28 Aralık 2011 günü gerçekleşen Roboski Katliamı’nın üzerinden neredeyse bir ay geçti. Buna rağmen kamuoyu bu olayın neden bu şekilde gerçekleştiğini, faillerin kim olduğunu ve ne zaman yargılanacağı gibi soruların yanıtlarını bilmiyor. İster istemez bu da katliamın üzerinin örtülmeye çalışıldığı izlenimi doğuruyor. Katliamın üzerinden 13 gün geçtikten sonra öldürülen kişi sayısının 35 değil de 34 olduğunu öğrendik. Bu bile olayın ne kadar ciddiye alınmadığının bir göstergesi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2 Ocak 2012’de “Türk Silahlı Kuvvetleri bunu kasıtlı olarak yapmaz, yapamaz. Olayda kesinlikle bir kasıt söz konusu değildir” demişti. Başka yetkililer de bir kasıt olmadığını ileri sürdü. Oysa devlet-kaçakçı ilişkisi konusunda gerek Osman Pamukoğlu’nun gerekse de sağ kalanların anlattıkları hata yapılmadığını ortaya koyuyor.
24 Ocak 2012’de Başbakan mağdur ailelere 123 bin TL tazminat ödeneceğini bildirdi (ilk açıklanan ve daha sonra arttırılması uygun görülen ilk tazminat miktarı 20 bin TL’ydi). Libya Lideri Kaddafi’nin 21 Aralık 1998’de meydana gelen Lockerbie Olayı’nda ölenlerin yakınlarına ödenmek üzere önerdiği 2.7 milyar doların (Her bir aileye 100 milyon dolar) yanında saçma bir rakam tabii. Yüz milyon değil de bir milyon dolar olsun… Bu rakamı fazla bulan okurlarımıza buradan iki soru yöneltmek isterim: Sizce bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının hayatı bir ABD yurttaşının hayatından daha mı az değerli? İkinci soru, kızınızın ya da oğlunuzun değeri nedir? Ama ödenecek miktarın nasıl belirlendiği ve nasıl sunulduğu çok önemli. Erdoğan sessiz kalıp mahkeme sürecinin tamamlanmasını beklemeliydi. Oysa dayanamadı ve ne kadar alicenap biri olduğunu göstermek için, sessiz kalmalarının karşılığı ve kan parası olarak tazminat miktarını açıklayıverdi.
AKP’nin Roboski Katliamı’nın sorumlularını yargı önüne çıkarmasını beklemek ise, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümetin de sorumlular arasında yer aldığını göz önünde bulundurduğumuzda, aşırı iyimserlik olacaktır.
Yorumlar (0)