Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

İliç'ten Fatsa'ya Değişmeyen Senaryo...

Ordu'nun Fatsa ilçesinde meydana gelen taş ocağı göçüğü, işçi güvenliğine dair acı gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdi. Göçük altında kaldığı belirlenen iki işçiden Burak Kilci'nin (25) cansız bedenine ulaşıldı. Ahmet Şahin'i arama çalışmaları devam ederken bölgenin riskli olması nedeniyle çalışmalar durduruldu. Ordu Valisi Muammer Erol, göçük altında kalan Ahmet Şahin’i arama çalışmalarını sürdürmenin riskli olduğunu belirterek, AFAD Başkanlığı'ndan özel bir ekibin Ordu'ya geleceğini söyledi. Erol, termal cihazlarla dinleme yapıldığını ve canlı olma ihtimalinin olmadığını belirtti.

İliç'ten Fatsa'ya Değişmeyen Senaryo...

75 yaşındaki Ahmet Şahin'in hikayesi ise, emekli olmasına rağmen çalışmak zorunda kalan yüz binlerce insanın yaşam mücadelesinin bir yansıması. Bu durum, toplumsal bir gerçekliğin yalnızca küçük bir parçası. Bu acı olay, İliç'te yaşananların ders alınmayan bir tekrarı niteliğinde. Sorumlular, her seferinde tedbirler alınacak sözü veriyor, ancak sonuç değişmiyor: İşçilerimizin hayatı, göz göre göre riske atılıyor.

Maden Yasası ve Açılan Talan Kapısı

Bu acı olayların arka planında, maden sektöründeki sistematik denetimsizlik ve yasal düzenlemelerden kaynaklanan yapısal sorunlar yatıyor. Yakın zamanda yürürlüğe giren Maden Yasası, adeta doğa ve insan talanının önünü açan bir işleve sahip. Mevcut düzenlemeler, şirketlere yeterli denetim mekanizmaları olmadan faaliyet gösterme imkanı tanıyor. Bu durum, insan hayatını merkeze almayan bir anlayışın sürdürülmesine neden oluyor. Sonuçta, işçi sağlığı ve iş güvenliği, kar hırsının gölgesinde kalıyor.

Sahada yeterli ve bağımsız denetim mekanizmalarının bulunmayışı, mevcut yasaların uygulamadaki karşılığını zayıflatıyor. Yasalardaki boşluklar veya caydırıcı yaptırımların olmaması, önlenebilir kazaların önünü açıyor. İş cinayetleri, kader değil, alınmayan tedbirlerin ve göz yumulan risklerin doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Emeklilik Sözü mü, Çalışma Cezası mı?

İktidarın emeklilere vaadi, maalesef bu acı tabloda somutlaşıyor. Emekli olduktan sonra güvencesiz koşullarda çalışarak hayata tutunmaya çalışmak, neredeyse bir kader haline getirildi. Yakın zamanda SGK Başkanı Raci Kaya'nın, "Eskiden 50-55 yaşında ölüyorduk, şimdi emekliler 78 yaş ortalamasına geldi" sözleri, bu gerçeği perdelemeye çalışan bir söylem olarak hafızalara kazındı.

Ancak rakamlar, acı gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor: DİSK’in 2024 verilerine göre, emekli olduğu halde çalışırken hayatını kaybedenlerin sayısı 512 olarak açıklandı. Bu, emeklilik maaşlarıyla geçinmenin imkansızlaştığı, insanların yaşamlarını riske atarak çalışmak zorunda bırakıldığı sistemin trajik bir sonucudur.

İliç'te Ne Olmuştu?

13 Şubat 2024'te Erzincan'ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Maden’inde meydana gelen toprak kayması, Türkiye'nin gündemine kazınan bir başka endüstriyel felaketti. Bir maden atık barajının çökmesi sonucu yaşanan heyelanda, 9 işçi göçük altında kaldı.

Arama kurtarma çalışmaları, olayın hemen ardından başladı. Ancak çığ altında kalan devasa kütleler, çalışmaları büyük ölçüde engelledi. Sonuç olarak, 9 işçinin tamamına ulaşılması tam 66 gün sürdü. Ne yazık ki, arama kurtarma ekipleri tüm işçilere ancak hayatlarını kaybettikten sonra ulaşabildi.

İliç'teki facia; denetimsizliğin, yetersiz önlemlerin ve insan hayatının öncelenmediği bir sistemin sonucuydu.

Yaşamı Önceleyen Politikalar

Yaşanan her yeni facia, sorunun geçici açıklamalarla değil, köklü bir politika değişikliği ile çözülebileceğini gösteriyor. İnsan hayatını ve doğal varlıkları korumayı esas alan, şeffaf ve sıkı denetimleri zorunlu kılan, işçilerin yaşam hakkını her şeyin üzerinde tutan bir yasal düzenlemeye acilen ihtiyaç var. Aksi takdirde, Fatsa ve İliç'te yaşanan acılar, ne yazık ki başka coğrafyalarda ve isimlerde tekrarlanmaya devam edecek.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış