Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Funda Şenol Cantek ile Söyleşi Ankara Üniversitesi Cinsel Tacize ve Saldırıya Karşı Destek Birimi Deneyimi Üzerinden Onarıcı Adalet Mekanizması

Cinsel taciz her açıdan yıpratıcı ve çetrefilli bir toplumsal sorun. Çözümü ve ortaya çıkardığı yaraların sarılması için her toplumsal sorun gibi kesintisiz olarak mücadele edilmesi, bütünlüklü bir yaklaşımla çözüm arayışında bulunulması gerekiyor. Bu alanda toplumsal cinsiyet perspektifi ile İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak olarak kabul edilerek atılmış önemli adımlardan birisi üniversitelerin bünyesinde kurulan Cinsel Tacize ve Saldırıya Karşı Destek Birimleri. Biz de bu birimlerden ilki olan Ankara Üniversitesi Cinsel Tacize ve Saldırıya Karşı Destek Birimi’nin KHK ile görevine son verilene kadar üyesi olan Funda Şenol Cantek ile tacizin tanımından onarıcı adalete, tacize hayır demeyi öğrenmekten teşhire kadar geniş bir perspektifle sohbet ettik.

Funda Şenol Cantek ile Söyleşi Ankara Üniversitesi Cinsel Tacize ve Saldırıya Karşı Destek Birimi Deneyimi Üzerinden Onarıcı Adalet Mekanizması

Funda Şenol Cantek: Taciz eylemi nedir, bir şeyin taciz olup olmadığını anlamak için hangi yöntemleri kullanabiliriz, sorusu ile başlayabiliriz. Benim şu ana kadar ki deneyimim de, okuduklarım da, hukuk mevzuatı da şunu gösteriyor: Karşı taraftaki kişiyi, hangi cinsel kimlikten olursa olsun, rahatsız eden, onda şiddete uğradığı izlenimini uyandıran, özellikle cinsel şiddete uğradığı izlenimini uyandıran her türlü söz ve eylem cinsel taciz kapsamına giriyor. Bir bakış bile, hani argoda ‘kesmek’ olarak tabir edilen bakıştan başlayarak cinsel şiddet veya saldırı dediğimiz tecavüze kadar uzanan geniş bir skalada her türlü eylem cinsel taciz kapsamına giriyor. Bazen böyle dediğiniz zaman “Aaa o zaman kimse kimsenin gözüne bakmayacak olur mu?” diyorlar ama işte öyle değil. Bununla baş edebilmek için yapabileceğimiz şey şu: karşı tarafı yaptığı şeyin bizi rahatsız ettiği ve taciz kapsamına girdiği konusunda uyarmak.

Solfasol: Nedir uyarmak?

Funda Şenol Cantek: Şöyle: “Bu yaptığın şeyden rahatsız oldum, şu söylediğin söz bana şunu hissettirdi, beni rahatsız etti. Senin bana karşı şu tür bir niyet taşıdığını düşündürdü. Rica ederim bunun farkına var” gibi kibarca bir uyarmadan bahsediyoruz. Ama
bu yeterli olmuyorsa tabii ki nefs-i müdafaaya kadar varabilecek, biraz daha şiddeti artan şekilde karşı tarafı bu konuda bir duyarlılık kazanmaya yönlendirmek gerekiyor. Mesela saldırıya dönüşürse cinsel taciz biz de karşı tarafa şiddetle karşılık verebiliriz. Bazen uyarı çok işe yarıyor çünkü, bazen karşı taraf yaptığı şeyin muhatabını rahatsız edeceği, cinsel tacize uğradığı hissini uyandıracağı konusunda bir zihinsel yapıya ve kültüre sahip olmayabiliyor.

"Senin benim taciz olarak anlamadığımız mesela espri, takılma, arkadaşlığın getirdiği yakınlığın bir uzantısı olarak gördüğümüz bir davranışı bir başkası taciz olarak görebilir. Bunun bir reçetesi yok. Şu davranış tacizdir bu değildir gibi bir reçete yok. Kimisi için bir bakış bile tacizdir diğeri için elini omzuna atmak taciz değildir."

Solfasol: Tecavüz gibi cinsel saldırılarda eylemi taciz olarak adlandırmak, hem tacize uğrayan açısından hem de üçüncü kişiler açısından daha net. Özellikle birbirini tanıyan birbirleri ile sosyal hukuku olan insanların davranışlarının birinin gözünde sosyal davranış, diğerinin gözünde taciz olan davranışlar olarak görülebilmesi mümkün. Böyle durumlarda karşısında uyarırken nasıl yollar var? Sankidaha zor gibi görünüyor gözüme.

Funda Şenol Cantek: Evet daha zor. Çünkü senin benim taciz olarak anlamadığımız mesela espri, takılma, arkadaşlığın getirdiği yakınlığın bir uzantısı olarak gördüğümüz bir davranışı bir başkası tacizolarak görebilir. Bunun bir reçetesi yok. Şu davranış tacizdir bu değildir gibi bir reçete yok. Kimisi için bir bakış bile tacizdir diğeri için elini omzuna atmak taciz değildir. Hukukta da böyle; davranışın birinin rahatsız etmesi kriter. Bunu genelde erkekler çok abartılı buluyorlar, genelde taciz edenler erkekler olduğu için “kardeşim hiç bir şey mi yapamayacağız?”, “beğendiğimizi nasıl ifade edeceğiz?”, “bir kadınla arkadaşlık edemeyecek miyiz?” diyorlar. Ama bununla mücadele etmek de sonuç olarak o kadar zor değil. Karşı taraf size rahatsız olduğunu ifade ettiğinde ya ona niyetinizi açıklarsınız, ben o anlamda söylemedim dersiniz ya da davranışlarınızı değiştirir ve rahatsız olan kişiden uzaklaşırsınız.

Solfasol: Tacizin bir reçetesi yok ama uyarmanın mı bir reçetesi var?

"Uyarmak bir yol ve çok etkili bir yol. Ben kendi deneyimlerimden bunun etkili olduğu olduğunu gördüm. Uyarıdan sonra bir tek bize değil başkasına yönelik davranışlarını da kontrol altında tuttuğunu gördüm. Bunun karşı tarafta nasıl karşılık gördüğünü fark ettiğini gördüm."

Funda Şenol Cantek:

Uyarmak bir yol ve çok etkili bir yol. Ben kendi deneyimlerimden bunun etkili olduğu olduğunu gördüm. Uyarıdan sonra bir tek bize değil başkasına yönelik davranışlarını da kontrol altında tuttuğunu gördüm. Bunun karşı tarafta nasıl karşılık gördüğünü fark ettiğini gördüm. Bu çok işleyen bir yöntem. Bu ikili ilişkilerdeböyle ama diyelim ki iki kişi arasında bunu çözemedi ve biri şikayette bulundu; o zaman işte onarıcı adalet mekanizması var. Ayrı ayrı taraflarla görüşüyorsunuz, dinliyorsunuz ve siz kendiniz bir kanaat geliştiriyorsunuz. Ancak sizin bu konuda eğitim almış olmanız lazım herkes yapamaz bunu çeşitli konularda psikoloji, toplumsal cinsiyet, hukuk gibi ilgili konularda eğitimden geçmeniz gerekiyor; cinsel kültür ve cinsel ilişkiler konusunda bilgili olmanız gerekiyor. Tarafları dinleyerek bir kanaate ulaşıyorsun. Gerçekten ortada taciz, şiddet olduğuna inanıyorsanız karşı taraftaki kişiyi, taciz ettiği iddia edilen kişiyi, uyarıyorsunuz. Bak bu karşı tarafta şöyle bir his yaratmış, zarara sebep olmuş, eğer sen bu davranışında ısrar edersen başına şunlar gelebilir. Ya bu konuda arkadaşından özür dile ve kendini anlat ya da onun çevresinden uzaklaş. Bunun gerçekten hukuki mevzuatta da böyle bir yeri var bunun uzaklaşması gerekiyor hani uzaklaştırma cezası alıyor ya daha ileri aşamasında da böyle oluyor. Karşı tarafa da diyorsunuz ki bak senin taciz ettiğini iddia ettiğin kişi de aslında davranışının taciz olmadığını düşünüyor, böyle bir örnekse eğer, o sadece seni beğendiğini ve ifade ettiğini düşünüyor. Ama belli ki bu rahatsız etmiş seni, senin nezdinde taciz olarak algılanmış ama karşı tarafın niyeti bu değilmiş ama yine de rahatsız oluyorsan, tabii yine de olma ihtimalin var, bu önemli. Biz onu uyardık bu davranışlarına son verecek. Ama uyarıya rağmen yine de sistematik tacize devam ederse ve sistematik tacizin cezası çok ağır.

"Sistematik taciz uyarıldığın halde peşine düşmeye, bakış atmaya mesaj yazmaya, hangi taciz hareketleri ise onlara devam etmek demek. Sistematik hale geldiğinde tacizin cezası çok daha büyük."

Solfasol: Ne demek sistematik taciz?

Funda Şenol Cantek: Sistematik taciz uyarıldığın halde peşine düşmeye, bakış atmaya mesaj yazmaya, hangi taciz hareketleri ise onlara devam etmek demek. Sistematik hale geldiğinde tacizin cezası çok daha büyük. Bayağı bir ceza davasına dönüşüyor öyle soruşturma ile kapatılacak bir şey değil çünkü cinsel şiddete dönüşme ihtimali var. Ve karşı karşı tarafın özgürlüğünü kısıtlama riski var. İşte böyle bir kurum işte onarıcı adalet sistemi.

Solfasol: Taciz davranışı iki kişinin arasındayken ikisi ile de konuşuyoruz. Bu davranışların birinin kafasında yansıması nedir diğerinin kafasındaki yansıması nedir. Peki ikinci aşamada ne oluyor bazen bu insanlar bir iş yeri bir arkadaş grubu, üniversitede sınıf arkadaşları olur, bizim Solfasol ortamımızdaki gibi birlikte gönüllü çalıştığımız insanlar olur. Tarafların sadece ikisinin birbirine karşı aldığı kararlar değil, belki bu kararlara bağlı olarak ya da bağımsız olarak nasıl işlemesi gerekir. Üçüncü kişilerin de bazı tavırlar alması ya ilişkilerini düzenlemesi gereken durumlar olur. Bunun ölçütü ne, ne yapacağız?

Funda Şenol Cantek: Yani aslında şöyle bir şey var, günümüzde de bu çok tartışılıyor: o insan bunu yapmaz, çok sevdiğimiz biridir, benim tanıdığım A kişisi, B kişisi bunu yapmaz... İşte orada büyük bir sorun var. Belki gerçekten senin tanıdığın A, B tacizci birisi değil senin algında ama bu ilk söylediğimiz konuyu gündeme getiriyor. Karşı tarafı rahatsız eden bir şey yapıyorsa cinsel saldırı ya da cinsel taciz izlenimi yaratıyorsa o cinsel taciz ya da cinsel saldırıdır. Benim omzuma kolunu attığında ben rahatsız olmuyor olabilirim, ama başka biri rahatsız oluyorsa ona cinsel taciz uygulamış oluyor. Biraz nasıl karşılık bulduğuyla ilgili cinsel taciz meselesi, sorun o. Hakikaten birilerine kefil olabilirsin ama olmamalısın.

Solfasol: Benim aslında sormak istediğim biraz daha farklıydı, ama vurguladığın konu çok önemli bir açılım oldu. Böyle bir durumda sonradan ilişkilerde üçüncü kişiler olarak yürüteceğimiz hukuku nasıl belirleyeceğiz? Hukuka göre mi karar vereceğiz, yoksa arabuluculuk mekanizmasından gelecek yanıta göre mi karar vereceğiz? Üçüncü insanlar olarak nasıl karar vereceğiz? Siz arabuluculuk mekanizması içerisinde tarafları dinlediniz, onlar birbirlerinin ifadelerine ve arabulucuların kararlarına göre ayarladılar diyelim

ki ilişkilerini, aralarına mesafelerini koydular ya
da koymadılar. Peki bu durum üçüncü insanlara yansıdığında onlar nasıl karar verecekler, nasıl mesafe koyacaklarına? Birlikte çalışma hukuklarını, birlikte sınıf arkadaşı olarak ilişkilerine, ortak projelerine?

Funda Şenol Cantek: O zaman yansımayacak işte genele, kamunun geneline yansımayacak. Asıl arabuluculuğun biraz da meramı bu. O meseleyi biz sizinle çözdük. Bir arabulucu ve taraflar bu kişinin yaptığının farkına vardığını, karşı tarafın da onu gerektiği gibi ve medenice uyardığını düşünüyoruz ve tamam bitti. Eğer tacizci olduğu iddia edilen kişi devam ederse davranışlarına o zaman kamunun yapacağı bir şey var.

Solfasol: O zaman şöyle mi anlamalıyım. Arabuluculuk mekanizması ve onarıcı adalet sisteminde başka yerlere gitmeden çalışan bir mekanizma mı? Eğer taraflar başka yerlere başvurdu ise bu mekanizmanın çalışması ya da onarıcı bir yol izlenmesi şansı kaçmış mıdır?

Funda Şenol Cantek: Her aşamada olabilir tabii, konu başka yerlere yansıdıktan sonra da olabilir, olamaz diye bir şey yok.

Solfasol: Şunu merak ediyorum, ben bir davranıştan rahatsız olmuş biri olarak bir onarıcı adalet mekanizması bulayım diye düşünemeyebilirim. Belki üniversitede daha kolaydır böyle birimler özellikle öğrenciler tarafından bilindiği, tanındığı için ama savruk yapılanmalar içerisinde üniversite gibi belirli kurumsal bir yapısı olmayan yapılanmalarda ben peki ala bu davranışlardan rahatsız olur arkadaşlarımla konuşurum, bununla ilgili kavga ederim, tartışırım, bir şeyler yaparım ya da giderim bir yere şikayet ederim. Olay çok barışçıl bir şekilde gelmeyebilir onarıcı adalet mekanizmasına. Mesela senin verdiğin örnekte iki insandan biri bir davranıştan rahatsız olur ve onarıcı adalet mekanizmasına başvurur, sanki ilk yapacağı şey buymuş gibi ama ilk yapacağı şey bu olmayabilir. O zaman ortalık alevlendiğinde ne yapılabilir?

Funda Şenol Cantek: Şöyle ortalık alevlenmesin diye ortaya çıkan bir mekanizma bu. Başvuru yapan iki kişiyi ayrı ayrı alıyor bu konuda uzman olan bir kişi. İsterseniz diyor bu konuyu siz büyütmeden önce, soruşturma konusu etmeden önce aramızda çözmeye çalışalım. Birbirimizi anlamaya ve dinlemeye çalışalım. Yani arabulucu da böyle bir teklifle gelebiliyor. İlle de tarafların akıl etmesi gerekmiyor. Kabul etmezlerse zaten ipin ucu kaçıyor. Hani böyle çok örgütlü olmayan, kurumsal niteliği olmayan birlikteliklerde
de, yapılarda da bu konuda kendine güvenen ve iki tarafa da mesafeli olan birisinin devreye girmesi çok işe yarayabilir.

Solfasol: Arabulucular her zaman bu rahatsız eden ve rahatsız edilen kişiyi tanımayan bağımsız ve profesyonel insanlar mı?

Funda Şenol Cantek: Öyle olsa çok iyi olur. Düşünsenize psikiyatriste gidiyorsunuz sizi tanımayan birisi; sevgilinize anlatamadığınız bir şeyi ona anlatıyorsunuz, çünkü sizi tanımıyor, geçmişinizi bilmiyor, sizi yargılamayacak. Bu da öyle bir şey. Bu durumda daha nesnel olabilir, biliyoruz bütünüyle nesnellik söz konusu değil ama. Başıma da çok geldi, sen kadın olduğun için kadının tarafındasın diyen erkekler var. Üstüme yürüyenden tut bilmem neye kadar. Onun travması da başka bir travma. Hani mahremiyetin yükü diye bir şey var ya onu kendine yük ediyorsun, onlardaki yük sana geçiyor. Böyle günlerce uyuyamadığın filan oluyor, ne hikayeler var. Tanımaması o açıdan iyi, ama mecbursa (başka seçenek yoksa) iki tarafı da tanıyan ama biraz daha aklı selim davrandığına inandığımız birisi de iyi olabilir. Ben çok işlediğini gördüm, o nedenle üstünde duruyorum. İnsanlarının ne yaptığını kendisine göstermesi açısından çok önemli. Çünkü sosyal ilişkilerde bazen hatalar yapabiliyoruz, hepimiz yapıyoruz yani. Bazen sözümüzle bile insanları rahatsız edebiliyoruz espri yaptığımızı sanarken karşı tarafta çok kötü bir şey hissettirebiliyoruz.

Solfasol: Belirgin cinsel saldırıları tanımlamak çok daha kolay, travmaları daha büyük olabilir ama bunun karşı çıkılacak bir davranış olduğunu bilmek de daha kolay. Diğer davranışların herkes tarafından algılanması tanımlanması daha zor diye düşünüyorum. Kişilik farklılıkları etkili oluyor diye düşünüyorum.

Funda Şenol Cantek: İşte zor olduğu için bunu

göstermek, ne yapalım artık bu iki kişi birbirleriyle bir daha hiç konuşmayacak da olabilirler, o iki kişi arasında arabuluculuk mekanizması ortadan kalktıktan sonra şikayet de ortadan kalkabilir ama dostluk da ortadan kalkabilir. Artık eskisi gibi arkadaş olamıyorlar onlar çünkü böyle bir şey yaşanmış aralarında. Ama hiç olmazsa olay büyümüyor, devam etmiyor, iki taraf da bir şeylerin farkına varmış oluyor. Bazen şöyle de oluyor: taciz edildiğini iddia eden taraf aslında karşı tarafın kendince dostça bir davranış sergilediğini fark ediyor ve “tamam” diyor “ben de rahatsız oldum ama senin de niyetin buysa tamam o zaman” diyor. Yine arkadaş olmayı sürdürmese bile bir şekilde anlamaya çalışıyor. Ya da taciz ettiği iddia edilen taraf yaptığı şeyin gerçekten ayıp, rahatsız edici bir şey olduğunu fark ediyor ve “yaa ben hiç böyle düşünmemiştim” diyor, özür diliyor gerçekten olumlu gelişmeler de yaşayabiliyorsunuz.

Solfasol: Hangi davranışın taciz olduğunun net bir tanımı yok dedik, bir kişi bir davranıştan rahatsız oluyorsa taciz olarak nitelendirebilir dedik. Ama bir yandan da taciz ettiği iddia edilen kişi-taciz edildiğini iddia eden kişi diyoruz. Birinde bir netlik var diğerinde yok gibi. Doğru mu algılıyorum bu kavramları?

"Bütün bir eril kültürün berberinde getirdiği kadının daha dezavantajlı olduğu ve sesinin çıkaramaması halini ortadan kaldırabilmek için gerçekten genel anlamda mağdur olanların çoğunun da kadın olduğunu hesaba katarak ilk önce kadının beyanını dikkate alıyoruz. Kadının beyanı esastır oradan geliyor. Yoksa kadın böyle söyledi sen mutlaka suçlusun, mutlaka cezalandırılmalısın anlamına gelmiyor. "

Funda Şenol Cantek: İkisi de eşit, taciz ettiği iddia edilen kişi-taciz edildiğini iddia eden kişi diyoruz. İkisini de aynı ihtiyat payı ile dinlememiz gerekiyor. Onun için söyledim ya bazen erkekler siz kadının tarafında duruyorsunuz, diyorlar hatta kadının
beyanı esastır meselesi çok sorgulanıyor. Ne zaman eğitime gitsek kadının beyanı esastır maddesine sıra geldiğinde, çünkü hukukta da yeri var bunun İstanbul Sözleşmesi’nde de yeri var biliyorsunuz, söz oraya geldiğinde şey diyorlar mesela eğitime katılan memurlar ya da hocalar erkek “ne yapalım, o zaman odamızın kapısı açık oturalım, iyi valla kadın bana gıcık oluyor sevmiyor, beni gelir imdat bacağıma elledi diye bağırır benim hayatımı kaydırır”. Bunun kötüye kullanılacağı kaygısı da çok erkekler arasında. Hani bak benimle başka bir derdi var, taciz iddiasını kullanarak benimle öyle hesaplaşacak mesela. Erkekler bundan çok rahatsız oluyorlar.

Solfasol: Peki ‘kadının beyanı esastır’ ne demek. Daha uzun bir cümle kursak nasıl anlatılır?

Funda Şenol Cantek: Bütün bir eril kültürün berberinde getirdiği kadının daha dezavantajlı olduğu ve sesinin çıkaramaması halini ortadan kaldırabilmek için gerçekten genel anlamda mağdur olanların çoğunun da kadın olduğunu hesaba katarak ilk önce kadının beyanını dikkate alıyoruz. Kadının beyanı esastır oradan geliyor. Yoksa kadın böyle söyledi sen mutlaka suçlusun, mutlaka cezalandırılmalısın anlamına gelmiyor. Çünkü kadın genelde sesini içine gömmek zorunda kalıyor ya başka bir sürü sebepten dolayı. Kadını konuşmaya ve mağdur olduğunu tacize uğradığını anlatmaya teşvik etmek için ortaya çıkmış bir şey, biraz kültürel boyutu ağır basan bir şey, oradan mevzuata girmiş aslında.

Solfasol: Peki bu onarıcı adalet sistemini eleştiren kadınlar var mı? Yani erkeklere uzlaştırmacı ya da taciz eden erkeğin cezasını azaltan bir mekanizma olarak görenler olabilir diye düşündüm şimdi anlattıklarından.

Funda Şenol Cantek: Oluyor ama daha çok erkekler rahatsız oluyordu bundan.

Solfasol: Nasıl?

"Erkekler yaptıkları şeyi eril kültürün kendilerine bahşettiği bir avantaj ve güç, yani “zaten böyle yapılması gerekmez
mi, beğendiğin bir kıza onu beğendiğini nasıl gösterirsin?” Bir hareket, bir bakış, bir el hareketi, bir ıslık, bir böyle “fıstık”, “yavrum” falan diyerek gösterirsin ya, onlar inanamıyorlar, “ya bunu nasıl taciz olarak algılar? Çünkü ben onu beğendim ve bu şekilde beyan ettim beğendiğimi, ne yapacaktım yani? O zaman biz nasıl bir kızla çıkacağız?” diyorlar"

Funda Şenol Cantek: Mesela ben 20 örnekte yer almışsam, 20 örnek önüme gelmişse, mesela erkekler yaptıkları şeyi eril kültürün kendilerine bahşettiği bir avantaj ve güç, yani “zaten böyle yapılması gerekmez mi, beğendiğin bir kıza onu beğendiğini nasıl gösterirsin?” Bir hareket, bir bakış, bir el hareketi, bir ıslık, bir böyle “fıstık”, “yavrum” falan diyerek gösterirsin ya, onlar inanamıyorlar, “ya bunu nasıl taciz olarak algılar? Çünkü ben onu beğendim ve bu şekilde beyan ettim beğendiğimi, ne yapacaktım yani? O zaman biz nasıl bir kızla çıkacağız?” diyorlar. Veya ter içinde kalıyorlar, böyle görüyorsunuz, aşağıdan yukarı doğru o ter fışkırıyor, kendisini tecavüzcü olarak görüyor orada ve görüldüğünü sanıyor. Ağlayan mı ararsınız, fenalık mı geçiren mi, işte dediğim gibi üstüme yürüyen mi.. yani..

Solfasol: Biriktirdikleri bir sürü şeyle, nasıl bir insansa belki öyle davranıyor sanırım.

Funda Şenol Cantek: Hem öyle, hem de işte yaptıkları şeyin bir erkeğin yapabileceği bir şey olduğunu, bir erkeğe reva görülen bir şey olduğunu düşünüyorlar. Öyle değil midir? Vay bak, karşıdan kız geçiyor, ıslık çal, diye daha çocukken bile çocuklara telkin edilen bir şey var. Hani sanki bir kadın bunu istermiş, bundan rahatsız olmazmış gibi bir kültürle yetiştirildikleri için.

Solfasol: Biz birbirini rahatsız edecek cinsel davranışlar konusunu Solfasol’ün forumunda da konuşmaya çalıştık. Orada arkadaşlarımızın birkaç sorusu aklıma geliyor. Mesela bir tanesi dedi ki, soruyla uyarı karışımı, içinde olduğu başka yapılanmalarda da böyle konuların konuşulup tartışıldığını anlattı ve mutlaka bu tür rahatsızlıkları ortadan kaldırmalıyız ama şunu da düşünmeliyiz, nasıl flört edeceğiz?

Funda Şenol Cantek: İşte aynı şey...

Solfasol: Biraz önce senin söylediğin şey gibi, şunu sormuyorum tabii, karşıdan geçen, tanımadığımız bir kadına ıslık çalmazsak o bizim ondan hoşlandığımızı anlar mı? Bu düzeyde bir soru değildi tabii, birbirini tanıyan, birbiriyle hukuku olan insanlar birbirlerine beğenilerini, birbirlerini taciz etmeden, yani tacize sınır koyalım ama birbirimizle flört edebilelim, bunun yolu ne olacak, dedi. Bunu bilmiyorum sana sormak doğru mu?

Funda Şenol Cantek: Ama bunun yolunu bilmek mümkün mü?

Solfasol: Yani yine sınırı ne diye sormak istiyorum?

Funda Şenol Cantek: Yine bunun sınırı maalesef
karşı tarafın rahatsız olduğu yerde çiziliyor. Yani bir bara gittiğinde sana gelip içki ısmarlayan birisinin seninle yatmak istediğini düşünebilirsin veya bir ilişki başlatmak istediğini düşünebilirsin. Hani birazdan seni yatağa atmak isteyen bir şey, saldırgan bir cinsel arzusu olan bir adam, hani belki de birazdan sana tecavüz edecek bir adam olduğunu da düşünebilirsin, seni tanımak ve bir sohbet başlatmak istediğini de düşünebilirsin.

Solfasol: Hani içki ısmarlamayı teklif eden kadın olsun erkek olsun, cinsiyetten de bağımsızlaştıralım, ben gidip içki ısmarlama davranışıma nasıl karar vereceğim?

"Bizim cinsel kültürümüz çok tutuk ya, birbirine karşı, hani flört ederken, kaş yapayım derken göz çıkarma durumu var ya; “seni beğeniyorum, çok güzelsin, elbise sana çok yakışmış” demek aslında bir flört, bir ilişki başlatmak için bir girişimken karşı taraftaki bunu “beni taciz ediyor” olarak algılıyorsa, bir erkeğin veya kadının niyeti ne olursa olsun işin orada bitmesi lazım"

Funda Şenol Cantek: Bizim cinsel kültürümüz çok tutuk ya, birbirine karşı, hani flört ederken, yani kaş yapayım derken göz çıkarma durumu var ya; “seni beğeniyorum, çok güzelsin, elbise sana çok yakışmış” demek aslında bir flört, bir ilişki başlatmak için bir girişimken karşı taraftaki bunu “beni taciz ediyor” olarak algılıyorsa, bir erkeğin veya kadının niyeti ne olursa olsun işin orada bitmesi lazım.

Açıkça Reddet!

Solfasol: Yani yine mi orada açıkça reddetmek?

Funda Şenol Cantek: Açıkça reddetmek, biz işte bunu söyledim ya, bütün eğitimlerde kadın öğrencilere anlatıyoruz; rahatsız ettiğini düşünüyorsanız, kibarca, önce kibarca ve açıkça belli edin, devam ediyorsa bunu mücadeleye, şikayete dönüştürün.

Solfasol: Dediğin şey bana bir soru daha hatırlattı Funda, yine biz kendi grubumuz arasında bu konuları tartışırken şöyle bir şey çıktı; insanlar dostluk ilişkisi ya da ortak çalışma hukuku olan insanların fiziksel, hani çok genel adıyla dokunma diyeceğim, hoşlanmadıkları dokunmalarına yanıt yani ifade etmekte çok zorlandıklarını söylüyorlar. Dokunma demek isterken genel kaygı şuydu, yani o aslında bana herhangi bir nedenle dokunmuşken ben ona bir şey söylersem yanlış anlaşılacak, onu suçlamış gibi olacağım, yani ben sana o yüzden dokunmamıştım diyecek.

Muhafazakarlık, Ön Yargılar, Etiketler

Funda Şenol Cantek: Tabii, şöyle bile oluyor; senin canın mı öyle olmasını istiyor, karşılığını da alıyormuş kadınlar, öyle anlatıyorlar, senin niyetin bozuk, ben sana arkadaşça dokundum yanıtını aldıklarını da söylüyorlar. Bazen de “Kezban mısın?”, tırnak içinde

Solfasol: Evet, çok olabilecek yanıtlar, yani hepimiz duymadık mı böyle şeyleri, duymuşuzdur.

Funda Şenol Cantek: Evet, tabii ki. Bu yine bizim
cinsel kültürümüzle ilgili bir şey. İnsanların birbirleriyle duygusal ve cinsel anlamda nasıl yakınlaştıkları, bizimki gibi muhafazakar kültürlerde çok zor biliyorsunuz, hani her türlü dokunma cinsel içerik olarak algılanıyor, her türlü yaklaşım öyle algılanıyor
ki ayrıca bazen öyle olmasında da ne beis var değil mi? O zaman insanlar birbirleriyle nasıl cinsel ilişki, duygusal ilişki kurabilecekler her şeye ket vurursak, her şeye bir sınır koyarsak değil mi? Ama karşı taraf bazen bunu hissediyor, nasıl dokunulduğunu hissediyor, orada bir sorun olduğunu anlıyor. Bir kadın bunu daha kolay anlıyor çünkü ömrümüz boyunca o kadar çok tacize uğruyoruz ki! Mesela şöyle değil midir, ben bunu hep kendi kendime düşünüp gülüyorum; şurada yolda yürürken tırnak içinde “amele” kılıklı bulduğum birisinin beni kesmesiyle çok beğendiğim bir herifin beni kesmesi arasındaki fark. Vay beni beğendi demiyorum mesela, her bakana vay bu da beni beğendi demiyorum, şu serseriye bak diyorum ama beğendiğim birisi kestiğinde de çok hoşuma gidiyor. İşte aradaki sınır bu.

Solfasol: Ama karşılıklılık var birinde, yani sen de beğeniyorsun, karşılıklılıktan kastettiğim o.

Funda Şenol Cantek: Tabii tabii

Solfasol: Yani davranışlar karşılıklı olmayabilir ama birtakım şey çekim. Gerçekten ben bunun illa bir cinsel davranış olmasından bağımsız olarak da söylüyorum, hani birinin dokunduğundan rahatsız olduğumuzu söylemek zor bir şey.

"Bedenimizin sınırlarını çizmekte çok zorlanıyoruz"

Funda Şenol Cantek: Zor bir şey tabii, o da bizim kültürümüzle ilgili çünkü bireyliğimizin ve bedenimizin sınırlarını çizmekte çok zorlanıyoruz. Özellikle kadınlar olarak bedenimiz çok kolektif ya, bedenimiz üzerinde çok tasarruf hakkımız yok ya, o yüzden de bence bunu beceremiyoruz, ben kendimde de bunu görüyorum...,

Solfasol: İlla dokunma demek istedim, yani biri dudağınızdan öpmeye kalksa onun zaten tartışması olan bir durum değil, yani bu cinsel içerikli bir davranış olmayabilir demezsiniz ama birisinin vücudunuzun ortalıkta görünen herhangi bir yerine, sırtınıza, omzunuza, elinize, kolunuza dokunmasına hayır demenin bir zorluğu var ya, hem hayır demek istersin hem rahat hayır diyemezsin.

"Bütün eğitimlerde kadın öğrencilere anlatıyoruz; rahatsız ettiğini düşünüyorsanız, kibarca, önce kibarca ve açıkça belli edin, devam ediyorsa bunu mücadeleye, şikayete dönüştürün."

Funda Şenol Cantek: Evet, gayri medeni bir tavır gibi görünür değil mi? Mesela erkeklere de şöyle oluyor, dikkat ediyor musunuz? Erkeklerle konuşurken, siz de rahat bir insansanız hani vücut dili konusunda, mesela n’aber diye kolunu vurduğunuzda, konuşurken elinizi omzuna attığınızda erkekler de çok tedirgin oluyor, yine bizdeki kültürle ilgili bir şey. Kadın bana iş mi atıyor diye mi düşünüyor artık, ne bileyim korkuyor mu, sendeki atak cinsel arzuya mı delalet olarak görüyor acaba bunu, hani bana karşı bir şey hissediyor, elini attı falan gibi. Ya bazen düşünsenize, bir esnafa merhaba, nasılsınız, günaydın dediğinizde bile veya bir otobüs şoförüne, adam size başka bir gözle bakmaya çalışıyor, hani bunu bir sabah sohbeti gibi görmüyor veya bana iş attı gibi görüyor. İşte bu muhafazakar kültür, bu tutukluğun beraberinde getirdiği bir şey. Birbirimize duygularımızı rahatça ifade edemememizin getirdiği bir şey.

Solfasol: Peki muhafazakar kültürün normlarıyla mı davranacağız yoksa muhafazakar kültürün normlarıyla davranmadan bizim kendimizi, bedenimizi- verdiğin örnekte erkekler de bazıları bu mesafeyi istiyor, genelde kadınlar rahatsız oluyor ama dediğin gibi erkekler de var, yani hem bu mesafeyi koruyup hem daha az geleneksel olmanın bir yolu yok mu?

Funda Şenol Cantek: Onu işte bireysel olarak kendi hayatlarımızda çözmeye çalışacağız, hani diyorum ya eğitimlerde kadın öğrenci, mesela şunu söyleyeyim, daha önce; bu cinsel tacize karşı destek birimi kurulduktan sonra giderek ahlakçı bir tutumun yerleşmeye başladığını gördük biz.

Solfasol: Bir ikincisi şeye dönme tehlikesi de var, onarıcı adaletin değil de belki o uzlaştırıcı olan, kurum içerisinde biraz itibarı korumak gibi bir şeye de dönüştürülebilir mi?

"İnsanların birbirleriyle duygusal ve cinsel anlamda nasıl yakınlaştıkları, bizimki gibi muhafazakar kültürlerde çok zor, her türlü dokunma cinsel içerik olarak algılanıyor, ki ayrıca bazen öyle olmasında da ne beis var, değil mi? O zaman insanlar birbirleriyle nasıl cinsel ilişki, duygusal ilişki kurabilecekler her şeye ket vurursak, her şeye bir sınır koyarsak, değil mi? Ama karşı taraf bazen bunu hissediyor, nasıl dokunulduğunu hissediyor, orada bir sorun olduğunu anlıyor. Bir kadın bunu daha kolay anlıyor çünkü ömrümüz boyunca o kadar çok tacize uğruyoruz ki!"

"Bazen düşünsenize, bir esnafa merhaba, nasılsınız, günaydın dediğinizde bile veya bir otobüs şoförüne, adam size başka bir gözle bakmaya çalışıyor, bunu bir sabah sohbeti gibi görmüyor veya bana iş attı gibi görüyor. İşte bu muhafazakar kültür, bu tutukluğun beraberinde getirdiği bir şey. Birbirimize duygularımızı rahatça ifade edemememizin getirdiği bir şey"

Funda Şenol Cantek: Nasıl?
Solfasol: Mesela, kurumun dışına duyurulmasın veya üniversitenin hani öyle bir şey tehlikesi

Funda Şenol Cantek: Yok yok, hiç öyle bir şey yok. çünkü, şimdi nasıldır bilmiyorum ben üniversiteden ayrıldığım için, üniversite yönetimi tamamen bizim inisiyatifimize bırakmıştı, yani hiç karışmıyordu, aman üniversitemizde diye. Şöyle oldu ama, ilk biz kurduk Ankara Üniversitesi’nde Cinsel Tacize Karşı Destek Birimi’ni. Sonra atölyeler yapıyorduk her yıl bir üniversitede, şehir şehir dolaşıp ve başka üniversitelerde de kurulsun diye destek sunmayı vadediyorduk, çalıştaylar, vs.ler. Üniversitelerden bazıları bizde öyle şeyler olmaz diye kurmayı reddediyorlardı, sizde olabilir, bizde olmaz, burası çok ahlaklı bir yer mealinde laflar ediyordu rektörlük mesela.

Solfasol: Üniversite dışından kimse var mıydı? Yani başka bir üniversiteden kimse var mıydı?

Funda Şenol Cantek: Farklı fakültelerden var, aynı üniversiteden. Özellikle de Psikoloji bölümünden Sağlıkçı, Tıp Fakültesi’nden, Hukuk’tan mutlaka. Hani böyle tam bu taciz, şiddet ve onun mobbing’le bağlantılandığı noktalar var ya

Cinsel taciz ve Mobbing

Solfasol: Mobbing’le bağlantıladığı noktayla ilgili de biraz bize ufuk açsana

Funda Şenol Cantek: Mesela mobbing vakalarının birçoğunda cinsel ilişki isteğine karşılık bulamadığında yükselmesine ve atanmasına engel oluyor, çok böyle örnek vardı başvurular arasında. Yani çünkü amiri konumunda ve karar verici konumunda, kadroları belirleyici konumda, kaç kadro alınacak, kim alınacağı belirleyici konumda olduğu için bunun, buna dönüşmesi çok yaygındı, yani mobbing’le birleştiği nokta çok yaygın. Onun için bence kamu kurumları mevzuatında da mobbing altında bence bu var. Çünkü çok karışıyor birbirine, çok iç içe geçiyor, neredeyse %70 oranında böyle örnek vardı.

"Biz teşhiri hiç çözüm olarak görmedik"

Solfasol: Şunu öğrenmek istiyorum, teşhiri çözüm olarak gördüğümüz bir nokta var mı?

Funda Şenol Cantek: Biz teşhiri hiç çözüm olarak görmedik. Çünkü teşhir mekanizmasının kendisi sorunlu bir mekanizma, eleştirdiğimiz o sistemin
bir parçası, tıpkı idam gibi, tıpkı hadım gibi. Mesela teşhir ettiğiniz kişinin, sonunda masumiyeti ortaya çıkarsa ne olacak? Nasıl telafi edeceksiniz ortaya
çıkan o zararı? Mesela depresyona girmişse, kendini öldürmeye kalkmışsa vs, düşünsenize, nasıl? Ve teşhir mekanizmasının işte yapısal bir sorun olduğunu düşündük biz her zaman, yani bunun hukuk sınırları içinde çözülmesi gerektiğini düşündük ve bu konuda aslında bir grup kadın öğrenciyle de bayağı didiştik. Bunun çözümünün teşhir, hatta dayak, meydan dayağı olduğunu düşündüler ve uygulamaya da kalktılar,

biz bunu engellemeye çalıştığımız için bize çok sinirlendiler, düşman oldular, siz nasıl feministsiniz bile dediler.

Solfasol: Teşhirle ilgili peki, hani onların, bu teşhir edilmesini savunan arkadaşları biraz şöyle şey yapıyorum; bir kişiye yapmış olduğu ve o kişinin şikayetiyle uzlaşmaya gidildi ama bir başka kişi daha aynı kişi tarafından devam ediyor olabilir, o kişi cesaretlenip sizin kurumunuza başvurmayabilir, başka kişiler de olabilir, hani bu durumda peki bunu gözlemek gibi bir imkanınız olabiliyor mu?

Funda Şenol Cantek: Bu durumda da şöyle oluyor, mesela bir kişinin biz burada 3 kadın olarak bir tane kişinin birçok insanı taciz ettiğini biliyoruz ama
taciz edilen kişiler şu veya bu sebepten şikayette bulunmuyorlar, demin söylediğim genelde aileler duymasın kaygısıyla, çünkü başka bir şehre çocuğunu göndermiş, geri alabiliyor, oo bak çok tehlikeli etraf, ben sana söylüyordum deyip, çok örneği var öyle. Siz o zaman o çocuğu şikayet edebiliyorsunuz, tanıklık yaparak, ben şahidim.. Çocuğu dediğime bakmayın, o kişiye, hemen erkeğe gidiyor aklımız

Solfasol: Bağımsız olarak kişilerden şikayet edebiliyor öyle bir mekanizma

Funda Şenol Cantek: Tabii yani sen tanık olarak Solfasol: Çünkü kamu davası

Funda Şenol Cantek: Kamu davasına dönüştürüyorsunuz, sen gidip dilekçeyi, vardı öyle
bir örnek; 8 tane kadın ayrı ayrı odama geldiler, aynı kişiden şikayet ettiler, hepsine dilekçe yazdırdım, gidip başvurun diye, bir tanesi bile başvurmadı. Bu durumda da o bahsettiğim, teşhir edilsin isteyen kampüsteki
bir grup kadın gidip birime başvurdular, ama ne güzel oldu, teşhir etmek yerine işte gidip başvurdular ve çocuk uzaklaştırma aldı.

Bir başka önemli mesele de diyelim ki artık soruşturma gibi bir prosedürü girildi, orada birebir görüşmeye özen göstermek gerek, hani bir soruşturma komisyonunun önünde ifade vermek gibi değil de, hani özellikle cinsel şiddete maruz kalan, onlar daha

travmatik oluyor biliyorsunuz, tacizde de şiddette de mahremiyetin korunacağına dair bir garanti vermek ve de mümkünse birebir görüşmek çok daha iyi olur, çünkü çok kırılgan oluyor ya insan öyle bir konu varken, anlatamıyor bile falan

Solfasol: Peki tarafların her ikisiyle de mi yalnız görüşmeyi tercih ediyorsunuz?

Funda Şenol Cantek: Tabii tabii yalnız görüşmek şart, o arabuluculukta öyle, ben bir de hani soruşturma yapılırken de diyorum, mutlak bir yazman oluyor, yazman mı deniyor? Raportör? Mutlaka oluyor ama

o bile rahatsız ediyor aslında ifade veren, mağdur olduğunu iddia eden kişiyi, bu da önemli bir şey. 

Solfasol: Hah şey diyecektim, hatırladım, insanların gerçekten bu sınırlarını daha iyi kurmayı öğreten mekanizmalar var mı? Yani biz nasıl, kendi bireysel çabalarımızla mı doğru hayır mesajı vermeyi öğreneceğiz, oturacağız, yazacağız, çizeceğiz mi, kolektif böyle şeyler, burada ya da başka ülkelerde var mı ya da duydun mu böyle şeyler?

Funda Şenol Cantek: Biz mesela kadın çalışmaları programında ona dair bir şeyler empoze etmeye çalışıyoruz, farklı derslerde de, aramızda da konuşuyorduk bunu öğrencilere, dersin bir kısmını buna ayıralım, bir yandan kendiliğinizi yani o 'self’inizi , bir yandan da bedeninizin bütünlüğünü nasıl korursunuz? Bir yandan bedeniniz size ait,
onun üzerindeki tasarrufu başkasına bırakmayın meselesinde hem hukuk mevzuatındaki karşılığını göstermek, bir yandan da sağlık dersinde de bedenle ilgili, kadın sağlığı, jinekoloji meselesi üzerinden bilgiler veriyorduk.

Böyle şeyler var ama bunu böyle sistematik biçimde öğrenebileceğimiz bir eğitim bir çalışma aslında
ne kadar iyi bir fikir... İlkokul, ortaokul düzeyinde çocuklara böyle şeyler öğretilse...ı

Solfasol: Belki de o düzeyden başlayarak hayır diyebilmeyi öğrenmek, işte yetişkinlerin seni öpmesine hayır demek gibi, sarılmasına hayır demek gibi, belki onu bilmediğimiz için de bilmiyoruz sonrasını. 

Funda Şenol Cantek: Tabii tabii, bir de biz işte bu eğitimlerde onu biraz yapmaya çalışıyorduk ama iki saat, üç saat, bir de böyle herkes bir arada oturuyor, kadınlar erkekler, hocalar arkada, önde memurlar, şurada kadınlar şurada erkekler, öğrenci, memur hepsi bir arada çok zor oluyordu. Ama işte yapabildiğimiz kadar, nasıl mümkün olur kendimizi korumak, işte hem arzularımıza gem vurmamak, ketlememek başkalarına

"...biriyle tanıştınız, evine gittiniz, soyundunuz, yatağa girdiniz, o anda bile hayır deme hakkınız var" zarar vermeyecek şekilde ama bir yandan da kendimizi korumak nasıl olur (biri giriyor çıkıyor). Yani bir yandan da işte o, yani oldu ama öyle bir yerde olmaz o ama ne kadar iyi bir fikir böyle bir şey, belki de vardır. 

Solfasol: Ya ben böyle şeyler konuşulunca hep öyle bir ihtiyaç hissi uyanıyor bende de o yüzden sordum. 

Funda Şenol Cantek: Bir de şöyle bir şey oluyor, son olarak da onu söyleyeyim, mesela kadınlar özellikle, tabii ki erkeklerin bir kısmı da, tacize uğradıklarını çok kolay söyleyemiyorlar çünkü utanıyorlar. Hani eskiden şey olurdu ya otobüslerde, utandığından söylemez, herkes sana bakar, adam da der ki senin canın istedi sen kaşındın, yok öyle bir şey, senin canın istiyor falan der ya, biraz da ondan. Hani tacize, tecavüze uğrayanın utanması gerektiği, ayıp bu, yerin dibine geçirici bir şey olduğuna dair telkinlerle büyüdük ya biz, o yüzden mesela bunu söylediğinde acayip bir taarruza uğrayacağını düşünüyorsun ki uğradığın da olabiliyor, ya sen yanlış anladın, yok artık, işte her şeye de taciz diyorsunuz kardeşim gibi bir kültürle de karşı karşıyayız ya, bu işler de fantezi oldu artık, çok fazla Batılılaştık, gak dedin mi taciz, guk dedin mi bilmem ne gibi bir tepkiyle karşılaşıyoruz ya, aslında bununla baş etmek de çok zor. Zaten "feministler de feministler" diye yükleniyorlar bize biliyorsunuz, "bıktık bu feministlerden" diye. Öyle bir durum var, var, şu 8 Mart pankartları çok spekülasyon konusu oldu ya, hiç kimse birbirini beğenmiyor, bir de öyle bir şey var. İşte biraz onu telkin diyoruz biz çocuklara eğitimlerde, diyorum ki ben özellikle, çok da absürd karşılanıyor, biriyle tanıştınız, evine gittiniz, soyundunuz, yatağa girdiniz, o anda bile hayır deme hakkınız var. Yani çok şaşırıyorlar, olur mu ya, evine gitmişim yatağına girmişim, artık zaten teslim olacaksın, gitmeyeydim, girmeyeydim, soyunmayaydım! Ama öyle değil, işte daha kadınlar kendilerine bunu kabul ettiremiyor, olur mu hocam, oraya kadar gittikten sonra artık iş bitmiştir diyorlar. Yani daha kendileri bunu kabullenemedikleri için daha çoook iş var yani

Solfasol: Neyse iş varsa yol da var
Funda Şenol Cantek: Yol var, yapıyoruz işte Solfasol: Çok sağ ol Funda

Funda Şenol Cantek: Ben teşekkür ederim, ne konuştuk ya!

Söyleşi Alanur Cavlin & Elif Koca

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış