Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Yıkım, Umutsuzluk, Mutsuzluk ve Direniş... Mamak Dönüşüyor Ama Nasıl?

Yıkım, Umutsuzluk, Mutsuzluk ve Direniş... Mamak Dönüşüyor Ama Nasıl?

Ankara’nın en eski gecekondu alanlarını barındıran Mamak’ın, şarkılara konu olan ‘şirin mi şirin gecekondu evleri’nden oluşan mahalleler, kentsel dönüşüm gündemi ile içten içe kaynıyor. Önce 2007’de “kentsel dönüşüm alanı” ilan edilen ardından çıkan 6306 Sayılı Kanun çerçevesinde “Afet Riskli Alan” ilan edilen Mamak’ta, hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Mamak Belediyesi’nin birlikte yürüttüğü Yeni Mamak Kentsel Dönüşüm Projesi Derbent, Üreğil, Araplar, Dostlar, Köstence, Dutluk, Büyük Kayaş, Tepecik Mahalleleri’nin tamamını, Boğaziçi, Şirintepe, Akşemsettin, Yeşilbayır, Şahapgürler, Küçük Kayaş Mahalleleri’nin ise bir bölümünü kapsıyor. Solfasol olarak Mamak’taki ‘kentsel dönüşüm’ün fotoğrafını çekmek için, hem Mamaklılarla hem de Belediye yetkilileri ile görüştük. Olan biteni anlamak için yakından bakmak şart. Mamaklılar devlet gücünü arkasına alan müteahhitlerce köşeye sıkıştırılmaktan, belirsizlikten, yıldırma politikalarından, yeni evlerinin nerede olacağını ve kaç yıl bekleyeceklerini bilmemekten dertli. Belediye yetkilileri ise çok iyi koşullarda bir dönüşüm önerdiklerini, bu koşullarda bir dönüşüm için, 10 yıl beklemekten şikayet edenleri anlamadıklarını belirtiyorlar.

“Dünyanın En Büyük Kentsel Dönüşüm Projesi”

Belediye tarafından “Dünyanın en büyük kentsel dönüşüm projesi” olarak duyurulan Yeni Mamak Projesi ile bölgeye 50.000 konut, 500 iş merkezi, dev rekreasyon alanları, çocuk oyun alanları, spor kompleksleri, eğlence ve dinlenme alanları, aqua park, yüzme havuzları, hastane ve otel kazandırılacağı belirtiliyor. Ancak Mamak’ta evleri yıkılacak olanlardan bu hesabın dayandığı uygulama projesini gören yok. Kimse evinin yerine ne yapılacağını bilmiyor. Bu belirsizlik içinde iddialar muhtelif: Mamak’ta yıkılacak konutların yerine bahçeli tripleks villalar yapılacak diyen de var, AVM yapılacak diyen de. İnşaat alanı ve emsal değeri üzerinden hesap yapıp yapılacak konut sayısının söylenenin iki katından fazla (125 bin) olduğunu söyleyen de var.

Mamak’ta Kentsel dönüşüm, Mamak Belediyesi tarafından 2005 yılında alınan kararla başlıyor. İlk sözleşmeler ve yıkımlar 2007 yılında yapılıyor. Belediye’den aldığımız bilgiye göre 8 milyon 500 bin metrekarelik proje alanı üzerinde 13.750 hak sahibi gecekondu var. Bugüne kadar 6.600 hak sahibi ile sözleşme imzalanmış, 2.500 adet gecekondunun yıkımı ise tamamlanmış. Altı yıl içinde tamamlanan konut sayısı 422. İnşaatı süren konut sayısı ise 816. Belediye yetkilileri 2.100 konut ve 750 işyerinin ihalesinin yapıldığını ve inşaatına önümüzdeki aylarda başlanacağını belirtiyorlar. Bunun yanı sıra, tapusu ve tapu tahsis belgesi olmayan hak sahiplerine (Belediyenin tabiriyle “işgalci”lere) satılmak üzere, Kusunlar Mahallesi’nde TOKİ işbirliği ile yapılan 1.376 konut ise 2013 yılı içinde tamamlanmış.

Mamak’ı Rakamlarla Anlamak Mümkün Değil

Bu rakamların içinden çıkıp Mamak’ta ne olduğunu anlamak mümkün değil. Mamak’ta ne olduğunu anlamak için konunun tara$arının sesine kulak vermek şart. Biz de öyle yaptık. Konuştukça gördük ki Mamak’ta mağduriyetin seviyeleri var. Bu, sahip olduklarınız ile ters orantılı. İmarsız alanda ve tapusuz bir gecekondunuz varsa yandınız. Kiracıların ise esamesi bile okunmuyor. Eğer Mamak’ta oturuyorsanız ve imarlı alanda, tapulu bir gecekondunuz varsa görece en iyi durumda olan gruptasınız demektir. Bu durumda, sahip olduğunuz arazinin büyüklüğü sizin alacağınız daire için borçlu mu alacaklı mı olduğunuzu belirliyor.

Belediye yetkilerinin belirttiğine göre yaklaşık 150 m2 imarlı, tapulu arsası olan bir gecekondu sahibi brüt 100 m2’lik bir apartman dairesi almak için arsasını verip üzerine 18.000 TL ödemesi gerekiyor. Brüt 100 m2, kullanım alanı en fazla 80 m2 olan bir apartman dairesi demek. Bunu 375 TL taksitle 4 yıl boyunca ödeyeceğiniz gibi isterseniz (varsa) arsanızın üzerindeki evin “enkaz bedeli”ni düşerek kalanı yine eşit taksitlerde ödeyebiliyorsunuz. Mevcut evinin “enkaz bedeli” 18.000 TL’den az olmayanlar herhangi herhangi bir ödeme yapmadan arazilerini ve evlerini vererek 100 m2’lik bir daire alabiliyorlar. Bu şekildeki hak sahiplerine evlerini alana kadar aylık 250 TL civarında kira yardımı ödemesi yapılıyor. Bu en iyi senaryo. Arsanızın imarlı değil de imarsız alanda olması, tapulu değil de tapu tahsis belgeli ya da tapusuz olması, o mahallede değil de bu mahallede olması gibi değişkenler, bu hesabı vatandaş aleyhine değiştiriyor.

Biz “işgalci” Değiliz!

Kiracıları saymazsak, en kötü durumda olanlar ise imarsız alanda tapusuz gecekondu sahipleri. Belediye tarafından “işgalci” olarak nitelenen bu gruba sunulan tek seçenek, evlerini boşaltmak. İsteyenlere 8 km ötede TOKİ eliyle Kusunlar Mahalle’sinde yapılan konutları satın alma “olanağı” veriliyor. 65-70 m2’lik TOKİ konutları peşin ödeyenlere 55.000 TL’ye verilirken taksitle ödemek isteyenler için toplam maliyeti 120.000 TL’yi buluyor. Bu durumda olanların çoğu, maddi olarak bir daire satın alma olanağına sahip değiller. Diğer yandan şimdi nerede oturduklarına bakılmaksızın, 8 km ötedeki Kusunlar Mahallesi’ne taşınmak zorundalar.

Dostlar Mahallesi Barınma Hakkı Bürosu, özellikle bu durumdaki yurttaşların bir araya geldiği ve barınma haklarını korumak üzere mücadele ettiği bir yer. Halkevlerinin desteklediği Dostlar Mahallesi Barınma Hakkı Bürosu, bir yandan farklı mahallelerde yaşanan çifte standartlı uygulamalardan halkı haberdar ederken bir yandan da hak sahiplerini yasal hakları konusunda bilgilendiriyor. En temel talepleri ‘yerinde ıslah’. Yirmi beş - otuz yıldır oturdukları, elektrik, su faturalarını, vergilerini ödedikleri gecekondularının bulunduğu mahallelerde “işgalci” olarak nitelendirilmeyi kabul etmiyorlar ve evlerinin yerinde ıslah edilmesini istiyorlar. Mamak’ta kentsel dönüşüme maruz kalanlar, durumlarının özelliğine göre yukarıda anlatılan en az ve en çok mağdur olanlar arasında yerini alıyor. Ama en az mağdur olan imarlı, tapulu gecekondu sahiplerinin durumu bile yeterince vahim.

 

Böyle Sözleşme mi Olur?

Bu mağduriyeti, imzalamaya zorlandıkları sözleşmelere bakara okumak da mümkün. Herhangi bir müteahhitin teklif etmeye bile çekineceği sözleşmeler, belediye kanalıyla imzalatılıyor. Belediye’nin tapulu imarlı arsa sahibi hak sahiplerine sunduğu sözleşmelerde iki önemli eksik göze çarpıyor. Birincisi verdikleri evlerine karşılık alacakları evlerin nerede olacağının belirtilmemiş olması. Görüştüğümüz belediye yetkilileri “çoğunluğun yeni evinin kendi parselinde olacağını” belirtiyor ama bu sözlü taahhüdün, bütün ısrarlara rağmen neden sözleşmelerde yer bulmadığı kocaman bir soru işareti.

“10 Yıl Beklemek Sorun Değil!”

 Sözleşmelerdeki önemli diğer bir eksiklik ise yapılacak konutların ne zaman teslim edileceğine dair bir tarih belirtilmemesi. Mamaklılardan, nerede olacağı ve teslim tarihi belli olmayan evler için sözleşme imzalamaları bekleniyor. Keçiören Aktepe’de 2004’te benzer sözleşmelere imza atan ve 9 yıldır evini alamayan kentsel dönüşüm mağdurları, Belediye için iyi bir referans değil. Görüştüğümüz Belediye yetkilileri, süre sorununu geçerli bir mazeret saymıyor. Belediye’nin Mamaklılara çok iyi koşulları olan sözleşmeler sunduğunu ve bu sözleşme karşılığında alınacak evler için 10 yıl beklemenin sorun olmasını anlamadıklarını belirtiyorlar. Oysa bir insan ömründe on yıl çok uzun bir süre; hele de geçici olarak sürüklendiğin bir yerde yaşarken.

“Yerinde Islah İstiyoruz!”

Mamaklılar için evlerinin nerede olacağını, ne zaman tamamlanacağını bilmek en temel hakları. Diğer yandan Mamak’ı bilenler şunu da bilirler ki Mamak’ta mahalleler ve hatta sokaklar, hemşehriliklere, mezheplere ve siyasi görüşlere göre oluşmuştur. Mamak 8-9 km’lik bir aks üzerinde farklı özellikler gösteren 11 ayrı mahalleden oluşuyor. Yan yana olan Boğaziçi Mahallesi ile Tepecik Mahallesi’nin, hemen yanlarındaki Dostlar Mahallesinin sakinlerinin kendi içlerinde, birbirinden farklı hemşehirlik bağları, mezhepleri ve siyasi görüşleri vardır ve bu büyük önem taşır. Elli - altmış yıldır insanlar birbirine yakın ama birbirine özellikle karışmayan bu mahallelerde yaşamışlardır. Durum böyleyken Belediye eliyle yürütülen kentsel dönüşümün tek kriteri ise “m2 maliyeti”. Kentsel dönüşüm, insanları bu mahalleler arasında hiç bir özel kriter gözetmeden dağıtıyor. Mamaklılar ise komşuluk yapısının ve mahalle kurgusunun korunmasını, barınma haklarının ayrılmaz bir parçası kabul ediyorlar. Yıllardır “yerinde ıslah” istemelerinin sebebi de bu.

“30-40 Katlı Apartmanda Yaşamaya Mecbur muyuz?”

Bir diğer temel anlaşmazlık alanı ise kentsel dönüşüm ile önerilen tek modelin çok katlı apartmanlaşma olması. Çok geniş alanlarda yürütülen kentsel dönüşümde; insanlara mevcut yaşam şekline uygun, az katlı binalarda, geniş bahçe ve yeşil alanlardan kurulu bir kentsel dokuda, yaşama şansı verilmiyor. En fazla üç katlı geniş bahçeli ve dışa dönük bir yaşam sürdükleri evlerinden, 30-40 katlı apartmanların 60-70 m2’lik dairelerine geçenler, pek çok konuda uyum zorluğu yaşıyor ve mutsuz oluyorlar. Mamaklılar evleriyle birlikte yaşam alışkanlıklarını da komşularını da mahallelerini de değiştirmeye zorlanıyorlar. Bizim görebildiğimiz kadarıyla Mamak’ta olan biten bu. En önemli sorun kentsel dönüşümün uygulayıcısı Belediye ile muhatabı halk arasındaki ilişkinin tarzı. Bir tür itişme olarak tabir edilebilecek bir güç savaşı yaşanıyor Mamak’ta. Belediye devlet gücünü arkasına almış.

Mamaklılar ise ya teslim olup evlerini verip geri çekiliyorlar ya da pek çoğu gibi ellerinde ne varsa, Her şeyleriyle direniyorlar. Tara$arın tezlerini tartışabileceği, birbirlerini ikna edebilecekleri bir ortam yok. Proje belirsiz, yeri belirsiz, süre belirsiz. Tüm bu belirsizlik içinde Mamaklılar nerede olacağı, ne zaman teslim edileceği belli olmayan evler için göç etmeye zorlanıyorlar. Bizim gözlemimize göre, şimdiye kadar kentsel dönüşümün en yoğun çıktısı, Mamak sokaklarına kadar sinmiş umutsuzluk, mutsuzluk ve zor koşullarda sürdürülmeye çalışılan direniş.

 Bu durum bize “Peki o zaman ne gerek vardı bu dönüşüme?” sorusunu sorduruyor. Kentsel dönüşümün, güvenliği ve mutluluğu için yürütüldüğü söylenen insanları bir şekilde ama mutlaka ve pek çok sebeple mutsuz ediyor olması nasıl açıklanabilir?

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış