Mustafa Kemal Paşa, 1924 yılında İş Bankası’nın kuruluşuna katkı sağladıktan sonra, elinde kalan para ile Ankara’da tarım faaliyeti yapmaya karar vermiştir. Aynı yıl İstasyon çevresindeki ve demiryolu hattı boyunca bazı çiftlikleri 100-120 bin lirayı geçmeyen bir değerle parça parça sahiplerinden ve Emvali Metruke’den almıştır.
Çiftliğin merkezini oluşturan ve temellerinin atıldığı yer 20.000 dönümden oluşan “Orman Çiftliği” arazisidir. Burada gerçekten orman var mıydı, adını nasıl aldı, bilmiyoruz. Bu çiftlik Ankara’nın eski belediye başkanlarından olan Abdi Paşa’nın ailesinden para karşılığı alınmıştır. Pek çok kaynakta bu arazinin Ankara Valilerinden Abidin Paşa’nın malı olduğu ve onun eşinden alındığı yazılsa da, bu bilgi yanlıştır. Ne yazık ki, Abdi Paşa ve Abidin Paşa isim benzerliği nedeniyle Ankara tarihinde sıklıkla karıştırılır. İstanbul yolu üzerinde ve şehrin içinde kalan çiftliklerin neden terkedilmiş, çorak ve bakımsız olduğunu açıklamak için satın alınan yerin “Emvali Metruke” olduğunu unutmamak gerekir. Bu toprakların kaç liraya nasıl alındığı bilgisi, İzzet Öztoprak hocanın kitabında daha detaylı verilerle bulunmaktadır.
Çiftlik arazisinde ilk tarımsal faaliyet, 5 Mayıs 1925 günü, demiryolunun 5. kilometresinde “Yassı Dere” denilen yerde üç çadır kurularak başlamıştır. İlk yıl Orman ve Ahimesud Çiftliklerinde 14.000 dönüm yer hazırlanarak hububat ekilmişse de ilerleyen yıllarda hububat ekilen alan azaltılmıştır. 6.000-8.000 dönüm arası hububata ayrılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılı sonunda Ankara’ya ilk geldiğinde Kalaba Köyünde kalmıştır. Bugün Keçiören’e ulaşımı çileye dönüştüren Fatih Köprüsü’nün görkemi altında ezilen bu arazilerde bir zamanlar imparatorluğun örnek tarım yapacak numune çiftliği ve çoban eğitimi için kurduğu mektep bulunuyordu. Kalaba’da kalırken bu arazilerde başarısız olan Numune Çiftliği’ne ve bu çiftliklerden geriye kalan bina stoğunda yapılamayan Çoban Eğitimi’ne yakından tanık olduğunu biliyoruz.
Mustafa Kemal Paşa, Numune Çiftliğine şeklen benzeyen, ancak işleyiş ve mülkiyet itibarı ile hiçbir benzerliği olmayan bir tarım işletmesi kurmuştur. Toprağın mülkiyeti kendisine aittir ve çalışanlar devlet görevlisi değildir. Çiftliğin sorumluluğunu Ziraat mühendisi Tahsin [Coşkan] Bey’e vermiştir. Tahsin Bey’e, Mayıs ayında tarımsal faaliyete başladıktan yaklaşık 1 ay sonra Orman Çiftliği’nin “Umumi Vekaletnamesi” 6 Haziran 1925 tarihinde noter kanalıyla verilmiştir. Vekaletnamede sadece üç çiftliğin “Orman Çiftliği ile Yağmur Baba ve Balgat Çiftlikleri” adları geçmektedir. Çiftliğin idaresi için başında Tahsin Bey’in olduğu “Orman Çiftliği ve Mülhakatı Müdüriyeti” kurulmuştur.
Kısa süre içerisinde Orman Çiftliği olarak bilinmeye ve anılmaya başlayacak olan “Ankara Çiftlikleri”; Orman, Balgat, Yağmur Baba, Macun, Göğercinlik [Güvercinlik], Ahimesud [Etimesgut] adlı altı çiftliğin birleşmesiyle oluşan 80.000 dönümlük büyük bir arazi olmuştur. 1926 yılında dönemin ruhuna uygun olarak hazırlanmış 16 sayfalık “Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Ankara Çiftlikleri” adlı eser, çiftlikler üzerine basılmış ilk eserdir. Bu eserde çiftlikler için Ankara Çiftlikleri adı kullanılmıştır. Bundan sonra genellikle çiftliklerin adına kurucusu Mustafa Kemal’i anımsatacak bir ön isim verilmiştir. Çoğunlukla “Gazi” adı kullanılsa da, Mustafa Kemal’in “Atatürk” adını almasından sonra, gayri resmi olarak çiftlikler bu isim ile anılmaya başlamıştır.
1929 krizi sonrasında işlenmemiş tarım ürünlerinin fiyatlarında görülen düşüş, çiftlik ürünlerinin satışını da etkilediği için; çiftliğin ürün satış politikası köklü bir değişikliğe uğramıştır. Kriz sonrası çiftlik ürünlerini aracısız ve işlemden geçirerek satmaya başlamıştır. Kısa süre içinde, şehir merkezinde doğrudan satış yapılabilecek “tanzim satış mağazaları” açılmıştır. Ankara’da belediyenin teşvikiyle açılan tanzim satış dükkanları Yenişehir, Hacıbayram ve Samanpazarı’ndadır. İstanbul’da ise Yalova’daki Millet ve Baltacı çiftlikleri kurulduktan sonra Kadıköy ve Beyoğlu’nda olmak üzere toplam 5 adet satış mağazasına ulaşılmıştır. Çiftlik, piyasalara kısa süre içinde yüksek üretim oranları ile katılmış ve aracıları ortadan kaldırılarak, tüketiciye doğrudan satışa başlanmıştır. Tanzim satış mağazaları olarak hizmet veren bu dükkanlarda 1930lar boyunca çiftlik ürünleri satılırken, tabelasında Orman Çiftliği ismi kullanıldığı görülmektedir. Bu şekilde çiftlikte yetişen ürünler de ilk defa tek bir dükkandan satılmaya başlanmıştır. Köylüye örnek olmasının yanında, kitlesel üretim yapan ve ürettiğiyle Ankara’nın iaşe sorununu çözen modern bir kurum olmuştur.
Çiftliklerin geleceği hakkındaki ilk değerlendirme Nutuk’ta yer alır. Meclis’te okurken, çiftlikleri Parti’ye bağışlayacağını söylemiştir. Çiftliklerin özel teşebbüsten çıkartılarak, bir şekilde kurumsallaştırma ve devlete verme fikri oluşmuşsa da, bunun nasıl yapılabileceği açık değildir. 11 Haziran 1937’de Atatürk’ün Başvekalete yazdığı yazıda; tasarrufunda bulunan bütün çiftlikleri, üzerindeki fabrika ve imalathaneler ile canlı hayvan varlığını “Hazine”ye bağışladığını bildirmiştir. 12 Haziran 1937’de Meclis’te yapılan görüşmelerde bu durum ele alınmıştır.
Tapularının devri noter huzurunda yapılmıştır. Toplam 154.729 dönümden oluşan arazileri oluşturan çiftlikler şöyledir: “Ankara’da, Orman, Yağmur Baba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesut, Çakırlar Çiftliklerinden oluşan Orman Çiftliği; Yalova’da Millet ve Baltacı Çiftlikleri; Silifke’de, Tekir ve Şövalye Çiftlikleri; Dörtyol’da Portakal bahçesi ile Karabasamak Çiftliği; Tarsus’ta Piloğlu Çiftliği.”. Çiftlikler Hazine’ye bağışlandığında, sınırları Ankara dışına taşmış; Yalova, Silifke, Hatay ve Tarsus gibi farklı yerlerde de faaliyet yaptığını ve mülk edindiğini görüyoruz.
Atatürk’ün 1937 yılında Başvekalete yazdığı, çiftlikleri Devlete bağışlama isteğini belirten mektupta:“13 sene devam eden çetin çalışmaları esnasında, bu iklimde yetişen her çeşit ürün ve ziraat sanatıyla ilgilenen müesseseler, ilk senelerden itibaren bütün kazancını çiftliğin gelişmesine aktarmış, büyük küçük türlü türlü fabrika ve imalathaneler kurulmuş, bütün ziraat makine ve aletleri yerinde kullanılarak, tamirleri yapılabilmiş, yerli ve yabancı hayvan ırklarından bölgeye en uygunu seçilerek yetiştirilmiş, kooperatif şekliyle civar köylerle de işbirliğine gidilmiştir. Çiftliğin yerine göre arazi ıslah edilmiştir.” demiştir.
Aynı gün Ziraat Vekili Faik Kurdoğlu, basına verdiği demeçte ise şöyle demektedir: “Bu çiftlikler realist düşüncelerden doğmuş, bu memleket için hakiki numune çiftlikleridir. Yalnız milli değil, beynelmilel ölçüde kıymetli eserlerdir… Maddi kıymetleri 4,5 milyona yaklaşır… Manevi bakımdan mektep ve model olarak, ülkü ve kıymetlerinin ölçüsü yoktur...”.
Devredilen fabrikalardan Ankara’da olanların kapasiteleri şöyledir:“Yıllık 7.000 hektolitre kapasiteli Bira Fabrikası ve aynı düzeyde Malt Fabrikası, günde 4 ton kapasiteli Buz Fabrikası, günde 3.000 şişe üretebilecek Soda ve Gazoz Fabrikası, yılda 14.000 çeşit deri işleyebilecek Deri Fabrikası, Ziraat Aletleri ve Demir Fabrikası, günlük 15.000 kg pastörize süt ve 1.000 kg tereyağı kapasiteli modern süt fabrikası, Yoğurt İmalathanesi, yılda 80.000 litre kapasiteli Şarap İmalathanesi, iki taşlı elektrikli Değirmen.”
Çiftliklerin Hazine’ye bağışlanmasından sonra, nasıl yönetileceğine dair uzun tartışmalar yapılır. Çözüm olarak Ziraat Vekaleti’ne bağlı bir kurum oluşturulur. 7 Ocak 1938’de kabul edilen 3308 sayılı “Devlet ziraat işletmeleri kurumu hakkında kanun” ile Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu kurulur. Kurumun işleyişinde Çiftlik’in standartlarının temel alınacağı ve vekaletin idare ettiği diğer çiftliklerle beraber memleketin her yerine benzer ticari getirisi olan müesseseler kurulacağı belirtilmektedir. Kuruluş nedeni kanunun 5. Maddesinde açıktır: “Atatürk’ün 11 Haziran 1937 tarihli mektubu ile hazineye teberru ettiği menkul ve gayrimenkul mallar ve bunlara ait hak ve vecibeler bu kanunun neşri tarihinden itibaren Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna intikal eder.”. Çiftliklerin Hazine’ye devrinden sonra Ziraat İşletmeleri Kurumu’nun 1939’da bastığı kitabın adı “Atatürk Çiftlikleri”dir.
Çiftlikleri devlete bağışı ile başlayan uygun kurum ya da müdürlük arayışı sonucu 1949 yılında kurulan Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 7 Haziran 1949’da kabul edilen 5433 sayılı “Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü Görev ve Kuruluş Kanunu” ile Ankara’da bulunan “Gazi Orman Çiftliği” bu yeni kuruma bağlanmıştır. Bir yıl içinde yeni bir yasa hazırlanarak çiftlikler, “Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü”ne adını alacaktır.
24 Mart 1950 tarihinde kabul edilen 5659 sayılı “Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu” ile Tarım Bakanlığı’na bağlı ve tüzel kişiliği olan, 7.500.000 lira sermaye ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü kurulmuştur. Bağlı olduğu ara bir kurum olmayacak, çiftliğin işletme esaslarını doğrudan Tarım Bakanlığı belirleyecektir.
1925 yılında Orman Çiftliği’nde başlayan faaliyetler; 25 yıllık çeşitli maceralardan sonra 1950’de çıkarılan yasa ile nihayet Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) adını alır.
Kısa Kaynakça:
Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu. “Atatürk’ün Çiftlikleri”. İstanbul-Ankara: Alaeddin Kıral Klişe Fabrikası ve Basımevi, 1939.
Kaynar, İhsan Seddar. Engürü'den Ankara'ya: Ankara'nın iktisadi tarihi (1892-1962). Efil Yayınları, 2020
Öztoprak, İzzet. Atatürk Orman Çiftliği’nin Tarihi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2006.
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Ankara Çiftlikleri. Ankara: Hakimiyeti Milliye Matbaası, 1926.
Üzümeri, Ekrem. Atatürk Orman Çiftliği. Ankara, 1953.
Yorumlar (0)