Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Şehit Ersan’ın Dramı

Ankara’nın Apartmanlı Tarihi - 5

Şehit Ersan’ın Dramı

“İnsan bu kadar gencecik de ölse, ölüm büyük bir talih. Dünyasına doyamadan ölmek, ölümlerin en kötüsü. Ama böylesi ölüm güzel. Genç kanlarından bir daha silinmeyecek, bir daha yok edilmeyecek, asırlardır özlediği hürriyet destanı yazılıyor. Bu doğan hürriyet, bir daha hiç kimse tarafından gasbedilemeyecek.” 1

Her darbe kendi kahramanlarını ve hainlerini yaratır, tıpkı 27 Mayıs 1960'ta olduğu gibi. Türkiye'deki on yıllık DP yönetimine noktayı koyan darbe, uzun süren bir gerilim sürecinin sonunda vuku bulmuştu. Her ne kadar darbe bildirisinde harekatın "kansız başarıldığı" iddia edilse de, darbe öncesi üniversitelerdeki olaylarda ve darbe günü yaşanan çatışmalarda birçok genç hayatını kaybetti. Değişen iktidar ve iktidar ile birlikte değişen tarih yazımı, bu gençleri ivedilikle "şehadet" mertebesine çıkardı ve onları hürriyet uğruna kendilerini feda eden kahramanlar olarak toplum hafızasına nakşetti. Birçoğunun adını bugün bile ezbere sayabiliriz: Teğmen Ali İhsan Kalmaz, Turan Emeksiz gibi. Ancak aralarından biri vardı ki, hem yaşının küçüklüğüyle hem de aslında bütün bu olanlarla hiçbir ilgisi olmamasıyla ayrışıyordu. Bu çocuğun adı "Ersan Özey'di, yani bilinen adıyla "Şehit Ersan".

11 yaşındaki Ersan Özey, Ankara Maarif Koleji'nde öğrenciydi. Babası Dündar Özey, Ankara'nın en bilindik taksi duraklarından biri olan Ersan Taksi'nin sahibiydi ve aynı zamanda Mobil ile GM firmalarının Ankara temsilciliğini yapmaktaydı. Bugün Sakarya Caddesi 22 numarada yer alan ve boşluklu çatı saçaklarıyla akılda kalan yapıyı 1956 yılında, kendi firması "Ersan Ltd. Şti." adına inşa ettirmişti. Bu yapı, çevresindeki az katlı, eski Yenişehir evlerinin arasından katı geometrisi ve modernist hatlarıyla ön plana çıkıyordu. Nitekim Ersan Taksi'nin 1960'ta bastırdığı takvimde, neredeyse ikonlaştırılmış bir biçimde dışa vurulan bu görünümün, aslında mal sahibinin bilinçli bir tercihi sonucu ortaya çıktığını söylemek mümkündür.

Ersan Özey, 27 Mayıs 1960 günü, bir rivayete göre babasıyla birlikte darbeyi kutlarken gelen bir kaza kurşunuyla, başka bir rivayete göre de dur ihtarına uymadıkları için askerler tarafından vurularak öldürülmüş. Ankara'daki üst gelir grubundan bir ailenin çocuğunun darbe sırasında can vermiş olması, elbette büyük bir tepki uyandırmış ve Özey'in adı kısa bir süre içinde "Hürriyet Şehitleri"nin arasına yerleşmiştir. 10 Haziran 1960 günü Cebeci Camii'nden kalkan ve mahşeri bir kortej ile Anıtkabir'e getirilip, mozolenin güneyine defnedilen beş kişinin arasında Özey de yer almıştır. Sonraları 21 Mayıs 1963 darbe girişimine karşı mücadele ederken hayatını kaybeden askerlerin ve 1966'da yaşamını yitiren 27 Mayıs Darbesi lideri Cemal Gürsel'in de bu bölgeye defnedilmesiyle mezarların sayısı on bire çıkmıştır. 1973'te vefat eden ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün de ayrıca mozolenin kuzeydoğusundaki arkadlarda kendisi için hazırlanan bir mezara gömülmesiyle Anıtkabir, önem olarak Paris'teki Panthéon'u andıran bir yapıya bürünmüştür.

"Devamlı surette tarihi yazılıp silinen, "gecekondulu işportalı dolmuşlu şehir"den "dinazorlu kartvizitli teleferikli şehir" olmaya yönelik hızlı bir erozyon içinde, düştüğü kimlik kargaşasından çıkmaya çalışan Ankara'da; çok göz önünde olan bir caddenin adının bile ucunun nereye dayanacağının hiç belli olmadığını yaşayarak görüyoruz."

Darbe sonrası, eski rejimin isimlerinin yapılı çevreden temizlenmesi ve yeni rejimin kahramanlarının kente nakşedilmesi aşamasında elbette Hürriyet Şehitleri de es geçilmemiştir. Kızılay Meydanı "Hürriyet Meydanı" olurken, Ulus'taki Posta Caddesi "Teğmen Ali İhsan Kalmaz Caddesi", 14 Mayıs Evleri'nden Çankaya Köşkü'ne doğru çıkan Muhammed Rıza Şah Pehlevi Caddesi'nin üst bölümü ise "Turan Emeksiz Caddesi" adını almıştır. Özey'in ailesinin o dönemde ikamet ettiği ve 1960'a kadar Müdafaa-i Hukuk Caddesi olarak isimlendirilen yol ise "Şehit Ersan Caddesi" olarak adlandırılmıştır. Başta İsmet İnönü ve İhsan Sabri Çağlayangil olmak üzere, dönemin birçok önde gelen ismi bu yolda ikamet etmiş ve yakın zamana kadar Ankara'nın en lüks konutlarının ve işyerlerinin yer aldığı bir aks olma kimliğini korumuştur.

Peki, durum bu kadar akılda kalıcıyken bugün Şehit Ersan'ın kim olduğunu neden kolay kolay hatırlayamıyoruz? Bunun yanıtını yine bir başka darbe olan 12 Eylül 1980 sonrası değişen ritüellerde ve kahramanlarda aramak mümkündür. Önceki dönemde öğrencilerin ordu ile el ele ilerlediği hürriyet yürüyüşünün yerini bu kez Türkiye'yi "kucaklayan" bir lider ve onun önderliğindeki beşli konsey almıştı. Bu dönemde darbenin lideri Evren'in, kendisinden önceki dönemlere karşı sahip olduğu küçümseyici tutumunu Hürriyet Şehitleri'nden de esirgemediğini, kendisinin 1990-1991 yıllarında Milliyet Gazetesi'nde tefrika edilen anılarında açıkça görmekteyiz. Anılarının 30.12.1990 günü yayınlanan bölümünde Evren, bu konuya ayrıntılı biçimde değinmektedir:

"Devlet Mezarlığı Kanunu (6 Kasım 1981 Cuma): Vefat eden cumhurbaşkanları ile, Kurtuluş Savaşı'nda, Atatürk'ün yakın silah arkadaşları komutanların gömüleceği "Devlet Mezarlığı Kanunu"nu da kabul ederek yürürlüğe koyduk. Uzun senelerden beri bu konuyu düşünür dururdum. Atatürk için yapılan ve ondan başka hiçbir kimsenin defnedilmemesi gereken "Anıtkabir"e ilk defa 27 Mayıs 1960 ihtilâlinde Ankara'da vurulan ve kendilerine "Devrim Şehitleri" adı verilen kişiler gömüldü. Bunların arasında Ankara'da "Ersan Taksi"nin sahibinin 12 yaşlarındaki oğlu da var. Bu çocuk 27 Mayıs günü sokağa çıkma yasağına uymamış ve askerlerin "Dur" ihtarına uymayarak arkasından ateş edilerek öldürülmüş. Bu çocuk da şehit kabul edilip Anıtkabir'de Atatürk'ün yanı başına gömüldü. O tarihte ben Ankara'da Ordu Donatım Okulu Kurmay Başkanı idim. Tanıdıklarıma, yapılan bu işin doğru olmadığını, Anıtkabir'in bir mezarlık veya bir şehitlik olmadığını söyledim. Ama olan olmuştu (...) İyi ki bu kanunu çıkarmışız. Yoksa hiçbir iktidar böyle bir kanunu çıkaramayacak ve sonunda Anıtkabir bir zaman sonra mezarlık haline gelecekti.".

Yasal altyapısı cunta döneminde hazırlanan, Anıtkabir'i "boşaltma" işleminin kuvveden fiile dönmesi için 1988 yılını beklemek gerekecekti. O yıl Atatürk Orman Çiftliği'nde inşaatı tamamlanan Devlet Mezarlığı'na, Kurtuluş Savaşı'nda ve Cumhuriyet'in kuruluşunda ön plana çıkmış komutanları ve eski meclis başkanlarının yanı sıra, 27 Mayıs darbesi lideri Cemal Gürsel'in de mezarı taşınmıştır. Bu işleminin ailesinin isteğine aykırı bir biçimde gerçekleştiğini, oğlu Özdemir Gürsel'in bu yönde yaptığı açıklamalarla okumak mümkündür. 27 Mayıs ve 21 Mayıs şehitlerinin mezarlarının ise Cebeci Askeri Şehitliği'ne nakledilmesine karar verilmiştir. Ancak bunun cenaze törenlerinin görkemiyle taban tabana zıt biçimde, rütbesiz erler ve temizlik işçileri tarafından gizlice gerçekleştirilmesi, 27 Mayıs'a karşı devlet yönetiminin tutumundaki değişimin en net işaretlerinden biri olarak dönemin kamuoyunda yankı uyandırmıştır.

Burada elbette Özey'in naaşının nereye taşınacağı ayrı bir sorun olarak gündeme gelmişti. Gülpınar'ın metnine göre tıpkı Turan Emeksiz gibi, darbenin sivil şehitlerinden olan Özey'in ailesine, mezarın Cebeci Şehitliği'ne taşınması yönünde bir öneride bulunulmuş olsa da, aile bunu kabul etmemiştir. Şu anda Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait Mezarlık Bilgi Sistemi'ne (mebis.ankara.bel.tr) Ersan Özey'in adıyla arama yapıldığında, ne Cebeci Asri Mezarlığı'nda ne de Karşıyaka Mezarlığı'nda kendisinin bilgisine rastlamak mümkündür. Bu durumda akla iki olasılık gelmektedir: Ya ailesi tarafından Özey'in cenazesi Ankara dışında veya mezarlık harici bir alana defnedilmiştir, ya da 27 Mayıs Darbesi'nin en ikonik figürlerinden birinin mezarının yeri bilinmemektedir.

İki olasılığı da düşündüğümüzde, yine de Ankara'da kamusal mekanların günün değişen gerçekliklerine göre hızlıca yazılıp silinmesiyle kurulan benzerlikleri düşünmeden bu yazıyı bitirmek mümkün değildir. Nasıl ki 14 Mayıs Evleri Gaziosmanpaşa'ya dönüştüyse, nasıl ki tek partili dönemin ilbay-şarbayı Nevzat Tandoğan'ın adını taşıyan cadde, gündelik politik tartışmalara referansla "Zeytin Dalı" olduysa, nasıl ki Esenboğa Havalimanı yolu önce 27 Mayıs'ın karacı liderlerinden İrfan Baştuğ'un, sonra ise 15 Temmuz'un simge isimlerinden Ömer Halisdemir'in adını aldıysa, Şehit Ersan'ın dramı için de benzer bir süreksizliği göz ardı etmek zordur. Devamlı surette tarihi yazılıp silinen, "gecekondulu işportalı dolmuşlu şehir"den "dinazorlu kartvizitli teleferikli şehir" olmaya yönelik hızlı bir erozyon içinde, düştüğü kimlik kargaşasından çıkmaya çalışan Ankara'da, çok göz önünde olan bir caddenin adının bile ucunun nereye dayanacağının hiç belli olmadığını yaşayarak görüyoruz. Geride sadece, on bir yaşında "devlet dersinde öldürülmüş" bir çocuğun cesedi üzerinden tepinen birtakım karaltılar kalıyor. Kimi zaman apoletli-postallı, kimi zaman makosenli-fraklı...

"Darbe sonrası (...) Kızılay Meydanı "Hürriyet Meydanı" olurken, Ulus'taki Posta Caddesi "Teğmen Ali İhsan Kalmaz Caddesi", 14 Mayıs Evleri'nden Çankaya Köşkü'ne doğru çıkan Muhammed Rıza Şah Pehlevi Caddesi'nin üst bölümü ise "Turan Emeksiz Caddesi" adını almıştır."

1 Yaşar Kemal "Ben Öpmeğe Kıyamazdım" Cumhuriyet, 29.05.1960, s.3.
2 Yapının alt katları epeyce bir süre taksi durağı, otomobil servisi ve banka şubesi olarak işlevlendikten sonra, günümüzde popüler bir yeme-içme zincirinin şubesi olarak kullanılmaktadır. Üstteki büro katları ise Mobil ve GM taşındıktan sonra Seçkin Dershane ve Maltepe Dershanesi tarafından kullanılmıştır. 2016'dan bu yana kullanılmamaktadır.
3 Doğukan Temizel. "Anıtkabir'in Hatırlanmayan Yılları: 1960-1973". 25 Eylül 2020 tarihinde https://www.medyasiyaset.com/anitkabir-in-hatirlanmayan-yillari1960-1973/ adresinden erişildi.
4 Cadde ve sokakların eski adları için VEKAM Ankara Harita ve Plan Koleksiyonu'nda yer alan, H038 referans kodlu ve 1960 tarihli "Ankara Yerleşim Planı"ndan yararlanılmıştır.
5 "Kenan Evren'in Anıları 2. Bölüm - 14". Milliyet, 30.12.1990, s.9.
6 Mehmet Ö. Alkan, "En Doğru Bildiklerimizden Kuşkulanmak: Anıtkabir'in Unutulan Darbe (Hürriyet-İnkılap-Devrim-27 Mayıs) Şehitleri." Toplumsal Tarih 266, ss.44-59.
7 Bu konuyu Turan Emeksiz'in 1960 sonrası dönemde hürriyet kahramanı olarak kutsallaştırılması ve bu durumun 1980 sonrası dönemde tersine dönemsi üzerinden okuyan bir çalışma için bkz: Turgay Gülpınar, "Şehitliğin İnşası ve İmhası: Turan Emeksiz Örneği". Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012.
8 Ankara Büyükşehir Belediyesi Mezarlık Bilgi Sistemi. 24 Eylül 2020 tarihinde http://mebis.ankara.bel.tr adresinden erişildi.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış