Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kadın Gözüyle Hacıbayram’da Cuma

Cuma namazı, her ne kadar daha çok erkeklerin yaptığı bir ibadet olarak algılansa da Ankara’da hatırı sayılır sayıda kadın Cuma namazı kılmak üzere şehrin çeşitli yerlerinden Kocatepe Camii ve Hacı Bayram Veli Camii’ne geliyorlar.

Kadın Gözüyle Hacıbayram’da Cuma

Kocatepe Camii’nde karşılaştığım kadınlardan biri, Hacı Bayram’a fazla gitmediğini söylemiş ve bunun nedenini “Ulus rahatsızlık veriyor” diye açıklamıştı. Çankaya gibi görece zengin bir semtte oturan bu kadın, belli ki Ulus’un Kızılay’dan “farklı” yapısına alışkın değildi. Hacı Bayram Veli Camii’ne gitmeyi tercih eden kadınlar için ise Hacı Bayram’ın ruhani ve geleneksel havası Kocatepe’de yoktu. Bu havayı yaratan ise Ulus’taki bu tarihi caminin varlığının yanında, yine tarihi ve kadınlar arasında oldukça popüler Hacı Bayram Veli Türbesi’nin; Hac malzemesi, dini kitap, seccade gibi malzemeler satan dükkanların ve kadınların çoğunun ilgi alanında olmasa da Augustus (Ogüst) Tapınağı’nın varlığı.

Hacı Bayram Veli Camii’nin Şubat 2011’de tamamlanan restorasyonu kapsamında cami kompleksine yapılan fıskiyeli süs havuzunun Augustus Tapınağı’ndan daha çok ziyaret edildiğini ve havuzun etrafına konmuş banklara oturan kadın ve erkeklerin, havuzun değişen neon renklerini ney sesleri eşliğinde izlediğini söylemek, ziyaretçilerin ilgisinin nereye kaydırıldığını açıklıyor sanırım. Tapınaktan haberdar olan kadınların bilgisi de “Burası Roma imiş, cami yapmış bizimkiler” boyutunda. Bir Hacı Bayram ziyaretine ortak olduğum Ayşe Teyze için ise Ulus öncelikle Hacı Bayram Camii, türbesi, etrafındaki dükkânlar ve işportacılar demek. Ayşe Teyze ile 100.Yıl’dan Ulus’a giden otobüsten inerken tanışıyorum. Siyah, geniş eşarbı, pardösüsü ve elindeki tespihi ile dikkatimi çeken bu heybetli kadının, muavine “burada mı ineceğim?” diye sorduğunu duyunca kesin Hacı Bayram’a gidiyordur diye düşünüyor ve yanılmıyorum. Otobüsten inince “Ben de oraya gidiyorum, birlikte gidelim isterseniz” diyorum ve beraber Anafartalar Caddesi’nden yukarı doğru çıkıyoruz. Geçen sefer arabayla geldiğini, o nedenle yolu çıkaramadığını söyleyen Ayşe Teyze’nin uzun süredir Ankara’da yaşadığını, aslında Bitlisli olduğunu ve Çukurambar’da oturduğunu öğreniyorum. Tam Hacı Bayram’a yaklaşmışken Hac malzemeleri satan bir dükkâna giriveriyor. Ayşe Teyze, almak istediğişeyi bilerek içeri girmiş: bir kıblenağme. Bu da ne ola ki diye düşünürken satıcının kutudan kıblenağmeyi çıkarmasıyla bunun pusula benzeri bir alet olduğunu anlıyorum. Kıbleyi bulunduğunuz ile göre gösteren bir pusula. Dükkândan çıkıp Hacı Bayram’a doğru yürümeye devam ediyoruz. Camiye girmenin zor olduğunu bildiğim için acele ediyorum biraz. Ayşe Teyze’ye bu endişemi söyleyince “Camiye mi girelim diyorsun hemen? Ben Türbeyi tavaf edeceğim” diyor. Tavaftan kastının içeri girip dua etmek olduğunu sonradan anlıyorum.

Konuşa konuşa yaklaşıyoruz Hacı Bayram Veli Türbesi’ne. Türbenin dışında erkekler, kadınlar ellerini açmış dua ediyorlar. Ayakkabılarımızı çıkarıp içeri giriyoruz. Ayşe Teyze benden önce giriyor; kadın kalabalığını yararak Hacı Bayram Veli’nin yatırının başına geçiyor. Çantasından çıkardığı Yasin kitapçığından dualar okumaya başlıyor. Türbenin içinde her yaştan, ayakta duran, yerde oturan, başı örtülü, açık, bir sürü kadın dua ediyor; sureler okuyor. Kadınlardan sayıca az olsa da türbenin içinde dua eden erkekler de var. Burada on-on beş dakika geçirdikten sonra türbeden çıkıyoruz. Abdesthaneye doğru yol alıyoruz. Hacı Bayram’da abdesthaneler yeraltında, abdesthaneye metroya inermiş gibi yürüyen merdivenlerle iniyorsunuz. Merdivenlerin başında güvenlik görevlileri bekliyor. Ben ilk gördüğüm merdivene doğru yöneliyorum ki Ayşe Teyze beni orasının erkekler abdesthanesi olduğu yönünde uyarıyor. Onu da merdivenin başındaki görevliler uyarmış. Kadınlar abdesthanesine iniyoruz; oradan da yine caminin alt katında bulunan kadınlar kısmına geçiyoruz. Çok kalabalık değil, kadınlar dağınık oturmuşlar. Namaz vaktine doğru mekan kalabalıklaşıyor ama. Kadınlar kısmında da Belediye’nin kadın güvenlik görevlileri var. Bu kadınlar, kolunda “cami görevlisi” bandı bulunan, pembe önlüklü, başı kapalı cami görevlileri ile birlikte namaz kılacak kadınları düzgün saf tutmaları için uyarıyorlar, ses çıkaranlara da bağırıyorlar.

Namaz bitiyor. Camiden çıkan kalabalıkla beraber ilerliyoruz. Hacı Bayram’ın etrafında bulunan küçük kuruyemiş dükkânlarından birine giriyor Ayşe Teyze. Güvercinlerine buğday, torunlarına ve bana şeker alıyor. Torunlarından birine işportadan bir elbise alıyor. Ayşe Teyze aklındakileri tamamladıktan sonra oradan ayrılıyor ve otobüs durağına doğru ilerliyoruz. Ankara’da yaşayan Ayşe Teyze gibi dindar kadınlar, mahallesinden camiye ya da türbeye gitmek için çıktığında, yalnızca dini mekanları değil şehirde bir sürü farklı yeri de ziyaret etme ve görme imkanı buluyor; başka kadınlarla tanışıp sosyalleşiyor. Böylelikle dini mekanı ziyaret ve burada ibadet etme/ibadete katılma, kadının dışarı çıkmasına vesile olup kent hayatıyla temasını sağlayan bir (sosyal) etkinlik oluyor(!)

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış