Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Yanlarında Bisikletleriyle Yola Çıkan İki Fransız Gezginin Dayanışma ve Direniş Öyküleri Yoldan Bildiriyoruz

0 yaşımızda, rahatımızı terk edip bir hayali yaşamaya karar verdik; bisikletlerimizi kuşanıp dünyayı gezmek. Biz, Benoit ve Romain, Marseille'li (Fransa) çocukluk arkadaşlarıyız. Bizce beslenme, enerji, (halk iradesi anlamında ) demokrasi, ekoloji ve insan hakları günümüzün en önemli konularının başında gelmektedir.

Yanlarında Bisikletleriyle Yola Çıkan İki Fransız Gezginin Dayanışma ve Direniş Öyküleri Yoldan Bildiriyoruz

Bu gibi toplumsal ve çevre ile ilgili sorunlarla karşılaşan ve bu sorunlarla ilgili çözümler geliştiren insanlarla tanışmak için yollara düştük. Bu köşede sizlere yolculuğumuz sırasında bizde iz bırakan bu erkekleri, kadınları ve örgütleri anlatacağız. Hikâye, yolculuğumuzun başlangıç noktası olan ve sizin de yakından tanıdığınız bir ülkede başlıyor: Türkiye'de.

Fransızların insan hakları üzerine konuşması kulağa çok iddialı gelebilir, zira İnsan Hakları Evrensel Bildirisi Paris'te kabul edilmiştir ancak, durum Fransa için de kusursuz olmaktan çok uzakta. Fransa, milyarderlerin ya da büyük şirketlerin kontrolünde olan ana akım medya ile basın özgürlüğü indeksine göre 45. sıradadır. 2015 Kasım'ından beri de en azından 2017 yılının başına kadar,tartışmaya açık gerekçeler ile
iki defa uzatılmış bir "olağan üstü hal" ilan edilmiş durumda. Tüm bunların ışığında bu mütevazı gözlerle, sizlerle duruma dair çıkarımlarımızı paylaşacağız.

Türkiye'ye Ekim ayının başında vardığımızda, gerilimin dozunun yüksek olduğunu ve birçok meselenin tehlikenin eşiğinde seyrettiğini hissedebiliyorduk. Geceleri İstanbul'da Taksim Meydanı çekingen görünüyordu ve İstiklal Caddesi'nde gezerken, polis memurlarının ve arabalarının mütemadi varlıkları ile besledikleri korkuyla bize Türkiye'nin de olağan üstü bir halde olduğunu hatırlattıklarını fark edebiliyorduk.

Biz, Benoit ve Romain, Marseille'li (Fransa) çocukluk arkadaşlarıyız.

Gittikçe daha az özgürlük alanı tanıdığını bildiğimiz bu rejimde birçok şey yaşanıyordu. Ancak buraya vardığımızda bir ay içinde siyasette ya da basında (hatta ünlü Cumhuriyet gazetesi dahil) hükümeti desteklemeyenlerin, 370 sivil toplum kuruluşunun ve binlerce memurun da kuşkulu gerekçelerle ve tanıştığımız çoğu insanda gittikçe artan bir endişeye neden olacak şekilde tasfiye edileceğini aklımızdan geçiremezdik. Kürt toplumu ile barış sağlanması için imzaladığı bir dilekçe yüzünden üniversitedeki işinden kovulan bir piyano öğretmeni ile tanışınca bizler de bu otoriterliği somut olarak deneyimlemiş olduk.

Riskleri de unutmadan, bir tür muhalefetin var oluşu ve sorunlar karşısında farklı alanlardaki inisiyatiflerle örgütlendiklerini görmek içimizi rahatlattı. İnsan haklarının ve yeşil alanların korunması hedeflerini birleştiren sembolik Gezi Parkı protestoları ile tam olarak aynı hatta olmak üzere, temasa geçme şansı bulduğumuz bazı eylemlerle ilgili izlenimlerimizi ayrıntılı bir şekilde tarif edeceğiz.

Batı Türkiye, yenilikçi ve etik gıda üretimi konusundaki son gelişmelerden haberdar

Türkiye'nin beslenme, enerji ve ekoloji hakkında makul çözümler sunabileceğine inandığımız bir konuda oldukça gelişmiş olduğunu gördük: permakültür. Permakültürde, doğal ekosistemlerin kurallarının uygulanması ve anlaşılması yoluyla

verimlilik ve etik kurallar dikkate alınır. Tüm bu özellikleri içeren bir şekilde gıda üretiminin akıllıca tasarlanması olarak tanımlanabilir. İstanbul'dan Antalya'ya uzanan bu doğu kıyılarında çok sayıda permakültür projesi bulunmakta (bir kısmı Ekoharita internet sayfasında bulunabilir) ve biz de bunlardan bir tanesi ile Eskişehir'de tanıştık.

İstanbul'dan hareket edip kırsal bölgelerde 300 km pedal çevirdikten sonra, Eskişehir özgürlük dolu bir vaha gibi belirdi. Burada Başak ve bir sürü ilginç projeyle ilgilenen “Ekolojik Yasam Toplulugu” ile buluştuk. Fevzi ve “Porsuk Çayı Feylesofları” ile birlikte Tepebaşı Belediyesi'nden kiraladıkları bir alanda permakültür projesi başlatmışlar ve burada biber, patlıcan, karpuz, balkabağı ve farklı domates çeşitleri gibi organik gıdaların yetiştirildiğini görebiliyorsunuz.

Burada yetiştirilen domateslerin çekirdekleri toplanıp "Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali"nin Eskişehir ayağında ücretsiz olarak dağıtılacakmış. Batı'da oldukça gelişmiş olan tohum takası, biyo-çeşitliliğin sürdürülmesine ve Monsanto gibi çokuluslu tohum üreticilerinin tekeline karşı mücadeleye destek oluyor.

Eskişehir'de son olarak bir Sanat Tasarım öğretmeni olan ve atık yönetimi ile organik gübre konularıyla ilgilenen Sevim'le buluştuk ve Sevim bize başka bir şekilde geri dönüştüremeyecek, (geri dönüştürülmüş) plastik malzemelerden yapılmış harika sanat eserlerini gösterdi.

Ankara direnişi eleştirel düşünceyi canlandırıyor ve gerçeği yayıyor

Tanıştığımız insanların birçoğu Ankara'da sıkılacağımızı söylüyordu. Ancak insan hakları aktivizmi arayışımızda, Ankara'nın bize dolu bir içerik sunduğunu gördük. Önce bağımsız; ana akım ve taraflı basına alternatif bilgi sağlayan iki yerel gazete ile buluştuk. Bunlardan, bu gazeteyi okuyorsanız tanıyor olabileceğiniz, Solfasol, bizi haftalık toplantılarından birine davet etti. Ayrıca Gaia Dergi'nin kurucusu ve sorumlu yayın yönetmeniyle de şehir merkezinde muhalif bir barda buluştuk. Türkiye'nin özellikle bugünlerdeki karışık döneminde bilginin yayılmasının hayati öneme sahip olduğuna inanıyoruz.

Bu alanda, Seyr-i Sokak grubundaki vatandaş gazetecilerden biri ile sohbet etme şansımız oldu. Filmler çekerek ve internette yayınladıkları videolar ile sokaklarda yaşananların görünürlüğünü artırıyorlar. Bu akım Gezi direnişinde yaygınlaşarak iktidar tarafından ifa edilen suç/baskı/şiddetin ifşasında kullanıldı. Hatta bazı videoları basında

ve mahkemelerde de kullanılmış bile. Ayrıca, faaliyetlerinin güzel bir diğer örneği de Birleşmiş Milletler tarafından finanse edilen ve Türkiye'nin doğusundaki insanların film çekme ve kurgulama konusunda eğitim almalarını amaçlayan bir yıllık projeleri. Proje, elinde telefonu olan herkesin maruz kaldığı gerçeği yayınlama aracına sahip olduğu düşüncesine dayanmakta, basit ancak etkili bir düşünce. Artık teknoloji aracılığı ile bilgi aktarımını herkes yapabiliyor; yine de, Ankara'daki bir anaokulunda permakültür ile ilgili sunumumuz gibi daha basit yollar da mümkün. Öğretmenlerin iyi niyeti sayesinde gerçekleştirdiğimiz bu sıcacık deneyimi yolculuğumuz boyunca tekrarlamayı umuyoruz.

Önümüzdeki dönemin zorlukları ne olacak?

Bölünmüş bir toplumdaki umut yeşerten inisiyatifleri gördük; bir tarafta sanayileşmiş tarıma karşı permakültür, bir tarafta bağımsız bilginin taraflı basın karşısındaki yayılımı. Ayrıca zihinleri açmaları ve ifade biçimlerini çoğaltmaları nedeniyle sanat, kültür ve tarihin de önemli rolleri olduğuna inanıyoruz. Aslı Erdoğan'ın çalışmaları ya da yeni izlediğimiz "Abluka" filmi bu konuya dair somut ve güçlü örnekler sunmaktadır.

Kendi ulusal menfaatlerinin ötesinde, Türkiye hala Doğu ve Batı'nın birleştiği o hassas köprü olarak küresel bir önem taşımakta.Donald Trump kampanyasının etkisinde ve AB'de özellikle Macaristan, Polonya ve hatta Fransa'da da (aşırı sağın yükselişiyle) gördüklerimiz, Batı'nın özgür dünya ve evrensellik kavramlarının ve değerlerinin, milliyetçilik ve kimlik gerilemelerine yol açtığını söyleyebiliriz. Öyle görünüyor ki Türkiye'de de benzer şeyler yaşanmakta. Sivil toplumun yerel inisiyatifler aracılığıyla bu eğilimi dengeleme yeteneğine sahip olduğuna inanıyoruz.

Çıktıkları yolculuğun hikâyesini takip etmek için bloglarına göz atabilirsiniz. http://rideourpla.net

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış