Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Donald Trump’ı Anlama Kılavuzu Olarak Tarihe Bakmak

Karşımızda Trump’ın kendi şahsiliğini aşan bir zihin yapısı bulunuyor ve bu durum Amerikan siyasetine içkin. Bu bağlamda siyasetçinin kişisel özelliklerine odaklanan ve buradan güçlü (strong man politics) otoriter figür temelli teorileştirmelere mesafeli durmalıyız. Karşımızda tüm tarihsel birikimiyle bir siyasal kültürün öznesi bulunuyor.

Donald Trump’ı Anlama Kılavuzu Olarak Tarihe Bakmak

Amerikan iç siyasetinde Donald Trump’ın ilk başkanlık dönemi (2017-2021) ana akım siyasetin dışında, arızi, geçici bir durum olarak düşünülüyordu. Halefi Biden’ın seçilmesi bu tezi doğrulayan kısa süreli bir yanılsama yarattı. Ancak Kasım 2024 seçimleri Trump’un, Amerikan siyasetinde geçici bir duruma karşılık gelmediğini gösterdi. Aslında Trump’ın önce Amerika (America first)  söylemi konjoktüre göre söylenen ya da popülist bir söylemle sınırlı değil. Kökü Amerikan kurucu değerlerine dayanan siyasal kültürün izlerine şahitlik ediyoruz.

Trump’ın, Amerika değerlerinin biricik temsilcisi olduğu iddiası 19.yüzyılda ortaya çıkan Amerikan istisnacılığı (American exceptionalism) fikrine dayanıyor. Bu fikir aslında Cumhuriyetçi bir idealizme dayanıyor. Dünya’nın geri kalanını savaşların getirdiği yıkımla ve barbarlıkla/medeni olmama haliyle eş tutan bu görüş aslında Amerikan siyasi elitlerinin görüşüydü. Avrupalılar sömürge elde etme ve birbirlerine karşı güç mücadelesi (power politics) üzerinden var olurken, Amerikalılar bu savaşlardan uzak durarak Cumhuriyetçi idealizmi kendi içinde yaşayan bir görüşe sahiptiler. Kaynakları bol, toprakları geniş korunaklı bir coğrafya da yaşayan Amerikalılara 19.yüzyılda kendilerine komşu olan Kanada ve Meksika’da tehdit oluşturmuyordu. Henüz ABD’nin dünya siyasetinde esamesi okunmazken ve iç bütünleşmesini tamamlamışken ortaya çıkan bu izolasyoncu/içe kapanmacı görüş ABD’nin henüz bölgesel bir güç olmadığı (weak power) zamanda ortaya çıkmıştı. Buradan şunu anlamı çıkarabiliriz. Savaşların yıkıcılığından uzak durma ve Cumhuriyetçi değerlerin evrenselliğine/meşruiyetine dair Amerikan seçkinlerinin kafalarında bir soru işareti yok. Dünyaya rol model olma, değerlerini kendi içinde en ideal şekilde yaşama ve diğer milletlerden kendilerini Amerikan değerleri konusunda ayrıcalıklı görme düşünceleri Amerikan istisnacılığının temelini oluşturuyor.  İzolasyoncu bu görüş en az 1 asır Amerikan siyasetine hâkim oldu ve başkan Thomas Jefferson (1743-1826) ile özdeşleştirildiği için ‘Jeffersonculuk’ adı ile anılır. Bu devirde ABD’nin kendi kıtasında bile geleneksel bir etki alanı yaratma düşüncesi bulunmuyordu. Çünkü sınır ötesinde var olmak, Avrupalılar gibi sömürge elde etmek ve savaşlara katılmak Amerikan değerlerini ‘yozlaştırıcı’ etki yaratabilirdi. Bu dünya görüşünün elitist bir niteliği olduğunu unutmamalıyız.

Trump’ın söylemine ve politikalarına yön veren zihin haritası izolasyonculuk ile çok yakındır ve bu ana akım ekol içinden bir hizip olarak var olmuştur. Amerikan istisnacılığı özünde değer vurgusu olması yanında ‘seküler milliyetçiliğe’ vurgu yapıyor. Bunu Trump’ın ‘önce Amerika’ söyleminde, sınır güvenliği/göçmenlik konusunda hatta ‘üniversite kampüslerini yeniden vatansever yapma’ gibi aşırı söylemlerinde görüyoruz (Prideaux,2024). Ayrıca dış dünyadan (Avrupalılardan) korunma kaygısı da bu görüşün diğer niteliği. Trump’ın söyleminde bu durumu belli bölgelerden asker çekme ve sonu gelmeyen savaşlardan uzak durma olarak görüyoruz.[1]  Trumpçı düşünce uzun süre izolasyoncu görüş/Cumhuriyetçi parti içinde bir hizip olarak var oldu. Ancak, ABD 1945 sonrası küresel bir süper güç olarak var olunca izolasyonculuk küçültücü ve alçaltıcı bir politika olarak değer kaybetti (Wertheim,2020). Dolayısıyla ABD izolasyoncu doğmuştur diyebiliriz ama bu ekol ana akım siyasetten 1945 sonrası neredeyse silindi.  

Amerikan elitlerinin düşüncesi olarak var olan izolasyoncu görüş içinde Trumpçılığın bir hizip olarak var olduğunu söylemiştik. Amerikan’ın 7.başkanı olan Andrew Jackson’ın  (1767-1845) adı ile anılan Jacksonculuk aslında Trumpçı zihin dünyasını birebir temsil eden bir görüşün izlerini taşıyor. İzolasyonculuğun bütün niteliklerine sahip olmakla birlikte buna ilave olarak aşırı milliyetçilik bir hizip olarak ana akım siyasette - izolasyonculuğun silinmesiyle - görünürlülüğünü kaybetmişti.  Jaksoncu bu görüş ülkenin gururu ya da güvenliğini savunan yüksek bir vurguyu içerir. Jaksoncu bu listeye 19.yüzyılda eski askerlerden oluşan bir grup dışında 2.Bush dâhil edilebilir. Buna ilave olarak John McCain (Vietnam gazisi/senatör), Mac Arthhur ve Patton eklenebilir (Anderson,2015).  Jaksoncu bu ekol Amerikan siyasetinde marjinal/ aşırı uç olarak kabul ediliyor. Trump’ın kendisi asker kökenli olmamasına rağmen ulusun onuru/gururunu temsil eden bir figüre dönüştü ve göçmen karşıtlığını ekonomik taleplerle birleştiren bir söylem geliştirdi. Bu sayede ana akım siyasette uzun süre görünür olmayan bu hizip artık Amerikan siyasetinde başkanlık düzeyinde temsil ediliyor. Dolayısıyla karşımızda Trump’ın kendi şahsiliğini aşan bir zihin yapısı bulunuyor ve bu durum Amerikan siyasetine içkin. Bu bağlamda siyasetçinin kişisel özelliklerine odaklanan ve buradan güçlü (strong man politics) otoriter figür temelli teorileştirmelere mesafeli durmalıyız. Karşımızda tüm tarihsel birikimiyle bir siyasal kültürün öznesi bulunuyor.  

Kaynaklar

Anderson, P. (2015). Amerikan Dış Politikası ve Düşünürleri (s16,142,143,169). Çev:B. Baysal, Ankara: Notanbene

Prideaux, John (2024) ‘Maga Gündeminin inandırıcılık cetveli’  The Economist - The World Ahead 2025 s.9 Turkuvaz: İstanbul

Wertheım, S. (2020). The Bırth of U.S Global Supremacy (s4-11). London: Harvard Unıversıty Press

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/trump-bu-sonu-olmayan-sacma-savaslardan-cikmamizin-zamani-geldi/1604704

Yazar Koray Eser

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış

İlginizi Çekebilir