Filme geçmeden önce, ikinci kez izleyişimde, “görünmez” kahramanlık, Kürt halkının yaşadığı “dejenerasyonu” da içkin bir şekilde sunduğunu fark ettim. Üstelik bu dejenerasyonu da ne bir olumlama ya da ne de 1980 Darbe döneminde direnen devrimcilerin, şimdi “zamanda çok mücadele ettik, yenildik” söylemi ile arzuhal etmekte. Tabii filmin yönetmeni Filmloverss*’a verdiği söyleşide, Gizem Çalışır’ın sorusuna “Bence günümüz gençliği, gereksiz şekilde politik olmaya çalışıyor.” cümlesi zaten bu “dejenerasyonun” neresinde durduğunu göstermektedir. Bence bu “gereksiz”liğin bile aslında bir politik arka planı var.
Filmin konusuna gelirsek; Müzeyyen (Hazal Ergüçlü) ve arkadaşları, başıboşluk içinde, okudukları lisede uyuşturucu ve çeşitli “yaramazlık”larla günlerini öldüren, hayattan beklentisi olmayan bir grup gençtir. Müzeyyen’in neredeyse hiç iletişim kurmadığı annesinin, geçmişinde yasak ilişki yaşadığı babasının başka bir oğlu Ali’nin, Bolu’dan kalkıp Antalya’ya gelmesini ve kardeşi Ali’ye ısınmasını ve Ali’nin başka bir “hayat” var olduğunu Müzeyyen’e göstermek istemesidir.
Filmi bir grup gencin, yozlaşmış, bitik, hayal kuramamış, birtakım adamların profesyonel eskortlarla birkaç gün geçirip, karınlarına çocuk koyup aramamaları olarak izleriz. Bu “ hayal kuramamış kayıp gençlik” olgusunu, 2016’da Andrea Arnold’un “American Honey” filminde Amerika’nın Trump kapitalizmini hissedebilecek şekilde izlemiştik. “Kar” filmi, American Honey’den aldığı mirası, bir
Müzeyyen’in profesyonel eskort çocuğu olmasına ne de “diğer arkadaşlarının” sorunlu aile yaşantılarına üzülürüz.
Bu “diğer arkadaşlarından” – filmi yazmama konu olan – Bekir’in (Doğaç Yıldız) ailesi ile “sorunu”, yönetmenin Gizem Çalışır’a verdiği cevaba tezat politik bir arka plana yaslanmıştır. Bekir’in abisi Mahir (Serhat Parıl) -Mahir Çayan?- 90’larda beyaz Torosların dolaştığı, bu beyaz Torosların götürdüğü, yüksek bloklarda gözü kapalı aşağı bırakılan faili meçhul kurbanı olan kardeşi hatrına, “direnmeyi” aklına sokmuş bir Özcan Alper’in deyişi ile sabırsızlık zamanının çocuğudur. Tıp okumayı kazanacak
kadar da sistemin kurallarını kabul edip, direnmeyi bırakmamıştır. Müzeyyen’in Ali’ye söylediği “bakma harbi adamdır, hepimizden” monoloğu, aslında bizim kuşağın, önceki kuşağa “saygısıdır.” Bekir ise abisi Mahir’in tam tersi, dejenere olunmuş, yozlaşmış, kısa yoldan para kazanmak isteyen, 90’lar sonrası yıkımın çocuğudur.
Buradan Yeşim Ustaoğlu’ndan, dönemine göre enfes bir filminden bahsetmekte fayda var; Güneşe Yolculuk***. Yönetmenin “gereksizlik politik” olarak harmanladığı Bekir’in karakteri, Güneşe Yolculuk filminde, zorunlu olarak ortaya çıkar. Güneşe Yolculuk’ta sade bir hayat isteyen Mehmet’in, (Newroz Baz) 90’lar vahşetinde salt Kürt olduğu gerçeği ile yüzleşip, baskılara dayanamamasını izlerken, bir anda, Mehmet’in, Kar’da Mahir olmasını isteriz. Mehmet, tıp fakültesini kazanıp, Antalya’ya taşınıp, kardeşini de “politikliğe” zorlayan, okul okumasını isteyen Mahir olur birden.
Travma sonrası stres bozukluğu; yaşayan kişiler, genelde yaşadıkları durumu görmezden gelir, kaçmaya çalışırlar.** İşte Bekir’in apolitikliği buradan gelmektedir. Bir kardeşini faili meçhule kurban eden, diğer kardeşini sosyalizasyondan bihaber yaşatan, erkin karşısında duran Bekir, kaçmak ister. Zorlanır. Yine de “partilediği” arkadaşlarının yanında kafası en “ayık” odur.
Kar’da “solcu ve Kürt” olarak sunulan Mahir, görünmez olarak bize, kayıp gençliğe, en çok da Müzeyyen’e, “ideal yaşam” kimin ya da nedir çelişkisini sunmaktadır. Üstelik bunu “yenildik, bittik” argümanına sığınmadan yapmaktadır. Sessizce, çok kısa sahneler ile gerçekleştirir.
Elbette Erdoğdu’dan ilk filmi için, (Yeşim Ustaoğlu’nun da ilk filmiydi gerçi) bu kadar kallavi konular, realist yapısı ve renkleri kullanımı ile Noe ve Andrea Arnold atmosferini yaşatan, bize görsel şölen sunan, Kar için, üstüne tezler yazılacak politik söylemler çıkmasını beklememiz hata olabilir. Ancak sonuçta her film politiktir, öyle değil mi?
Müzeyyen’in Ali ile huzuru konuştuğunda, Ali “kar yağarken, içeride sıcakta huzurlu” olabileceğini belirtmiştir. Finalde ise, arka planda Müzeyyen’i görürüz ve Antalya’ya kar yağmaz coğrafi olarak. Kar yağmayan babaanne evleri de huzur getirmez Müzeyyen için. Ve Son dönemin kalbimizi geren ve acıtan finali ile baş başa kalırız.
Kaynaklar
1 https://www.filmloverss.com/17-f-istanbul-kar-roportaji/
2 http://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/28/travma- sonrasi-stres-bozuklugu
3 https://www.imdb.com/title/tt0188653/
Yorumlar (0)