Yurttaşlar; yenilenebilir enerji kaynaklarından, bilhassa güneş enerjisinden elektrik üretiminde çok ağırlıklı bir rol oynuyor. Güneş enerjisinden elektrik ve ısı üretmek için gereken üretim araçlarına herkes sahip olabiliyor; büyük fabrikalara, santrallere, büyük sermayeye filan gerek yok. Kendi elektrik tüketiminizin tümünü ya da hiç olmazsa bir kısmını çatınızda üreterek karşılayabilirsiniz. (Madagaskar'da yardım kuruluşları güneş enerjisinden elektrikle pişiren tencere dağıtıyor! Odun ateşinde pişirmesinler diye. Cep telefonunuzu şarj edecek kadar bir solar cihazı dahi önemsemek lazım). Kooperatif kurmak en önemli yol.
Kooperatif hissesini birkaç yüz lirayla sınrlı tutarsınız; çok üyeniz olur. Ama kooperatif olmadan da birlikler mümkün. Konu komşu bir araya gelir; imkanınız varsa tüm ihtiyacınızı karşılayacak bir santral kurarsınız çatıya. Bizzat kendim üreteceğim derseniz ve paranız sınırlı ise, ihtiyacınızın bir kısmını karşılayacak kadar, mesela balkon tipi bir fotovoltaik santral kurarsınız. Sosyal projeler geliştirebilirsiniz; örneğin başarılı bir öğrencinin evine bir mini GES hediye edersiniz (mahalleye bilim geldi derler). Pazar için üretimin, şirketlerin ve kapitalist organizasyonların dışında kalan bu alanı, Yurttaşın Enerji Santrali (Y.E.S.) diye adlandırıyoruz.
Enerji üretiminde yurttaş elinde ciddi kapasiteler gelişti. Enerji otonomisi veya otonom enerji pratiği insan bilincine ve enerji politikalarına etki ediyor. İklim değişikliğini önlemek yahut durdurmak için fosil yakıtların kullanımına son vermek gerektiğini düşünen ve buna doğrudan katkı yapmak isteyen milyonlarca vatandaş (başka ülkelerde) Y.E.S. için seferber oldu. Bunu Türkiye’de de yapabiliriz. YES! Biz de yapabiliriz. Almanya’da 2013 yılında yapılan yenilenebilir enerjilerin kurulu gücünün mülkiyet analizi, enerji şirketlerinin payının %12 (9 GW), kurumsal yatırımcıların %41 (30 GW) ve yurttaş enerjisinin % 47 (34GW) oranında olduğunu gösterdi. Görüldüğü gibi 2012 yılı itibarıyla yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimindekurulu gücün, kapasitenin neredeyse yarısını yurttaşlar kurmuştu.
Enerjiyi nerelerde kullanıyoruz? Yurttaş olarak neyi değiştirmeliyiz?
- Fosil yakıtları yakarak elektrik üretiyoruz ve bunu aydınlatma ve elektrikli cihazları çalıştırmak için kullanıyoruz. Fosil yakıtlar yanınca iklim değişikliğine yolaçan karbondioksit gazı çıkıyor. Fosil yakıtların yakılması ile elektrik üretilmesine son vermek istiyorsak, elektriği yenilenebilir kaynaklardan üretmeliyiz. Kendi çatımızda fotovoltaik paneller ile mini Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurmak. Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri kurmak, ortak olmak.... İhtiyacımızı üretemiyorsak -örneğin kirada oturduğumuz için- dağıtım şirketlerinden elektrik almak zorunda isek, tüketici olarak temiz elektrik sevkeden bir dağıtım firmasına abone olabilmeliyiz. Şimdilik bu yok Türkiye'de. (Almanya'da elektrik abonelerinin % 20‘si temiz elektrik dağıtım şirketlerine abone.
Tüketiciler için temiz elektrik arzı diğer ülkelerde talebi artırdı.) 2. Isınma- soğutma, ulaşım- taşıma için de fosil enerjileri kullanıyoruz. Doğalgaz ve kömürle (hatta kömür yakıp ürettiğimiz elektrikle) ısınıyoruz; faturayı iklim ödüyor. Arabaya benzin, trene yine kömür santrallerinde filan üretilen elektrik gerekiyor. Faturayı yine iklim ödüyor. Isınma-soğutma yenilenebilir enerjilerle yapılabilir. Kaloriferde dolaşan sıcak suyu, doğalgaz yahut kömür yakarak ısıtıyoruz. Halbuki bu suyu güneş ile ısıtmak mümkün. (Güneş Enerjisinden yararlanma konusunda önemli bir başarımız var: Günısı yani güneş enerjisi ile banyo ve mutfak için su ısıtmak. Günısı kullanımında dünyada ikinci sıradayız.) Trenleri, metroları temiz elektrikle yürütebiliriz. Isı pompasını da belirtelim. Havadan topraktan ısıyı alıp evi ısıtmak! 3.Ama önce enerji verimliliğine bir göz atalım. Binaların enerji ihtiyacını azaltmakla başlayalım: Mesela mantolama.... İsrafta eşitliğe hayır! Apartmanlarda, sitelerde üşüyenler; kaloriferi çok yaksın, ama üşümeyenler de pencere açık oturmak zorunda kalmasın. Dairelerdeki kalorifer radyatörlerini herkes kendisine göre ayarlayabilmeli. Elektrikli araba tartışmasından önce toplu taşımayı tercih edelim. (Taşımacılıkta fosil yakıtların terkedilmesinin bir faydası var: Hava kirliliğini önlüyorsunuz.)
Olmuş gibi yazayım yapmamız gerekenleri: - Fosil kaynaklardan gelen elektrik yerini, kentte yurttaşlar, kooperatifler, belediye, OSB ve benzerlerinin genellikle çatılarında kurulu güneş enerji santralleri Y.E.S. lerde üretilen temiz elektriğe bırakmış. Kentin insanları; kendi ürettikleri yetmezse, ekocereyan tedarik eden firmalara abone oluyor. Yerinde üretim-yerinde tüketim- öztüketim, enerji otonomisi kavramları yerleşiyor. - Binaların ısı (ve soğutma) gereksinimi azaltılıyor ve sıfır enerjili evlerin yapımı destekleniyor. Günısı tesisatı geliştirilmiş; güneşin ısıttığı (solartermi) su hem kullanım için hem de kalorifer için kullanılarak doğalgaz=fosilyakıt tasarrufu sağlanıyor. Solarair heater var bir de. Güneş gören duvarda kollektör içindeki hava ısınınca; odaya, salona, her nereye isteniyorsa oraya üflüyor. - Belediyenin otobüs filosu elektrik-motorlu; kısmen de biyogaz ile çalışıyor.
Toplu taşıma çok daha çekici hale gelirken araba paylaşımcıları (car sharing) bedava park ediyor. (devamı gelecek) Yurttaşın Enerji Santrali yahut Yurttaş Enerjisi Yenilenebilir enerjilerin üretiminin hızla artırılmasını, fosil yakıtların kullanımının ise bir an önce terkedilmesini istiyoruz. Güzel... Bunu dünyanın her yerinde devletlerden, hükümetlerden istiyoruz.
Peki sonuç?
Sonuç; yetersiz. Peki bunu kendimizden de istesek? Az veya çok, tek başına yahut konu komşu ve daha da iyisi kooperatiflerle bunu kendimiz yapsak? Kendimiz üretip kendimiz tüketsek. Hem şirketler, hükümetler fosil yakıt kullanmayı bırakmıyorlar diye eleştireceksiniz; hem de kömür ve doğalgazdan üretilen elektriğe müşteri olmayı sürdüreceksiniz!!!! Olmaz. Müşteri olmayın, otonom olun. Ayrıca solar panelden elektrik üretimine yapacağınız yatırım kendisini kurtarırkurtarmaz diye hesap yapmayın o kadar. Siz şirket misiniz? Konumuz: İklim değişikliğine karşı mücadele. Ayrıca güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretimi „kurtarıyor“, her şeyin fiyatı artarken yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğin maliyeti sürekli düşüyor. Yeni bir şey yapın, yenilenebilir enerji kooperatifi kurun. Ankara'da bir kooperatifle başlar, sonra Ankara‘nın ilçelerinde, sonra sokaklarında kooperatifler kurulur. Almanya'da çatılara santralleri Bayan Merkel kurdu sanılıyor.
Hayır! Yurttaşlar kurdu. Bayan Merkel'in son yıllarda esas çabası, enerji üretiminde yurttaş payının daha da hızla artarak enerji tekellerinin cirolarının daha da azalmasına yol açmasını engellemek.
Çünkü Yenilenebilir enerjilerin elektrik arzında payı arttıkça; kömür, petrol, doğal gazdan elektrik üretimi geriliyor. Yenilenebilir enerjilerin özellikle güneş enerjisinin payının artmasında esas rolü yurttaşların enerji üretimine girişmeleri oynamıştır. Hem kurulu güç olarak hem de enerji politikaları/iklim değişikliği konusunda milyonlarca insanda hızla bilinç değişikliğine yol açarak. Yurttaşın Enerji Santrali (Y.E.S.) sektörü sadece kooperatiflerden ibaret değil... Bu iyi anlaşılmalı. Kooperatiflerin en çok geliştiği yer galiba Almanya. Almanya'da bireysel olarak çatısına fotovoltaik santral kuranların sayısı, yenilenebilir enerji koopratiflerinin toplam üye sayısının kat kat üstünde.
Türkiye gibi bir ülkede mesela 1 milyon yurttaş santrali olmalı ki bunun enerji politikaları üzerine ağırlığı olsun. Bireysel GES alanını geliştirmek, etki yapacak düzeylere ulaştırmak kolay degil. Türkiye’de ortadirek yurttaşların çatılarına ihtiyacın tümünü karşılayacak bir GES kurmalarını düşünmek maliyetler nedeniyle zor. Az da olsa ihtiyacın bir kısmını karşılayacak mütevazı bir güneş enerji santrali modeli yahut modelleri geliştirmeliyiz. İlk adım fotovoltaik panellerin her yerde görünür olması. Ayrıca ilk adımlar, ilk yurttaş santralleri öyle olmalı ki, toplumun geri kalanını özendirme etkisi olsun.
Yurttaş Enerjisinin Türkiye’de durumu nedir? Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?
Yenilenebilir enerjilerle ilgili yasal düzenlemelerden sonra Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisi alanında hızlı bir gelişme oldu. Ancak burada yurttaşın enerji santrallerinin payı yok denecek kadar az. Yurttaşlar üretici olamadılar. Bunun bir sebebi, yasal düzenlemeler ve teşviklerle ilgili. Yurttaşlar için çok sayıda engelle başladık, düzeltmeler yapıldı, yapılıyor ama eksik bir şeyler var. Çatısına bir mini GES koyan yurttaşın üretim fazlasını şebekeye basması ve üretim olmayan saatlerde (geceleri) şebekeden alması ve aldığı ve verdiği miktarların birbirine mahsup edilmesinde vatandaş zarar görüyor. Mahsuplaşma yönteminin gerçek aldı-verdi rakamlarını yansıtması için değişiklik yapılması gerektiğini uzmanlar söylüyorlar. Kösteğin çok olduğu yerde bizim tutup yurttaşların güneş enerjisinden yararlanmaları desteklenmiyor, teşvik edilmiyor dememiz abes kaçar.
Bu alandaki teşviklerin yurttaşların küçük birikimlerini yatırıma dönüştürerek ekonomiye gaz vereceğini, mütevazı KDV indirimlerinin hazineye kat kat geri döneceğini anlatmam da gereksiz. Bu alanda diplomam yok zaten. Enerjiyi depolamak bir çare olabilir ama pilbatarya kullanmak ayrı bir maliyet. Üreticiler arasında diyelim bir mahallede fazlayı ve eksiği katılımcılar arasında dağıtmak, bilgisayarla optimize etmek de ilginç ama... Ancak yaratıcı çözümler bulmak mümkün ve bu konuda Türkiye’de yurttaşların günısı ile gösterdiği bir başarı hikayesi var. "Günısının başarısının altında devletin ve siyasetin düzenleyici olmamış olması yatıyor" denilir. Bence bir başka faktör daha var. Günısı fiyatları yurttaşın ödeyebileceği fiyatlar oldu her zaman. Yurttaşların yenilenebilir kaynaklardan enerji üretmeye teşvik edilmesinde belediyeler ne yapabilir? Belediyelerin teşvik imkanlarını önemsiyorum.
Örnekler var. Belediyeler kurumsal olarak yapamasa da "belediyecilerin“ öncülük yapabileceğini düşünüyorum. Belediye-halk işbirlikleri mümkün. Burada yaratıcı ve girişimci insanlara görev düşüyor. (İklim değişikliğinin yıkıcı sonuçları önce büyük şehirlerde yaşanacak, yaşanıyor. Bu nedenle fosil yakıtların terk edilmesi için şehirlerin ve şehirlilerin üretici olmaya soyunması lazım.) Güneş enerjisi santrallerinin şehirlerde görünür olması gerekiyor. Kamuya ait binalar ve özel mülk binaların çatılarında görünmeli. Belediye yatırımları, kooperatif yatırımları dışında tek tek yurttaşların ödemeye gücünün yeteceği mini GES’ler geliştirilmeli, piyasaya çıkmalı. 1 kW kurulu gücü olan GES’lerin yaygınlaşması daha kolay. Bunun dışında balkon tipi GES‘ler düşünülebilir, Hollanda‘da bunların sayısı yüzbinden fazla… Sosyal projeler gerçekleştirmek üzerinde de durmalıyız.
Bu tür girişimlerin bağış ve finansman bulmaları mümkün. Çadırlarda yaşayan mevsimlik işçilerden yoksul öğrencilere bir çok yerde mütevazi GES’ler kurulabilir. Küçük işyerleri için, esas olarak gündüz kullanılan kapalı alanlar için aslında olgunlaşmış bir teknoloji var. İlgi, tanıtım ve görünür kılınmayı bekliyor. Duvarı ısıtan güneş duvara astığınız bir kolektörde toplanan havayı da ısıtıyor, bunu içeriye veriyorsunuz (Solar air heater). Banyo suyunu ısıtan güneş, çatıda kalorifer suyunu da ısıtabilir, hepsini değilse de bir kısmını (Solarthermie). Hani doğalgaz, kömür yakarak üretilen elektrikten biraz tasarruf etsek diye düşünüyorum.
Damlaya damlaya göl olur derler ya…
Kaynaklar: https://sosyalekonomi.org/turkiyede-yenilenebilir-enerjikooperatifleri/ https://yesilgazete.org/blog/2018/02/12/turkiyede-ilk-kez-birenerji-santrali-kooperatif-bunyesinde-uretim-yapacak/ https://yesilgazete.org/blog/2016/09/16/avustralyanincatidaki-gunes-enerjisi-kurulumu-5-gwi-asti/ http://www.troyacevre.org/wp-content/uploads/2018/07/ sonuc%CC%A7-kitab%C4%B1.p
Yorumlar (0)