Saraçoğlu Mahallesi, Ankara’nın en merkezi konumlarından biri. Güvenpark ile birlikte düşünüldüğünde, Kızılay kent merkezinin içinde ve hemen kıyısında.
Saraçoğlu, 1940'lı yıllarda, üst düzey bürokratların barınma sorununa çözüm getirmek için lojman olarak planlanıyor. Ankara'daki ilk "toplukonut" projesi. Başkentleşme sürecinde, devlet tarafından, kamulaştırılmış bir arazi üzerinde, Paul Bonatz'ın projelendirmesiyle gerçekleşiyor. Yenişehir'e ve hem Mahallede yaşayan topluluklara hem de buradan geçen, burayı ziyaret eden kentlilere, planlı bir kent gelişmesinin verebileceği yararları her zaman fazlasıyla sağladı. Güzel bir kent parçası oldu.
Şimdi, "restorasyon" aldatmacasının tahta perdesi arkasında, Mahalleyle ilgili pek çok şey çökertiliyor, yıkılıyor ve yok ediliyor.
Öncelikle “Saraçoğlu’nda ne oluyor?”
Devlet, Ankara'nın bu mahallesi üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunuyor ve kente sahip çıkması için seçtiğimiz ABB'ye ve Çankaya Belediyesi'ne sormuyor. Zaten Ankara'nın bu iki "yerel yönetim" kuruluşu, görevleri olduğu halde, Saraçoğlu ile ilgilenmiyorlar.
Devlet ise, Ankaralılara sormadan, bildiğini yapıyor. Kapalı ve karanlık, tek seçicili ve gizlilik içinde bir uygulama yapıyor ve Ankaralıların bu konudaki düşüncelerini ve taleplerini, elinin tersiyle itiyor. Tahta perde üzerinde süslü proje illüstrasyonlarıyla, yanındaymış izlenimini veriyor; ama kentlilere karşı zorbaca davranıyor.
Kamusal bir alanı, kentsel kamusal bir amaçla kullanacakmış izlenimini vererek, özel sektöre ve özel yararlara devrediyor.
Bunu yaparken, mahkeme kararlarını ve hukuksal temel ilkeleri çiğnemekte hiçbir sakınca görmüyor.
Ayrıca, bölgecikte oluşmuş kentsel adanın insan eliyle ve kendiliğinden oluşmuş ekolojik değerlerinin, tahrip ve yok olmasını önemsemiyor.
Ankaralıların belleğinde birikmiş olanları ve daha da önemlisi, kentin kuruluşundan beri kimliğinin oluşmasına katkıda bulunmuş ögeleri değiştirmekten veya yok etmekten çekinmiyor.
Burada bir “kent suçu” işleniyor ve buna karşı çıkanlar ne diyor ve ne istiyor?
Ankaralılar, devletin ve neoliberalizmin, bütün kentler üzerinde gittikçe saldırganlaşan otoriteryanizminin dizginlenmesini ve "kent hakkını", başına bir bela gelmeden, polis ve devlet zoruna veya müteahhit güvenlikçilerinin şiddetine uğramadan, savunabilmeyi
Uzmanlaşmış ve örgütlenmiş kuruluşlar ve örgütlenmemiş kentli toplum, Saraçoğlu'nun geleceği, bir anlamda Ankara kent merkezinin geleceğine dair söz söyleme hakkını kullanmayı, taleplerini düşüncelerini ve duyarlılıklarını iletebilmeyi, tartışabilmeyi,
Demokratik, saydam, katılımcı bir planlama sürecinin tanımlanmasını,
Saraçoğlu'nun kamusal mülkiyetinin korunmasını ve tekelci ve özel yararlar değil, kamusal yararlar üretilmesini,
Gelişmesi durağanlaşmış ve eskimeye yüz tutmuş Kızılay kent merkezinin canlandırılabilmesini ve yaratıcı, sanatsal, kültürel ya da çocuk ve yetişkinler için oyun-spor etkinlikleri için merkezi işlevlerin zenginleştirilebileceği, genç ve dinamik kentlilerin benimseyebileceği açılımların (kiosklar, kafeler vb.) sağlanabilmesi olasılığının dikkate alınmasını,
Jansen planında da öngörüldüğü gibi, Saraçoğlu'nun, İncesu Deresi'nden başlayarak Tandoğan'a kadar uzanan yeşil yaya ve yürüyüş yolları güzergahı üzerindeki, ekolojik değerlerinin zedelenmemesini ve geliştirilmesini; kentin merkezindeki sakin ve sessiz bir ada karakterinin bitkiler ve hayvanlar için de özenle korunmasını,
Ankara'nın, Kızılay kent merkezinin ulaşım, özellikle kitle ulaşım probleminin çözümünde, Saracoğlu'na yüklenilmemesini, buraya yoğunluk artışı getirilmemesini ve bu tür kullanımların öngörülmemesini,
Mahallenin özgün mimari değerlerinin, dönemin ideolojik yeğlemelerini ve sınıf yapısını, etik ve estetik anlayışını yansıtan planlamanın ve binaların, özetle kentin tarihi dokusunun ve kimliğini kuran belirgin ögelerin korunmasını, istiyor.
Bütün Ankaralılara karşı, sesimizi duyurmak için bağırıyoruz.
Kenti, neoliberal istilacılara karşı korumak istiyoruz.
Yorumlar (0)