Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Tiyatro Engelleri Aşıyor “Nihayet Bitti”

2014 Aralık ayından bu yana Ankara Devlet Tiyatrosu İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi’nde oynamakta olan “Nihayet Bitti” adlı tek kişilik oyunda gösterdiği başarılı performansla dikkatleri çeken Göktuğ Tolga Demiralp ile bir söyleşi yaptık...

Tiyatro Engelleri Aşıyor “Nihayet Bitti”

Merhaba Tolga, Aralık 2014 tarihinden bu yana Ankara Devlet Tiyatrosunda oynadığın “Nihayet Bitti” adlı oyunla tanıyoruz seni. Tiyatroyu ne kadar çok sevdiğini, ne kadar özveriyle bağlı olduğunu yakinen biliyorum. Söyleşiye başlamadan önce kısaca kendinden bahseder misin? Kimdir Göktuğ Tolga Demiralp?

9 Nisan 1981 Ankara doğumluyum. İlk, Orta ve Liseyi TED Ankara Koleji’nde okudum. Ardından Bilkent Üniversitesi İşletme fakültesini bitirdim. 1997 yılında lise yıllarında geçirdiğim trafik kazası sonucu omurilik felçli engelli bir birey oldum.

Anlaşılıyor ki engelli olmak amacına ulaşmana engel olmamış. Engelli bir birey olarak oldukça zor bir oyunun altından başarıyla kalkmışsın. Buradan yola çıkarak şunu sormak istiyorum, tiyatroya ilgin ne zaman ve nasıl başladı?

Ben ortaokulda iken kuzenim Küçük Tiyatro’da çalışıyordu. Beni tiyatroya davet etti ve onun sayesinde ilk defa tiyatroya gittim. Benimkisi ilk görüşte aşk
oldu. Tiyatronun atmosferi, gittiğim oyun, oyuncular, beni içine çekiverdi. Akabinde hemen yaratıcı drama derslerine gitmeye başladım ve kaza öncesi ve sonrasını sayarsak belli periyodlar ile on beş yıl tiyatro eğitimi aldım... Bu kişiler içinde Ahmet Mümtaz Taylan, Ejder Akışık, Zafer Kiraz, Meltem Cumbul gibi isimler var...

Bunca yıllık birikimden sonra tiyatro senin için ne anlam ifade ediyor? Neden tiyatro?

Tiyatro benim yaşam biçimim, aşkım, işim, damarlarımda akan kan. Neden tiyatronun cevabını inanın ben de bilmiyorum. Yalnız şunu biliyorum ki ruhen ve fizyolojik açıdan oyun oynarken kendimi çok daha iyi hissediyorum. İnsan aşık olduğu kişinin yanında ne hissediyorsa ben de aynısını kuliste ve sahnede yaşıyorum. Oyunun sonunda aldığım alkış da sevgilinin verdiği öpücük ile eşdeğer benim için. Ama şunu biliyorum ki kesinlikle sevilmeden yapılacak bir iş değil. Dışardan çok kolay ve keyifli ve rahat görünse de tam tersine çok meşakkatli bir iş. Ama bu yolda annem ve babamın katkıları da çok büyük tabii. Onların desteği olmadan bu kadarını yapmam imkânsızdı.

Biraz da oyundan bahsedelim. "Nihayet Bitti" adlı oyun nasıl başladı? Kısaca oyundan bahseder misin?

Ben çok oyun metni okurum. Bir gün kitapçıda kitapları kurcalarken NİHAYET Peter Turruni’nin yazdığı, Sibel Arslan Yeşilay’ın dilimize çevirdiği NİHAYET BİTTİ adlı oyunun kitabı gözüme çarptı. Beş dakika içinde farkında olmadan 10. sayfaya gelmiştim bile. Sonrasında zekâsına çok güvendiğim Devlet Tiyatrosu sanatçısı Murat Çidamlı’ya oyunu götürdüm ve birlikte çalışmayı teklif ettim. Kabul etti ve devamında oyun projesi hazırladı ve hazırlık süreci başladı. Yalnız bu süreç yaklaşık üç yılı buldu...

Kısaca oyunu özetlemek gerekirse oyun intihar etmeye niyetli bir adamın hikâyesini anlatıyor. Üst metinde bu adamın zengin, kariyer sahibi, oğlu olan, evli ama aldatan başarılı bir gazeteci olduğu anlatılıyor ancak alt metinde ise bu adamın niye her şey iyi giderken bu yola girdiğini, insanların nankörlüğünü, iktidar kavgalarını, benmerkezciliği, savaşı, politikayı, modern hayatın getirdiği zorlukları yer yer komik, yer yer dramatik bir yolla anlatıyor. Murat Çidamlı oyunu Fluxus akımından etkilenerek sahneye koydu. Bu akımda her şeyin sadece görüldüğü gibi değil başka açılardan da ele alınması hedefleniyor. Örneğin keman illa kahverengi olmak zorunda değil. “Mavi keman neden olmasın?” fikri bu akımı destekler.

Peki, gerek sahnelemede, gerekse rol yorumunda karşılaştığın zorluklar oldu mu?

Herkes kendisini tanıyan yönetmenler ile çalışmak ister. Bu yüzden ben de Murat Çidamlı ile çalışmak istedim. Kendisini çok uzun zamandır tanıyorum. Dolayısıyla da provalarda oyun kişisini benim engelime adapte ederken minimum zorluklarla karşılaştık. Ayrıca kendisi benim kariyerimdeki önemli insanlardan birisidir. Sayesinde

bu oyun için şan dersi almışlığım bile var. En önemlisi de para ile ölçülemeyecek kadar değerli katkıları oldu provalarda bana oyunculuk anlamında...

Ama devamında da benim bu işe ve seyirciye saygımdan kaynaklanan yaptıklarım var. Örneğin oyun haftası yediğime içtiğime dikkat etmek, uykuma dikkat etmek, alkol almamak, her oyun öncesi ezberin üzerinden geçmek, tiyatroya vaktinde gidip sesimi ve vücudumu ısıtmak gibi...

Anlattıkların Türkiye standartları göz önünde bulundurulduğunda çok önemli şeyler. Zira beyinlerdeki engellerin hala yıkılamadığı bir dönemden geçiyoruz. Engelli bir sanatçı olarak Türkiye’de profesyonel tiyatro yapmak nasıl bir şey?

Engelli olarak bu ülkede yaşamak zor iken engelli sanatçı olarak kendini kabul ettirmek daha da zor oldu. O yüzden bu iş için Devlet Tiyatrolarına minnet borçluyum. Bu sektörde var olmak ve diğerlerine kendini kabul ettirmek çok zor, ama şunu biliyorum ki kendini bu işe adayıp konsantre olunca seyirci takdir ediyor ve bu da aslında benim de diğerleri gibi bu sanatı profesyonel yapabileceğimi gösteriyor. Zira bu benim Devlet Tiyatrolarında ikinci tek kişilik oyunum. İlk oyunum ise 2008-2009 sezonunda oynadığım Fırat Demirağ rejisiolan “GİTAR” adlı oyundu.

İleride tiyatrodan beklentilerin nedir?

İleride adımı marka haline getirmek ve insanların saygı ve sevgisini kat be kat artırmak istiyorum. Yani ilerde “şu oyun turneye gelmiş” demeleri yerine “Tolga Demiralp şu oyunla birlikte şuraya turneye geliyor” demeleri beni çok mutlu ederdi..

Engelliler için tiyatro yapmanın zorlukları nelerdir? Bu zorlukları aşmak için önerilerin var mı?

Öncelikle Türkiye’de engelliler hiçbir konservatuvara kabul edilmiyor. Bu çok büyük eksiklik. Bu eksikliği para vererek ya da rica minnet aldığım özel derslerle kapamak zorunda kaldım ve hala da uğraşıyorum. Halbuki durum yurt dışında tam tersi. Yazıştım çoğu okul beni kabul ediyor ancak gerekli zaman ve finansmanı ayarlamak sıkıntı... Bence yurt dışındaki okulların bu birimlerinden örnek alınarak acilen engelliler için profesyonel sanat eğitimi verilmeye başlanmalı ve engelli sanatçı bireyler yetiştirilmeli.

Engelli bir sanatçı olarak bu işi yapmak isteyenlere tavsiyelerin var mı yahut bu alanda yapılması gerekenler nelerdir?

Öncelikle hiçbir zaman ben oldum dememeliler kendilerine... Hiç bir zaman her şeyi bilemeyiz ve tam öğrenemeyiz. Çok okumalılar ve yenilikleri takip etmeliler ve yapabiliyorlarsa yaratabilsinler ki diğerlerinden farkları olsun...

Yaratmak çok önemli... Proje yaratmak, oyun yazmak, şarkı yazmak, roman yazmak, çeviri yapmak, resim yapmak... Yaratmak, üretmek... Her zaman farklı şeyler üretenlerin kazandığı bir çağda yaşıyoruz. Seyirci Tiyatro Engelleri Aşıyor “Nihayet Bitti”

artık farklı şeyler görmek, izlemek, hissetmek istiyor. Engellerini avantaja çevirip sanat ile harmanlarlarsa o zaman güzel işler yaratabilirler...

2014 yılından bu yana yaklaşık iki yıldır aralıksız, hem de çoğu zaman kapalı gişe oynuyorsun. Bu bağlamda Devlet Tiyatrolarından beklentilerin nelerdir?

Öncelikle ailem olan Devlet Tiyatrolarına, çalışanlarına, oyun arkadaşlarıma, A’dan Z’ye o kurumdaki herkese sevgim ve saygım sonsuz. Engellilerin sanata yaptıkları katkılara verdikleri desteğin kat kat artarak devam etmesi, hatta ilerde engelliler için sanat birimi kurarak ve onları eğiterek beğendikleri kişileri kadroya alarak sanatçı kadrosunu büyütmeleri isteğim...

Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyorum. Dileğimiz başka oyunlarda da aynı başarıların devam etmesi. Yolun açık olsun.

Söyleşi Murat Tangal

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış