Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz
Polatlı’ya bağlı Avdanlı köyünde yaklaşık 4 bin dönüm mera alanına nükleer atık depolama tesisi kurulmasına dair proje 2022’den beri gündemimizde ve gerek üreticiler gerek başkentte yaşayanlar tarafından tedirginlikle karşılanıyor. Sakarya Nehri havzasında bulunan ve ülkenin başta soğan olmak üzere buğday, pancar gibi ürünlerinin yoğun olarak yetiştirildiği Polatlı ovası içinde tehlikeli radyoaktif maddelerin depolanmak istenmesi aklı başında olan herkesin ve halk yararını önceleyen tüm kurumların karşı çıkmasını gerektiren bir durum.
Yaklaşık 3 yıl önce Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne ait radyoaktif atıkların Polatlı ilçesine 20 km mesafede bulunan Avdanlı köyü arazisinde depolanmasına karar verildiğine dair haberimizi okurlarımız hatırlayacaktır.
7 Temmuz 2022 tarihli yazışmaların Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu Başkanlığı (TENMAK) ve Ankara Valiliği arasında geçtiğini açıklamış ve belgeleri yayınlamıştık.
Buna göre TENMAK’ın talebi üzerine Ankara Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Polatlı ilçe müdürlüğüne Avdanlı köyüne ait mera arazisi içinde kurulması planlanan ‘Radyoaktif Atık Yönetimi Merkezi, Radyoaktif Atık Bertaraf ve Depolama Yerleşkesi’ için 4 bin dönümlük (4 milyon m2) arazi tahsisine dair bilgilendirme yapmıştı.
11 Kasım 2022 tarihinde İyi Partili Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral konuyu soru önergesi vererek Meclis’e taşıdı ama kamuoyunda beklenen ilgiyi görmedi. Bölgede basın açıklaması yapan vekil “Polatlı buğdayın merkezidir, başkentidir. Eğer bu depo buraya yapılırsa emin olun Polatlı Ticaret Borsası’nın kapısına kocaman ‘Bu bölge radyoaktif bölgedir’ yazılacak ve bizim buğdaylarımız 1. sınıf Anadolu buğdayı olmaktan çıkacaktır” şeklinde konuştu.
Yetkisiz yetkiliden nükleer atık açıklaması
Konu medyaya yansıyınca genel seçim öncesinde olayın büyümesini istemeyen iktidar yan çizdi.
2 Aralık sabahı ise AKP Polatlı ilçe başkanı Aysel Demir kamuoyuna bir açıklama yaparak; “Avdanlı köyünde Mersin Akkuyu’da yapımı devam eden Nükleer santral atıklarının depolanma alanı olarak tahsis edileceği hususunda, Atom Enerji Kurumu yaklaşık 3-4 ay önce projeyi geri çekti. Polatlı halkımız ve Avdanlı mahalle sakinlerimiz müsterih olsunlar. Mersin Akkuyu’da yapımı devam eden nükleer santralin atıkları Avdanlı mahallemizde depolanmayacaktır” dedi.
Gerçeklikten uzak bu açıklama projeyi saklama taktiği olarak algılandı. Şimdiye kadar sorumlu herhangi bir kurum veya yetkiliden kamuoyuna bilgilendirme yapılmadı.
Meclis’te konuya dair çalışmalar
13 Aralık 2023 tarihinde MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın Meclis konuşmaları ise nükleer atık projesinin varlığını doğrulamaktaydı: “Türkiye’de hâlen inşaatı devam eden ve yapılması planlanan diğer nükleer güç santralleri projeleri sonucu oluşacak olan çok düşük, düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıkların çevreye zararsız şekilde konuşlandırılıp uzun dönem yönetilebilmesi için kurulması planlanan tesise yönelik çalışmalar da yürütülmektedir.”
Şubat 2024 tarihinde ise 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu’nda değişikliğe gidilerek nükleer atıkların bertaraf edilmesine ilişkin yürütülecek taşıma süreçlerinde nükleer atıkları üreten tesisi yöneten şirketlerin yapacakları bir sorumsuzluk anlaşması ile ‘sigorta yaptırmadan ve teminat göstermeden nükleer atıkların taşınma yükümlülüğünü taşıyıcıya devredebileceklerdir.’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yani yeni düzenleme ile yükümlülüğü devralan taşıyıcı nükleer atıkların taşınmasında işleten gibi sorumlu olacaktır. Açıkça ‘şirkete özel’ çıkarılan kanun ile Akkuyu Nükleer Santralini işleten Rus Rosatom Firması atıklar hakkında bütün sorumluluğu üstünden atmıştır.
Sahada çalışma mı başlatıldı?
2024 yılının mart ayında arazide parselizasyon, işaretleme çalışmalarına başlandı. Bölgede yaşayan köylülere verilen yanıltıcı bilgiler, olayın gizli tutulmaya devam ettiğini göstermekteydi. Proje sahasına giden gazetemiz çalışanları durumu yerinde tespit ederek fotoğraflamış, yaptığımız röportajlarda da tedirginliğin sadece Avdanlı’ya değil civar köylerde de başladığını tespit etmiştik.
Türkiye’nin en büyük tarım borsasına ev sahipliği yapan Polatlı için daha büyük tehlike bundan başka ne olabilirdi gerçekten?
“Merak edilecek hiçbir şey yok!”
Tesisin akıbeti hakkında son bilgi kırıntısı da rutin bir basın toplantısında ağızdan kaçan birkaç kelimeden ibaret;
2 Eylül 2024 tarihinde AKP Polatlı ilçe başkanı İlhami Teke bölgeye araştırma heyetinin geldiğini ve kimseye zararı olmayacak bir proje olacağını kendilerine aktardıklarını iletti. Başkan gerek insan gerek üretim açısından problem yaratacak bir durum olmayacağını söylemeye çalıştı. Teke açıklamasında atık depolama tesisi projesinin yeri için 3 farklı alternatif olduğunu söylediklerini de iletti.
5,8 milyon Ankaralı için ne anlama geliyor?
Planlanan tesis Sakarya nehrinin kollarına sadece 3 km uzaklıkta. Dolayısıyla Sakarya havzası içinde kalmaktadır.Polatlı’ya 20 km, Ankara kent merkezine ise 100 km uzaklıkta.Lakin söz konusu radyasyon olduğunda Çernobil faciasından öğrendiğimiz üzere mesafeler, sınırlar, dağlar, denizler vs. önemsiz kalıyor çünkü radyoaktif kirlenme hızla atmosfere yayılarak, geniş çaplı alanlarda etkili oluyor ve etkisi yüzlerce yıl devam ediyor. Yani olası bir nükleer bulaşmanın faturası çok trajik oluyor. Geri dönüşü olanaksız kılıyor.
Neden Polatlı?
Akkuyu Nükleer Santraline 500 km uzakta bir yerde atık depolama tesisi seçimi akla yatkın görünmese de iktidarın nükleer enerji planlarında 4 adet projenin varlığı ve bunların konumunu düşündüğümüzde neden Polatlı’nın seçildiğini az da olsa açıklayabilir. Ülkenin farklı yönlerdeki nükleer santral planlarının konumları (Mersin, Sinop, Trakya) ortak bileşkesinin Orta Anadolu olduğu rahatça varsayılabilir. Polatlı konumu itibariyle hepsine ortak uzaklıkta bulunuyor. Bu da sadece Akkuyu değil tüm nükleer santrallerin atıklarının ortak deposu olacağını anlatıyor.
Polatlı’da ne kadar atık depolanacak?
Şimdiye kadar toplanan bilgilerden planlanan depolama tesisinde düşük ve orta seviyeli radyoaktif malzemenin biriktirileceğini anlıyoruz.
Akkuyu özelinde net bir açıklama olmamasına karşın benzer santrallerde reaktör başına yıllık 300 ton civarı orta ve düşük radyoaktif atık oluştuğu biliniyor. Dolayısıyla 4 reaktörlü santralden bin ton üzerinde atık malzeme çıkacağı ve santralin 60 yıllık ömrü boyunca en az 60 bin ton radyoaktif malzemenin burada depolanacağını varsayabiliriz.
Bu miktar sadece Akkuyu’dan gelecek olan atığı gösteriyor. Tabii ki zaman içinde diğer santral projelerinin hayata geçmesi halinde atık miktarları doğru orantılı olarak artacaktır.
İktidarın tutumunu (gizlemesini) anlıyoruz, peki ama muhalefetin suskunluğu?
Projenin ortaya çıkmasının üstünden 3 yıl geçti. Bu süre zarfında bir yerel bir de genel seçimler yapıldı. Dikkat çekici olan iktidarın üstünü kapatma isteğine karşı muhalefet partilerinin de neredeyse tamamen ilgisiz kalmış olmalarıdır. En azından muhalefet partilerinin Polatlı ve Ankara il örgütlerinin geçmiş iki seçim kampanyasında bu konuyu ele al(a)mamış olmaları açıkçası akla ziyan bir durumdur. Daha trajikomiği AKP Polatlı belediye başkan adayının nükleer atık depolama tesisi hakkında açıklama yaparak projeye karşı olduğunu söylemesi olmuştu.
Projenin sahibi iktidar partisi adayının karşı açıklamasının olduğu ama muhalefet partilerinin hiç birinden tek bir sesin çıkmadığı yerel seçim çalışmaları yaşandı Polatlı’da. Ankara'da Yerel Yönetim seçimlerinde ise tek bir cümle kurmadı siyasiler konuyla alakalı. Başkentin dibindeki bu mevzu pek ilgililerini çekmedi. Çok ciddi tehlikeleri barındıran bu proje üzerine bir belediye başkanından veya ilçe başkanından tek kelam çıkmamış olması hele de üretici örgütlerinin suskunluğunu anlamak mümkün değil. Ülkenin gerçeği faciaları önlemeye dair değil olduktan sonra veryansın etmek üzerine kurulu. Muhalefetin “gündem oluşturmak” konusunda inanılmaz beceriksiz olma halinin ardındaki nedenlerden biri bu gibi görünüyor.
Akkuyu Nükleer Santral inşaatı hızla devam ededursun Rusya ile yapılan anlaşma kapsamında atıklara dair bir açıklık getirilmemesi iktidarın ne yazık ki “kanıksanan” kapalılık tarzının bir sonucu. Koskoca bir ülke nükleer gibi can yakıcı bir konuda bile önünü göremiyor, açıkçası iktidarın attığı paslara yetişmeye çalışan muhalif partiler de bu tehlikeli gizemi aralamak adına kayda değer bir bilince sahip görünmüyor.
Türkiye nükleer macerasını denetim ve açıklıktan uzak bir anlayışla, kapalı kapılar ardında alınan kararlarla bilinmeyene doğru yaşamak zorunda kalıyor…
Ankara Avrupa’nın Nükleer Çöplüğü mü Olacak?
Tüm bu belirsizlik içinde yolumuzu ararken Türkiye’de nükleer enerji konusunda değerli çalışmalarıyla tanınan uzman aktivist Özgür Gürbüz ile ülkenin nükleer macerasını ve atık depolama projesine dair konuştuk:
Solfasol: Polatlı’da nükleer atık depolama tesisi için ayrılan dört bin dönüm arazi var hatta bunun daha da büyüyeceğine dair de spekülasyonlar var. Bu kadar büyük bir bertaraf tesisinin planlanıyor olması -Türkiye biliyorsunuz son on yıl içerisinde Avrupa’dan çöp ithal eder, satın alır duruma geldi- şu anki düzenlemelerle bu mümkün değil sanırım ama böyle bir projeksiyonla ileride Avrupa'nın nükleer atıklarına talip olan bir ülke konumuna düşebilir mi? Yani bu kadar büyük bir atık bertaraf tesisi neden planlıyor?
Özgür Gürbüz: Yani resmi yollardan Türkiye’ye nükleer atık getirileceğine ben hala inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Ancak İzmir Gaziemir’de gördüğümüz nükleer atıklar Türkiye’ye yasa dışı yollardan nükleer atık girebildiğini gösteriyor.
Bu çok net. Bunu ne hükümet ne de devlet inkâr edebilir. Ve o konudaki başarısızlığımız da yani o nükleer atıkları neredeyse 20 yıla yakın bir sürede bertaraf edemeyişimiz, ki bertaraf derken yok edemiyorsunuz nükleer atıklarını, öyle bir teknoloji yok. Sadece yalıtabiliyorsunuz doğadan, insandan, yaşamdan. Bunu bile yapamayışımız, elimize yüzümüze bulaştırmamız.
Polatlı’da neden bu kadar büyük bir saha derseniz, planları bilmeden spekülasyon yapmam çok zor. Eğer hükümet açıklarsa bilebiliriz, örneğin bu sahanın belki bir bölümünü yakıt üretimi için mi kullanacaklar? Yeniden yakıt üretmek için bir tesis mi planlıyorlar eski yakıtları kullanarak? Ya da burada sıfırdan uranyum zenginleştirmeli yakıt mı üretmek istiyorlar? Ayrıca aynı yerde bu tesislerin olması da bence tartışmalı. Bunları bilmiyoruz. Sadece güvenlik amaçlı mı bu kadar büyük bir tesis alanı kapattılar? O da belli değil. Yani hep dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Bilgi vermiyorlar. Şeffaf davranmıyorlar. Ve o zaman da bu spekülasyonları aslında onlar önünü açıyorlar. Herkes bu sefer haklı olarak bunları konuşmaya başlıyor. Ben hükümete buradan bir çağrıda bulunayım: Lütfen, nükleer enerji konusunda şeffaf olun. Bilgileri, verileri paylaşın. Ve bağımsız denetime izin verin.
Solfasol: Rusya nükleer atıklarını neden geri almıyor?
Özgür Gürbüz: Onların da yasaları izin vermez. Yani Rusya’nın da ulusal yasaları aslında nükleer atık ticaretini engeller. Yani hiçbir ülkeye siz götürüp nükleer atık atamazsınız. Şu anda Rusya'nın yaptığı bir şey var, işte plutonyum nedeniyle yani silah yapımında kullanılabilecek malzemeleri başka ülkelerde bırakmaması gerektiği için, nükleer silah yapımına yol açmaması için, çünkü onların da imzalı anlaşmaları var. Bunları almak amacıyla kullanılmış yakıtları götürüyor, suda bekleterek bazen getirmiyor ya da bir süre orada depoluyor. Ama bu da kalıcı olamaz. Aslında onların yasaları da buna hayır diyor. Dünyadaki kurallar da buna hayır diyor. Ama işte böyle nükleer endüstri o kadar kendi alanında rahat hareket edebiliyor ki, bir de nükleer güç olan devletler bunlara öyle göz yumuyor ki, genelde gözden kaçıyor bu ayrıntılar. Ama bütün nükleer atıkları zaten Rusya’ya göndermek mümkün değil. Orta seviye dediğimiz, düşük seviye dediğimiz nükleer atıkların miktarları 300 ton, 400 tonları bulacak. Bunların ülkede kalması kesin. Yani biz kullanılmış yakıt çubuklarından bahsediyoruz gönderilecek atık derken, yılda bir 27 ton, 30 ton arasında bir kullanılmış yakıt çubuğu çıkacak Akkuyu’dan.
Röportajı yaptıktan birkaç gün sonra Özgür Gürbüz’ün CİMER sorusuna gelen cevapta Akkuyu NGS’nin atık nükleer yakıt çubuklarının santral kampüsünde depolanacağı bilgisi geldi. Buna göre 4 reaktörlü santralin her birinden 1-1,5 yılda 30 ton yüksek radyoaktif içeren yakıt çubukları atık olarak çıkacak. Yani santralin 60 yıllık ömrü boyunca her sene 100 ton üzeri atık çıkacak ve bölgede depolanacak.
Özgür hocamızın 13 Mart 2025 tarihli Birgün gazetesinde çıkan “Akkuyu’nun atığı nereye atılacak?” başlıklı haberinin hemen arkasından kendisine CİMER’den yeni bir cevap gelmiş ve bu cevapta atık depolama tesisi projesinin yerinin henüz belirlenmediği bilgisi kendisine iletilmiştir.
ARKA PLAN BİLGİSİ
AKKUYU NÜKLEER SANTRALİNİN TARİHÇESİ
1976 yılında yer lisansı verildi ve 600 MW santral projesi ihaleye çıkıldı ama ihaleyi alan İsveç firması kredi bulamadığı için proje durdu.
1982 yılında üç ayrı şirket ile görüşmeler başladı anlaşma şartlarını kabul etmedikleri için proje tekrar durdu.
1983 yılı Kasım ayında CB Kenan Evren 3 nükleer santral müjdesi verdi.
26 Nisan 1986 tarihinde Çernobil nükleer faciası gerçekleşti. Nükleer santral çalışmaları askıya alındı. Türkiye yoğun radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülkede hiçbir önlem alınmadığı gibi radyasyon bulaşan 48 bin ton çay da halka içirildi.
17 Ekim 1996’da üçüncü kez ihaleye çıkıldı ancak bu ihale 2000 yılında Bülent Ecevit’in başka enerji kaynaklarının geliştirilmesiyle birlikte nükleer santrale gerek kalmadığını açıklayarak Bakanlar Kurulu kararı ile iptal edildi.
2005 yılında AKP hükümeti Akkuyu’da 5.000 MW nükleer santral planını açıkladı.
12 Mayıs 2010 tarihinde Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, Türkiye’de Akkuyu sahasında bir nükleer güç santralinin inşası ve işletilmesi konusunda işbirliğine ilişkin bir anlaşma imzalandı.
11 Mart 2011 tarihinde Fukuşima nükleer faciası yaşandı.
6 Temmuz 2017 tarihinde Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını öneren raporda, güçlü deprem riski nedeniyle Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinden de vazgeçilmesini talep etti.
2018 yılına gelindiğinde 1. güç ünitesinin inşaat lisansı alınarak ilk beton döküldü. Temmuz ayında temelde çatlamalar oluştu.
2019 yılında 1. güç ünitesinin kor tutucu montajı tamamlanırken 2. ünitenin inşaat lisansı alındı. 2023 yılında ilk reaktörün çalışacağı açıklandı.
2020 yılında ise 2. ünitenin temeli atılırken 3. ünitenin inşaat lisansı alındı ve sonrasında 2. ünitenin de kor tutucu montajı tamamlandı.
2021 yılında 4. güç ünitesinin lisansı alınırken 3’üncünün temeli atılmış oldu. Bu arada 1. ünitenin basınç kabının montaj işlemi bitirildi.
2022 yılında 1. güç ünitesinin reaktör soğutma boruları yerleştirildi. 3. ünitenin kor tutucusu yerleştirilirken 4. ünitenin temeli atıldı. 2. ünitenin basınç kabı montajı ile ilk ünitenin reaktör koruma kubbesinin montaj işlemleri tamamlandı.
2023 yılında ise 1. güç ünitesinin nükleer yakıtı getirildi. 4. ünitenin kor tutucusu yerleştirildi. 3. ünitenin iç koruma kabuğu dördüncü katmanı tamamlandı ve reaktör basınç kabı montajı bitti. 1. ünitenin işletme izni alındı.
2024 yılında 2. ünitenin türbin çatısı bitirildi. 3. ünitenin beşinci iç koruması montajlandı. 1. ünitenin dış koruma kabuğu alt kısmı yerleştirildi. 3. ünite türbin temeli tamamlandı. 1. pompa istasyonu su alma havuzu dolduruldu. 1. ünite dış koruma kubbesi ve türbin tesisi montajı tamamlandı.
2025 yılında 1. ünite sirkülasyon pompası çalıştırıldı.
İlk reaktörün açılışının Türkiye’nin kuruluşunun 100. yılında yetişmesi planı suya düştü.
İlk enerjinin 2025 yılında üretileceği ilan edilmişti.
Yorumlar (0)