Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Size “Hocam” Diyebilir miyim?

Size “Hocam” Diyebilir miyim?

Belirli gruplar içinde geçerli olan hitap biçimleri vardır. Örneğin, aynı tarihlerde askere alınanlar birbirlerine “tertip” derler. Aynı kentten olanlar için kullanılan “hemşo” veya çok yakın arkadaşlıklar için kullanılan “kanka” da genelleştirilmiş sesleniş biçimleri. Ankara’da ODTÜ’lüler arasındaysa “hocam” sözü böyle yaygınlık gösterir. Aslında diğer okullarda, hatta ortaöğretimde de “hoca”lara hoca denir. İlkokullarda “öğretmenim” veya kısaca “örtmenim” diyenler, ileri sınıflara geçtiklerinde “hocam” demeye başlarlar. ODTÜ’deki fark, sadece “hoca”lara değil, herkese “hocam” denilmesidir. Yani ortalık “hoca”dan geçilmiyor. Öğretim üyesi, öğrencisi, personeli ve işçileri ile herkes birbirine “hocam” diyebiliyor. 1980 yılının başlarıydı, uzunca bir aradan sonra diplomamı almak için ODTÜ’ye giderken bindiğim minibüsün şoförü “hocam şöyle geçer misin” diyordu. Öğrenciler şoföre paralarını uzatırken “hocam alır mısın” diyorlardı. Kantine geldiğimde kadife pantolon üzerine parka giymiş bir öğrencinin büfedeki çaycıya “hocam bir kaşarlı bir de çay” dediğini duyunca pek keyiflenmiştim. Doğuşuna birinci dereceden tanıklık ettiğim “hocam” seslenişi kitlesellik kazanmıştı.

Bugün gençler bu “maddi olmayan” türden mirası ne kadar sürdürüyorlar bilmiyorum ama biz eski kuşaklar alışkanlığımızı bozmuyoruz. İşin ilginç yanı eski hocalarımızın da bizi gördüklerinde “hocam” diye söze başlamaları. Bu arada adlandırmalarda ulama, kaynaştırma ve kısaltmalar da oluyor. Örneğin İlhan Tekeli’ye, “İlanoca” denir. Belki başka kaynakları vardır ama bana göre ODTÜ’deki “hocam” seslenişinin başlangıcı 1965’e kadar uzanır ve işin ucunda yakın tarihimizin iki önemli kişisi vardır. Birincisi 1971 yılında 31 Mayıs günü Nurhak dağlarında yitirdiğimiz Sinan Cemgil, ikincisi Türkiye İşçi Partisi’nin ilk genel başkanlarından, TBMM kürsüsünde konuştuğunda fırtınalar estiren Mehmet Ali Aybar’dır. Partide, özellikle İstanbul’da işçiler toplantılarda Aybar’la konuşurken, kendisine soru sorarken ona “hocam” derlerdi. Tanıyanlar bilirler gerçekten de bir “hoca” ağırlığı vardı Aybar’ın. Ayrıca kısa bir süre de olsa Hukuk Fakültesi’nde hocalık yapmıştı. Sinan Cemgil’le ODTÜ Mimarlık’ta aynı yıllarda okuduk. İkimiz de İstanbul’dan gelmiştik ve siyaseten Türkiye İşçi Partisi (TİP) kökenliydik. İstanbul’dan kalma bir kulak dolgunluğuyla ve hafif esprili bir şekilde Aybar’a referansla birbirimize “hocam” demeye başladık. Hatta uzaktan öyle seslendiğimizde genç asistanların üzerlerine alınarak dönüp baktıkları da oluyordu. Sonunda “hocam” önce Sosyalist Fikir Kulübü (SFK) ve Mimarlık çevresine, sonra bütün ODTÜ’ye yayıldı, kullanılır oldu. Bir ara “hafız” lafı dolaşıma girdiyse de uzun ömürlü olmadı. Ağırlıklı olarak da Sinan Cemgil’e “Sinan Hoca” deniliyordu. Herhalde bu masumane gelenek, darbelere, baskı dönemlerine inat sürdürüldü ki bugüne kadar geldi. İsterseniz buna bir “kampus efsanesi” de diyebilirsiniz.

Ülkemizde ve bölgemizde genellikle din adamları için kullanılan “hoca” sözü kimi yerlerde tepkiyle karşılanıyor. Örneğin Perran Kutman oynadığı dizide kendisine “hocam” diyen öğrencilerine “hoca yok, hoca camide” diyordu. Bunun, seküler bir titizlikten kaynaklanan ama özellikle sözün ODTÜ’de kazandığı içeriği dikkate almayan bir tepki olduğunu belirtelim. “Hocam” derken, herkesin birbirinden öğreneceği, birbirine öğreteceği bir şeylerin var olduğunu düşünüyorsunuz. Yani herkes birbirinin hocasıdır bir anlamda. Bunun, öğretim üyelerinden oluşan ve öğrencilerle araya sınırlar koyan bir kastlaşmaya karşı bir tepki olduğunu da söyleyebiliriz. Bu yönüyle “hocam” sözü bir “demokratikleşme” işaretidir. Belki bu nedenle özellikle ODTÜ’de yaygınlık kazanmıştır.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış