Neydi Pedallayan Kadınların derdi, nasıl bir araya geldiniz?
Her geçen gün toplum baskısı, şiddet ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor, bu sorunların üstesinden nasıl kalkabileceğimizi bilemeden daha yalnız, daha çekingen ve daha ürkek bireyler haline dönüştürülüyoruz. Kendimizi var ettiğimiz alanlar buldukça daha özgüvenli, daha cesur ve daha atak oluyoruz. Bu alanlardan biri tabii ki bisiklet. Ben de her konuda desteğini alabileceğim hem çevreci, hem aktivist hem de bisiklet sevdalısı
bir kadın arkadaşımı aradım. Geç bile kaldığımızı söyledi, kolları sıvayıp hemen çalışmalarımıza başladık: Neden bir başka kadın arkadaşımız da bu yolculuğun güzelliklerini yaşamasın? Neden başka bir kadın sürekli yaptığı rutin işler dışında kendini bisikletle ifade etme şansı bulmasın? Kadının kendini daha mutlu, daha cesur hissedeceği bir ortama girebilmesi için biz neden destek olmayalım?
Tüm bu düşünceler kafamızda uçuşurken ve Ankara’da sadece kadınlara ait böylesi bir platform oluşmamışken bir araya gelmeye karar verdik.
Özgecan Aslan’ın tecavüz edilerek öldürülmesinin ardından düzenlediğimiz toplu sürüş ilk etkinliğimiz oldu. 8 Mart ve 1 Mayıs gibi özel günlerde beraber pedallamaya devam ettik. 20 Eylül’de Dünya Otomobilsiz Kentler Günü’ne dikkat çekmek için gerçekleştirdiğimiz Süslü Kadınlar Turu da bu etkinliklerimizin dördüncüsüydü..
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu hakkında
biraz bilgi verir misiniz? Sanırım İzmir çıkışlı bir etkinlik bu?
Evet. İzmir’de üç yıl önce bir araya gelip bu etkinliği düzenleyen Sema Gür, Ankara’yı da Süslü
Kadınlar’a katmayı kafaya koymuştu, Sosyal Medya aracılığı ile“E, haydi!”diyordu.
Ama biz Ankara kadınları bu tura çekimser yaklaşıyorduk. Çekimserliğimizin en önemli nedenlerinden birisi bu tür bir etkinlik tarzına alışkın olmayışımızdı. Bilirsiniz, siyasi ortamı, gerginliği nedeniyle Ankara’nın eylemleri sert ve çetin geçer. Biz kadınlar da bu eylemlere boynumuzda, her an ağzımızı kapatmak için kullandığımız şalımız, ayağımıza bir şey olmasın diye geçirdiğimiz postalımız ve başımıza çarpabileceklere karşı taktığımız kaskımız olurdu. Bir anda Süslü Kadınlar’a geçiş nasıl olacaktı? Biraz değişiklik yaptık: Şalımızı bisikletimize astık, ayağımıza postal yerine topuklu ayakkabı geçirdik ve hatta saçımıza şekil verip kaskımızı çıkarttık, atladık bisikletimize! Öte yandan bisiklete sadece pantolonla binilir, bisiklete oğlanlar, erkekler biner, tek başına bir gidonun başında olmak Ankara kadınını aşar gibi pek çok engel aştık. Ufak gibi görünse de bu bizim için büyük bir değişiklikti ve başardık, hatta kendimizi aştık da diyebiliriz. Birde toplanma alanına geldiğimizde kendi kendine sürüş yapan, sürüş yapmaya hevesli olan, daha önceden hiç tanımadığımız kadınlarla tanışmak büyük mutluluktu bizim için. Ayrıca çok güzel paylaşımlar yaşadık. Arkadaşlardan bisikletlerini paylaşmalarını rica etmiştik mesela. Hiç tanımadığı bir kadın arkadaşımıza
o gün için bisikletini veren arkadaşlarımız oldu. Sosyal medyada eşya paylaşım grubundan bisikletleri süslemek için malzeme talep etmiştik; hiç üşenmeyip kendi elleriyle süs bile hazırlayıp bize ulaştırdılar. Herkes kendinden fazla olanı paylaştı, bisikletler süslendi, makyajlar tazelendi
ve Kurtuluş Park’ından Bahçelievler’e doğru yola çıktık. Bisikletle başımıza bir şey gelirse yardımcı olmak adına bizi yalnız bırakmayan süslü erkek arkadaşlarımız da vardı. Yaklaşık bir saat sloganlarla, şarkılarla gezdik dolaştık Ankara sokaklarında.
Kadın olarak, kendimizi güzel hissettiğimiz her türlü kıyafetimizle sokakta“bisikletle”yol alınabileceğini göstermek istedik. Bu şekilde ana mesajımızı insanlara, özellikle de kadınlara ulaştırdık: “Yan Koltuktan İn, Bisiklete Bin”. Amacımız da buydu zaten.
Peki neden yan koltuk? Neyi ifade ediyor bu söylem?
“Yan koltuk”, “ikincil olma” durumunu temsil ediyor. Toplum, kadının erkeğe bağımlılığını, dolayısıyla da sindirmeyi, aşağılamayı ve ikinci plana atmayı o kadar normalleştirmiş ki, kadının kendisi bile nasıl bir girdap içerisinde yutulduğunun maalesef farkında değil.Bunlarıfark ettirebilmek adına seçtiğimiz bir araç oldu bisiklet. Bisiklette gidonun başında sadece bir kişi vardır. Kadın gidon başına geçtiği zaman her türlü güzellik ve her türlü tehlike veya riskle tek başına yüzleşmek durumunda kalır. İşte bu yüzleşme kadına kendisiyle de yüzleşme fırsatı tanırken, diğer taraftan hayatının gidonunu da tutmasını sağlayan cesareti kazandırır. Neden hayatın her alanında gidonda kadın olmasın? Elbette başka bir araç da seçebilirdik. Belki başka kadınlar başka araçları seçerek bunu yapacaklar. Biz bisikleti seçtik çünkü bisiklet bütün bu saydıklarımızın yanı sıra bize mutluluk, neşe, enerji getiren, bu sayede sağlığımıza destek olan, bir de bedenimizi güçlü ve güzel kılan, dahası bunun için cebimizi boşaltmayan, üstüne üstlük çevreyi, iklimi koruyan eğlenceli bir araç. Kaldı ki bu araçla kimsenin ölümüne de neden olmuyoruz. Kısaca “İnadına Kadın, İnadına Bisiklet!” diyoruz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Teker döndükçe, bacaklarınızdaki enerji yola dönüştükçe ruhumuzda açan çiçekleri saymak mümkün değil... Dünya Otomobilsiz Kentler Günü’nde motorlu araçların yarattığı tehlike, gürültü, kirliliğe karşı cicilerimizi giydik, bisikletlerimizi süsledik ve bastık pedallarımıza kadın kadına. Herkesin mutlu ayrıldığı güzel bir tur oldu. Pedallayan Kadınlar olarak sonraki etkinliklerimizi daha büyük bir heyecanla oluşturacağız. Bunların içerisinde kadınlara bisiklet öğretme ve
tamir etme atölyeleri, Ankara içi ve çevresi tarihi geziler de var. Bu etkinliklerde Ankaralı pedallayan kadınlarla buluşmak ümidiyle... Ankara bizi takip et!
Biz de Solfasol olarak Pedallayan Kadınlar’a teşekkür ediyor, yeni etkinliklerini dört gözle bekliyoruz.
Yorumlar (0)