23 Aralık’ta Alev Özkazanç ile Gülay Toksöz hocalarımızın bir nevi “uğur-lama” etkinliğinde Ayhan Yalçınkaya “siyasalın en uzun” günü başlığıyla ifade edilebilecek bir konuşma yapmış ve son iki yıl içinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne(SBF) yönelik Üniversite yönetiminden olsun, kolluk kuvvetlerinden olsun başka mercilerden yönelen cezalandırmalar, hedef göstermeleri sıralamıştı. Konuşmada akademisyenlerin sürüklenerek gözaltına alınmasından, bazı hocalarımızın ulusal çapta yayın yapan gazetelerde hedef gösterilmesine varan epeyce uzun bir liste oluşmuştu. 1 Eylül’den beri de yayınlanan her KHK ile fakültemizden hiç sektirmeden hocalar atılmaya devam ediyor. Bu olup bitenleri “SBF”nin altına ve “SBF’nin uzun günü”ne kaydedebiliriz.
Bu kurumun tüm bileşenleri ve gittikçe ülke sathından başka kişiler 8 Şubat günü okulda biriktiler. O gün saat 14’te meşhur herkese açık Akademik Kurul toplantısı yapıldı. Hiçbir fakültede böyle bir toplantı göremezdiniz. Üniversite birleşenleri Dekan’a, fakülteyi yeterince koruyamadığına dair birçok suçlamada bulunuyor ve olup bitenler karşısında takındığı tavırlara dair sorular yönlendiriyorlardı. Salon hınca hınç doluydu, insanlar koridora taşmıştı. İşte bir kurum budur; kurum binalardan, yönetmeliklerden ibaret değildir; bir kurum en nihayetinde insanların kendilerinde gerçekleşen etkinliklerde, eylemlerde kendisini açığa vurur.
Olup bitenlerin ülke geneliyle ilgili olduğunun çok iyi farkındayız ama bizler özellikle lisansüstü öğrencileri olarak hızlıca ülke gündemine eklemlenen bir hattı takip etmedik, belki kimilerince kurum fetişizmi diye ifade edilebilecek bir şey yaptık ve tüm vurguyu “Siyasala sahip çıkmak”a yönlendirdik. Diğer türlü hepimizin bildiği bir şey var: Hocalarımız dönseler bile çok geç dönecekler. İşte bunu bildiğimiz için de “siyasala sahip çıkma”ya yöneldik.
Aslına bakarsanız öğrenci çok tedirgin çünkü iki üç yıldır kanıksadığı bir şey var: okula “uygun görülmeyen” bir afiş asıldığında bile polis içeriye müdahale etmeye hazır kapıda beklemekte. Bunu birkaç defa yaptılar. Üstüne hocalarının bir yıldan fazladır attıkları bir imzadan dolayı neredeyse adlarının teröriste çıkarıldığı ortada duruyor ve iyice kriminalize edildiler. Öğrenci bunu çok iyi bildiğinden okulun içine polisin müdahalesinin gerçekleşmesinin önüne geçmek istiyor, böyle kareler verilmemesi için de çabalıyor. Diğer taraftan ülke sathında herkesin “ekmeği” ile nasıl terbiye edildiğine şahit oluyoruz. Gerçekten bu ürkütücü bir boyuta varmış durumda. Okulun önemli bir bileşeni olan öğrenciler okul bitince bir iş edinmek için birçok sınava girecek ve dikkat çekmek de istemiyorlar. İşte hocalarının yanında durmak isteyen öğrencileri kuşatan birçok kaygı var, burada aşılmaya çalışılan şey bu kaygılar. Ve neticeye baktığımızda öğrencilerin “okuma grubu” kurmak gibi bir fikre vardıklarını görüyoruz ve şuanda bu kararın aldığı yol ilginç geliyor bize.
Başta, aslında bedenleri yuva yapmış bir duygu karmaşasıyla insanlar biraraya geliyorlardı; herkes hayal kırıklığı içindeydi, çünkü özellikle öğrenciler bu okula hasbelkader yerleşmemişlerdi. SBF, SBF olduğu için ve özellikle SBF’yi SBF yapan geleneği taşıyan hocaları için tercih etmişlerdi ama şimdi hocaları yoktu; ciddi bir hayal kırıklığı oluşmuştu ve buna eşlik eden bir kızgınlık. Çünkü tüm bu olup bitenlerin sorumluları vardı. Yine de işte burada tuhaf bir şey olduğunu farkediyoruz. Öğrenciler kendilerini yavaşlattıkça edilgen duyguların açığa çıkardığı enerjiyi kendilerini etkin kılacak oluşumlara akıtmaya başladılar. Yavaş yavaş süreç, birilerinin hocalarını atmış olmasından duyulan kızgınlıktan çıkıp “SBFli olmanın” hatırlanmasına döndü, dönüyor da ve evet süreç devam ediyor bizler için.
Öğrenciler küçük küçük adımlar attıkça, derinlerden yükselen duyguları ifadelere döktükçe gerilimin azaldığını ve gittikçe daha etkin hale geldiklerini seyrediyoruz. SBF buydu zaten: Orada ifadeye yer açılır. Hocalar kendilerini ifade ederler ve evet daha önemlisi öğrenciye sadece kendisini ifade edeceği zemini sunmazlar, ifade için kışkırtırlar. Siyasal öğrencisi de şimdi bunu yapmaya çalışıyor: kendileri için kendilerini ifade edecekleri zemini kurmaya çalışıyor. Akademi söz konusu olduğunda “gelenek”lere atıf yapmaya gerek yoktur, onu ancak akademiyi kavradıktan sonra konuşabiliriz: İyi bir akademinin kendisini üzerine kurduğu zemin “öğrenme heyecanı” ve “dil ile zihnin ürünlerinden alınan keyif”tir. Akademi bunların üzerine kurulur ve bunları sürdürmeye çalışır. Şimdi tekrar dikkat edin, gerçekten de SBF bu muydu?
Biz bu soruyu sormuyoruz, bu olup olmamasını da önemsemiyoruz ama SBF’de bunlar için biraradaydık ve yaptığımız tek şey olup biten bu kadar “kötü” şeyi burada bulunuşumuzu yeniden hatırlamak için bahane ediyoruz.
Yorumlar (0)