Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Siyaset Ankara’dan Taşınır mı?

Ankara ahlaki üstünlüğünü belirli bir tempo içinde kaybediyor. Bütün bu süreç Ankara’nın kötü yönetilmesiyle hızlanıyor diğer yandan.

Siyaset Ankara’dan Taşınır mı?

Kentin insanı Korkut Boratav bir röportaj verirken sıradaki soru Ankara’ya ilişkin oluyor. Hoca kentini tarif etmeden önce “İstanbul dukalıktır. Orada paranın iğvası, güvendiğimiz dağlara kar yağdırır ve ‘beşer şaşar’”, diyor ve şöyle devam ediyor: “Ankara ise, paranın tamamen fethetmediği küçük burjuva aydınlarının metropolüdür. Kent giderek bozulmaktadır; ama bizim çevrelerimizin semtleri fazla dağınık değildir. En geç yarım saat içinde bir araya gelebiliriz. Bu nedenle insanlarımız sık sık iletişim kurar, tartışırlar.” Kentin savunusu da bu bozulmaya rağmendir.

Kent bozulurken bu bozulmayı hızlandıran kaçışlar da oldu.

 Ahir zamanda özel bankalar Ankara’dan İstanbul’a giderken sessiz kalanlar İş Bankası’nın gidişinde artık seslerini yükseltmeye karar verdiler. İş Bankası aynı zamanda entelektüel anlamda Türk sağının altının boşalması; kent entelijansiyasının sağ kanadının zayıflaması anlamına geliyordu. Çünkü İş Bankası Birinci Meclis’in ikinci grubu, CHP’nin sağı, Celal Bayar’ın yanı yöresi ve kentin liberal değerleri demekti. Bu alanın boşalması demek gerici ve piyasacı iktidarın kent düzenine diş geçirirken onu düzenleyecek ve denetleyecek bir partner bulamaması anlamına geliyordu. Melih Gökçek’in ABB yönetimindeki son döneminin fütursuz bir dizi açıklama ve faaliyetle geçmesi de kanımca burayla ilişkiliydi.

İş Bankası kenti terk ederken Birinci Meclis’in birinci grubu, CHP’nin solu, İnönülerin yanı yöresi ve kentin sosyal demokrat değerlerini elinde tutanlar Karayalçın’ın sonrasına aday dahi yetiştiremediler. Altındağlılar, Mamaklılar ve Keçiörenliler sosyo-ekonomik durumlarını düzelttikçe büyük bir kaçış başladı. Çayyolu, Eryaman ve Ümitköy’e kaçtılar, oraların yeni seçmen blokları oldular. Bu sayede sosyal demokratların siyaseti zamanla Çankaya ve Yenimahalle sınırları içine sıkıştı. Solun uğultularının beklendiği gecekondu mahallelerinde TOKİ’ler yükselirken Türkiye iktidarı o uğultuların üzerinde sörf yapıyordu.

Mansur Yavaş 2019’dan bu yana Ankara’yı yönetiyor. Vedat Dalokay, Ali Dinçer ve Murat Karayalçın ölçeğinden bakılınca onların seviyesinde görülebilecek bir mücadelesi yok.

Sosyal demokratlar bütün bunlar olurken Ankara’da kadro yetiştirmekte zorlanıyor, sık sık Murat Karayalçın’ın adaylığıyla iktidar partisinin zaferlerini perçinliyordu.

2017 referandumu ise 2019’un bir provası gibiydi. Sosyal demokratlar referandumdan iki yıl sonra “hayır” oyunun önde çıktığı bütün kentlerde zafere ulaştılar. Onlardan biri de Ankara’ydı. Ancak CHP’nin yanında yöresinde konumlanan yeni medya bunu sosyolojik bir dönüşüm üzerinden okumak yerine bir kadro üzerinden okumayı tercih etti.

Mansur Yavaş 2019’dan bu yana Ankara’yı yönetiyor. Vedat Dalokay, Ali Dinçer ve Murat Karayalçın ölçeğinden bakılınca onların seviyesinde görülebilecek bir mücadelesi yok. Ancak Türkiye’nin özgün koşulları kendisini Cumhurbaşkanı adayları arasına da soktu.

Ankara’da iki kent stadyumu yıkıldı. Kent dışına Eryaman Stadyumu yapıldı. Kentin iki takımı alt kümede mücadele ediyor. İstanbul’da Sabiha Gökçen Havalimanı Pegasus şirketinin filo ambarı olarak pozisyonlanırken Ankara’da Esenboğa Havalimanı dış hatlar terminaline inen uçak iki elin parmaklarını geçmiyor. Antalya, İstanbul’la birlikte sağlık turizminin yıldızı olmuşken Ankara o turistlerden faydalanamıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İBB’den gelerek Ankara’yı ele geçirdi. Onun muhalefetinin siyasal merkezini İstanbul oluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde genç bir isim Ali Gül, İstanbullu bir avukat olarak bir parti kurdu. Türkiye solu içinde politikası İstanbullu partiler var. Ankara üniversitelerinden mezun olarak İstanbul ve İzmir başta olmak üzere belediyelere hizmet eden bürokrasi de var.

Son olarak bir İstanbullu Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması ihtimali var. Üstelik bunun antitezinin Ankaralı Mansur Yavaş olmaması gerektiğini vurgulamalıyım.

Ankara ahlaki üstünlüğünü belirli bir tempo içinde kaybediyor. Bütün bu süreç Ankara’nın kötü yönetilmesiyle hızlanıyor diğer yandan.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış