Ankara’nın simgeleri konusunda etraflıca yapılan tartışmalara Atakule çoğu zaman dahil edilmez. Bu dahil edilmeme durumu kent enteliyansiyası içinde önemsenmediğindendir. Ancak bu durum yeterince tartışılmadığından ve muhtemelen eleştirilmediğinden geniş kamuoyunda Atakule kentin simgesi olarak kabul edilebilir. Hitit Güneşi’nin Ankara’yla bağlantısı tartışılabilir, Ankara Beşlisi’nin ayırt edici özellikleri tarif edilebilir veya Ankara’ya ait endemik bitki türleri en azından dar bir kamuoyu tarafından bilinir. Ancak Atakule’nin anlaşılamayan, anlaşılmadığı ölçüde varlığını sürdüren durumu Ankara’yı sosyolojik olarak ikiye bölen; Birinci Meclisi’mizin ikinci grubunu temsil etmesinden kaynaklıdır. Cumhuriyet projesinin liberal-muhafazakar kanadını temsil eden Atakule, ironik şekilde Birinci Meclis’in birinci grubunun progresif değerlerini temsil eden Çankaya’nın en kritik noktasına dikilidir. Turgut Özal’ın siyasi projeksiyonunun temsiliyeti olan anıt Cumhuriyetin ilerici yönünü frenlemeyi hedefler. Atakule sayesinde Yakup Kadri’nin Halkevi’ni Ankara Palas’a tercih eden yönelimlerinden Vedat Dalokay’ın Hitit Güneşi Kursu heykelini dikme mücadelesiyle Sıhhiye Meydanı’nı sınır haline getiren savunmasına kadar bir politik hattı iğdiş etmenin simgesidir. Bu yanıyla “Ankara solunun” değerlerinin kundaklanması amaçlanmıştır.
Kentlinin uzun süren geri çekilişi
Ankara’da progresif bir politik hat 60’lardan 2000’lerin ikinci on yılına kadar İsmetpaşa’dan Şili Meydanı’na kadar yıl yıl kent mekanlarından çekildi. İsmetpaşa tarikatlara, Ulus Meydanı muhafazakarlara, Sıhhiye dönercilere, Kızılay esnafa, Tunalı telefonculara ve kişisel bakım ürünleri zincirlerine bırakıldı. Bu geri çekilme hali 2025 itibariyle Şili Meydanı’nda tutunmayı getirdi. Bütün bunlar yaşanırken piyasacı bir baskı Atakule’yi ele geçirdi. AVM’cilik ve kahve zincirleri Şili Meydanı’nın üstünde kalan bütün alanı elinde tutuyor. Kentlilerin 60’larda başlayan kaçışı belirli bir düzlemde sosyolojik bir kopuşu getirecek. Çünkü kent mekanları yürüyüş mesafesinde kendilerine yeni nefes alma alanları oluşturamayacaklar.
Atakule’nin kent sosyolojisindeki karşılığı başka bir eksende daha karşımıza çıkıyor. Kısa süre önce yenilenen AVM, saik ve pratikleriyle İstanbul’u Ankara’ya getirmeyi amaçladı. AVM dış duvarlarındaki Şişli esintisi, mekanların elegan görüntüsü, beyaz ışıklandırma, profesyonel koku yönetimi, meydana ve Botanik Parkı’na çıkan iki taraflı kapılar; Ankara’da daha önce görülmemiş bir AVM’cilik anlayışı. Teras katında kentin yeni orta sınıflarına açılan yoga, pilates imkanları ve konser mekanları ilgili grubu Botanik’ten, Ahlatlıbel’den, Seğmenler’den, Kuğulu’dan koparma ihtiyacının bir yansımasıdır. Atakule’nin dijital ekranlarında ülkelerin kurtuluş ve kuruluş günlerini yayınlayarak “paralı” Büyükelçilik çalışanlarını doğrudan çekme çabası da vardır şüphesiz.
Ankara’nın simgesi ama İstanbul’un istediği kadar
Atakule yönetimi kentin simgesi olmakla sıklıkla övünür. İletişim stratejisini doğrudan bunun üzerine kurmalarına rağmen her İstanbul ajansında olduğu gibi burada da hatalar yapılır. Geçtiğimiz aylarda her AVM yönetiminin yaptığı gibi Atakule yönetimi de alışveriş karşılığı çekilişle bir arabayı kentlilere hediye etmek istedi. Ancak Ankara’nın simgesi olmakla övünen Atakule’nin bir müşterisine verdiği aracın plakası 34’le başlıyordu. Ankara’yı anlaması gerekmeyen, çünkü kenti kendi metropolünün yanında “köy” olarak gören İstanbul operasyonunun bu tarz basit hatalar yapması doğal. Ancak hatalar bununla sınırlı kalmıyor.
Ankara’ya etkinlik yapmak için gelen kurum ve kuruluşlar Botanik Parkı yönünden fotoğraf çekme rahatlığı verdiği için Atakule’yi sosyal medya postlarında çoğunlukla paylaşmayı tercih ederler. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’dan Ankara’ya etkinlik yapmak için gelen bir dernek Atakule paylaşımı nedeniyle neredeyse Atakule yönetimiyle mahkemelik olacaktı. Yönetim kamu yararı güden bu derneği avukatları vasıtasıyla sıkıştırarak içinde Atakule’nin göründüğü paylaşımın kaldırılmasını sağladı. Ankara’nın simgesi yalnızca İstanbul’un istediği kadar Ankaralı, onun değerlerini paylaşıyor ve iletişim stratejisini buna göre belirliyor. Çünkü Atakule, Birinci Meclis’in ikinci grubunun liberal ve muhafazakar yönelimlerinin doğrudan doğruya İstanbul’a, onun değer ve pratiklerine teslim edildiği; bu değerlerin ve pratiklerin Ankara’ya rücu ettiği yeni bir durumu simgeliyor.
Ankara ile İstanbul arasındaki yüzyıla erişen rekabetin yeni alanlarından biri Atakule’dir. Bu rekabet Cumhuriyet tarihi boyunca devletin ve piyasanın varlığıyla iki kentteki değer ve pratikleri karşılıklı hale getirmiştir. Turgut Özal gibi darbe sonrası iktidar dönemlerinde devletin piyasayla yakınlaşan ilişkisi Atakule gibi “etkili” anıtların sosyolojiyi, hatta sosyo-ekonomik ilişkileri değiştirmesini getirir. Bu bir yanıyla kent suçudur da.
Atakule’nin etraflıca tartışılması, tartışıldığı ölçüde kentli olmayan simgenin silikleşmesi, dahası geniş kamuoyundanın ilgisinden çıkarılması kentlinin tarihsel kaçışını durdurulması, hatta kentin progresif grubunun varlığını sürdürmesi için kritik önemde olacaktır.
Yorumlar (0)