Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

RTÜK: Saray’ın Basın Savcısı

Bu, yurttaşın gözünü bağlamak, kulağını tıkamak, belleğini silmek ve zihnini felç etmeye yönelik organize bir kuşatma hareketidir.

RTÜK: Saray’ın Basın Savcısı

Halk Tv ve Sözcü’ye verilen 10 günlük ekran karartma cezası, artık “RTÜK cezası” başlığı altında okunamaz.

Bu, halkın hafızasına, göz hizasına, kamusal bilince açılmış bir savaştır.

Bu, yurttaşın gözünü bağlamak, kulağını tıkamak, belleğini silmek ve zihnini felç etmeye yönelik organize bir kuşatma hareketidir.

Ve uyarı açık: “Bir daha konuşursan seni tamamen yok ederim.”

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Halk TV ve Sözcü’ye 10 gün yayın durdurma cezası vermesi, herhangi bir “yayın ilkesi ihlali” ile açıklanamaz. Bu ceza, sadece bir medya kuruluşuna değil; onun izleyicisine, muhalefet eden halka, muhabire, montajcıya, ekrana çıkıp gerçeği dile getiren her yurttaşa karşı verilen bir cezadır.

Bu ceza; Erzincan’da maden şirketine karşı çıkan köylüye, İstanbul Esenyurt’ta grev yapan tekstil işçisine, Hatay’da yeniden kurulamayan yaşamı anlatan depremzedeye veriliyor.

Bu ceza; "Bu ülkede neler oluyor?" diye sorgulayan gençlere veriliyor.

Bu ceza; medyayı holdinglerden değil, halktan yana kurmaya çalışan, “halkın gazeteciliği”ni hedefleyen tüm geleceğe veriliyor.

RTÜK, artık bir düzenleyici kurum değil, Saray'ın basın savcılığına dönüşmüş durumda. Yetkisini anayasal bir kurumdan değil, tek adamın siyasi ihtiyaçlarından alıyor. Karar mekanizması hukuktan değil, korkudan, kontrol arzusundan besleniyor.

Bugün RTÜK, Saray’dan gelen talimatları uygulayan bir medya istihbarat bürosu gibi çalışıyor. Görevi “yayıncılık ilkeleri” değil, itaat ilkelerini denetlemek.

 

Sansürün Kronolojisi: Hatırlayalım

AKP iktidarında ekranlar birer birer karardı.

Yıllarca işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların sesi olarak yayın hayatına devam eden Hayatın Sesi TV’nin, OHAL KHK’si gerekçe gösterilerek kapatılmasının üzerinden 9 yıl geçti.

TV10 susturuldu, çünkü Alevi yurttaşların sesiydi.

İMC TV karartıldı, çünkü Kürt sorununu ve kadın mücadelesini tartışıyordu.

Kanaltürk ve Bugün TV, Cemaat medyasından çıktıkları anda el konularak yok edildi.

Bu karartma, salt bir yayın yasağı değil; kamusal bilinç alanını kontrol etme operasyonudur. RTÜK, artık bir üst kurul değil, siyasi sansürün kurumsal eli. Görevi, halkın görmek istediğiyle iktidarın göstermek istediği arasındaki uçurumu görünmez kılmak.

Bu bir medya cezası değildir. Bu bir sınıf cezasıdır.

 

DİRENİŞİN PARÇASI OLMALIYIZ!

RTÜK’ün her kararı karşısında toplumsal bir refleks oluşmalı.

“Bir kanal ceza aldı, ne olmuş?” diyen apolitik ruh haline karşı, "Bir ekran karardıysa, bir halk susturuluyordur" diyebilen bir bilinç yükseltilmeli.

Bu yalnızca bir medya savaşı değil.

Bu hakikatin, halkın, hafızanın savaşı.

Ve bu savaş ancak halk kazanırsa bitecek.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış