problemlerden biri. Diğer yandan Suriyeli çocukların okula gönderilmemesiyle ilgili başka ciddi problemler var. Mesela ulaşım problemi. Altındağ bölgesinde evler çok dağınık. Her ev okula farklı uzaklıklarda. Okul servisleri yok, olanların ücretlerini aileler de karşılayamıyor. Yaşadıkları savaş psikolojisi hala önemli bir engel, uzak yerlere çocuklarını göndermek istemiyorlar, korkuyorlar.
Yani, okulların fiziksel olarak hazır olmaması, personel ve velilerin itirazları, maddi yetersizlikler gibi nedenlerle eğitim/öğretim, en ciddi sorunlardan biri. Bu konuda bir farkındalık, bilinçlendirme faaliyetine ihtiyaç var. Yani bu ön yargının kırılması gerek.”
“Eğitim en önemli nokta. Eğer dil öğretemezseniz, temel eğitimi veremezseniz, yabancıların uyum süreci de başlamaz. Bu arada, diğer başka sorunlar da söz konusu. Geleneksel bazı durumlar da var, savaş psikolojisi de arttırıyor bunu. Erkek çocuklar, erken yaşta çocuk işçiliği yapıyor. Siteler’de yoğun olarak çocuk işçiliği var. Sonra kız çocuklar da çok erken yaşlarda evlendiriliyor. 13-15 yaşlarında. Çocukların okula gidememesindeki önemli etkenler bunlar. Sığınmacıların çocuklarının eğitim/öğretim hizmetine erişmesinde çok sıkıntılar var.”
Merkez olarak, eğitim konusunda da hizmet vermeye çalışıyorsunuz sanırım.
“Sosyal hizmet uzmanları ve çocuk koruma uzmanlarımız var. Dil kursları düzenliyoruz. Türkçe ve İngilizce kurslarımız var. Hem yetişkinlere hem de çocuklara. Hedefimiz kısa sürece çok çocuğa ulaşıp verimli sonuçlar alabilmek. Ama savaş ve yıkım psikolojisinden ve başka bir sürü nedenlerden dolayı öğrenme süreleri uzuyor. Gençlik sorunları ile ilgili uzmanlarımız, eğitmenlerimiz var. Ergenliğe yakın olan grupla meşgul oluyorlar. Haftanın 5 günü atölyeler düzenliyoruz. Suriyeli gönüllülerimizden de destek alıyoruz.”
Türklerden de gönüllüler var mı?
“Evet, var. Resim, seramik, drama, müzik atölyelerimiz var. Bu kurslar ya da atölyeler, terapi niteliğinde aynı zamanda. Psikologlar da gerekli görülen durumlarda atölyelere katılıp çocukları gözlemliyor. “
Aşağıdaki bekleme salonu kalabalık. Günlük ne kadar başvuru oluyor, ne kadar çocuk geliyor?
“Görüşmeye gelenlerle birlikte günlük kapasitemiz 200-250 kişilik. 80-100 arası danışan geliyor, ortalama. Atölyelerin her birine 15-20 çocuk katılıyor. Hemşire ve beslenme uzmanımıza randevuyla gelenler var. Psikologlarımız aile danışmanımızla birlikte randevular alıyor. Ayrıca yakında UNICEF’in kart dağıtım süreci başlayacak. Para kartı. Temel ihtiyaçlarını alabilmeleri için yıllık yaklaşık 300TL içeren bir kart. Ayrıca, aile danışmanı ve sosyal çalışmacılar belirli aralıklarla ebeveynlere eğitimler düzenliyorlar. Akran zorbalığına karşı tedbirden çocuk yetiştirme, temel hak ve hizmetlere erişim konusuna kadar çeşitli konularda oluyor, bu eğitimler. Kendilerine yetebilmeleri için bilmeleri gerekenler öğretiliyor. Çocuklara da ayrıca akran zorbalığı konusunda, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk hakları konusunda atölyeler yapıyoruz. Sadece ebeveynlerinin bilmesi yetmez, çocuklar da kendi haklarını bilmeliler. Bu konularda aylar boyunca süren haftalık atölyelerimiz var. Bütün bu faaliyetlerin toplamıyla günlük 200, bazen 250 kişi merkezimizde olabiliyor.”
8-10 saatlik mesai ile bu hizmetlere yetişebiliyorsunuz yani, gönüllü olarak sizlere yardım edenlerden de söz etsek..
“Mesaimiz 8 saat. Faaliyetler iyi organize edildiğinde karmaşa oluşmuyor. Herkesin sorumluluk alanı var. Ailelerin evleri uzakta ve yoksullar. Çocuklar
bizim tarafımızdan evlerinden alınıp merkezimize getiriliyor ve atölyelere katılıyorlar. Aktivite sonunda da evlerine bırakırız. Atölyelere gelen çocuklara kendimiz kek yaparız, meyve suyu, yağsız süt veririz. Servis elemanlarımız becerikli ve güler yüzlüdür. Bütün bunlar çok önemli, çünkü çocuklara evde oldukları hissini vermemiz önemli. Kıyafet depomuz var. Fransız okulundan (Charles de Gaulle) gönüllüler haftada en az bir gün gelir, bağışlanan kıyafetleri falan yıkarlar, ütülerler, düzenli bir şekilde yerleştirirler. Ev ziyaretlerine gittiğimizde bu kıyafetleri ihtiyacı olanlara veririz.”
Hukuki sıkıntılar da çokça yaşanıyordur?
“En çok yaşadıkları problemlerden birisi kimlik problemleri. En son 1998’de kimlikler verilmişti. Artık doğrulama işlemleri yapılıyor. Bu işlemleri İl Göç İdaresi yapıyor. Sonrasında kimlikleri olmadığı için hastane ve temel hizmetlerden yararlanamıyorlar. Okula kayıt olamıyorlar. İl Göç İdaresi bir süre önce bu işlemleri askıya almıştı. Ama iyi niyetle yaklaşılıyor, acil yapılması gerekenler konusunda yardımcı oluyorlar. Okula gidebilmesi için çocukların kimlik işlemlerinin yapılmasında, acil olarak hastane işlemlerinin yapılmasında, koruma tedbirlerinin sağlanmasında yardım veriyorlar.” “Sonra komşularla bir problem yaşadıklarında yapmaları gerekenler konusunda bilgilendiriyoruz. Sonra iş kazası geçirdiklerinde, şikayetçi olmamaları durumunda haklarını savunamayacaklarını anlatıyoruz. Örneğin kazadan aylar sonra geldiklerinde yapılabilecek çok şey olmadığını bilmeleri gerekiyor. Bir de aile içi şiddet, taciz vakaları da var, çokça.”
Emine Hanım, bize merkezi gezdirmeyi öneriyor. Seviniyoruz. Merkez 5 katlı. Ofislerinde uzmanları tanımaya başlıyoruz. Genç bir sağlık görevlisinin Suriyeli bir anne ve bebeğiyle sohbetini ve anneye bebeğini anne sütüyle beslemesi için ikna etmesini izliyoruz. Bir sınıfta erişkinlere Türkçe dersi veriliyor. Başka bir atölyede gençlerin yaptığı seramikleri inceliyoruz. Tuvaletlerin pırıl pırıl ve çeşitli çiçek resimleriyle süslendiğine şahit oluyoruz. Aşağı kattan, mutfaktan, gerçekten mis gibi bir pasta/kek kokusu geliyor. Çocuklarla paylaşılan kekten biz de tadıyoruz. Teşekkür ederek yüzümüzde tatlı bir gülümseme ile birlikte “Al Farah – Mutluluğum Çocuk ve Aile Destek Merkezi”nden ayrılıyoruz.
Yorumlar (0)