Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kentte Kadınların Alanı: Zülfü Kadın Yaşam Parkı

Zülfü adı kadar güzel bir “kader”e sahip olamadı. Kader? Hayır! Mamak’ta yaşayan Zülfü kocası tarafından öldürüldü. Biz biliyoruz ki bu olay kaderin çok daha ötesinde bir tarihselliğe sahip. Zülfü kadına yönelik şiddetin son kurbanlarından biri. Mahallesinde yaşayan kadınlar, onun ardından Zülfü Kadın Yaşam Parkı’nı açtılar. Kentte kadınlara alan açmak için, Zülfü’nün maruz kaldığı cinayeti hatırlamak ve kadına yönelik şiddetin üstesinden gelmek için... Mahalledeki kadınların şiddete karşı ses çıkardığı ve Zülfü Yaşam Parkı’nın açıldığı sürece aktif olarak katılan kadınlardan biriyle, Sıla’yla sürece dair konuştuk.

Kentte Kadınların Alanı: Zülfü Kadın Yaşam Parkı

Süreci kısaca anlatır mısın? Nasıl başladı, nasıl gelişti?

Sıla: 17 Eylülde bu mahallede (Şahintepe’de) oturan Zülfü’nün kocası tarafından katledildiğini öğrendik. Duyar duymaz üzüldük, ne yapacağımıza karar veremedik. İlk defa bu kadar yakınımızda cinayet haberi aldık. Buna dair hızlıca bir şeyler yapmaya çalıştık. Basın açıklaması ile tüm kadınlara çağrı yaptık.

Mahalleden katılım var mıydı, kadınlardan?

 Tabii, bölgede oturan kadınlar da yürüyüşe katıldı, kurumlar da dahildi. Evinden alkışlayarak protesto eden de vardı. Yürüyüş başından sonuna kadar sayımız iki katı arttı. Zülfü’nün yaşadığı evin hemen yanında bir park var. Bu parkın yaşamı simgelemesi gerektiğini düşündük. Önce imza toplama süreci başladı ve açılışı yaptık. Belediye buna destek vermedi, isim tabelasını da çıkarmaya çalıştılar. “Bir kadının adını veremeyiz, şehit değil ki bu” dendi. Kapı kapı dolaşarak mahallede yaşayan kadınlardan 1200 imza topladık. Belediye meclisi toplantılarına gittik, önerge sunmaya zorladık, basın açıklaması yaptık. Tüm Belediye, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadın düşmanı politikalar güdüyor, bir kez daha anlamış olduk.

Dava süreci nasıl işledi bu arada?

Biz kadınlar olarak beraber hareket ettik bu süreçte. Ankara Kadın Platformu, bazı milletvekilleri sürece dahil oldu. Yargılama sürecinde bize “Zülfü kalksa gelse de kendini savunsa” dedirtti. İnanırlar mı bilmiyorum tabii? Kadını yargılamaya döndü süreç. Namus cinayeti kisvesi altında tahrik adı alma çabaları başladı. Hakimlerin tavrı da bu şekildeydi. Kadın avukatlarla davayı takip ediyoruz ama. Belediye de bu meseleyi salt bir iletişim sorununa indirgiyor. Aile Danışma Merkezleri açık bir şekilde kadına yönelik şiddeti çözmez. Bu bizi asla ikna etmiyor. Asıl özgürleştirici olan kadınların kendilerini fark etmeleri ve sorunlarını kendilerinin çözmeleri. Kadın dayanışması şiddetin karşısında bir kalkan olabilir ancak.

Kadın Yaşam Parkı nasıl bir şey zihninizde? Eminiz ki basitçe bir parkın adının değişmesi değil. Bir park nasıl kadın mekânı olabilir?

Bu yapacağımız tüm etkinlikler için başlangıç. Önümüz 8 Mart mesela. 8 Mart’ta ve baharda bir buluşma noktası olarak planladık burayı. Film gösterimleriyle, orada spor yapmaya kadar kadınların farklı şekilde kendini ifade etmesini sağlayacak etkinliklerle doldurmayı planlıyoruz** 8 Mart’ın bulunduğu haftada etkinlikler yaparak parkı kullanmayı planlıyoruz. Drama çalışmaları, söyleşiler, paneller düzenlemeyi planlıyoruz burada. Şiddeti normalleştirmemeye çalışıyoruz. Bir gün “vah” dediğimiz bir olay olmasın kadına yönelik şiddet. Bu parkın hep orada olması, kendini sürekli hatırlatması çok önemli görünüyor. Eylemliliğimizi sürekli hatırlatan bir mekân… Mahalledeki kadınların tepkileri ve eylemliliğe katılımını nasıl etkiledi peki? Kadınlar kendi yaşadıkları şiddet olaylarını anlatmaya, bu olay üzerinden kendilerini açmaya, ifade etmeye başladılar. Ayrıca girdiğimiz evlerin çoğundan olumlu tepkiler aldık. Bu düşünce mahalledeki kadınlar ve Zülfü’nün ailesi tarafından da sahiplenildi. Kadınların şiddete karşı bir şeyler yapıyor oluşuna herkes tanık oldu.

Bu deneyime aktif katılmış bir kadın olduğun için soruyorum. Mamak’ta işler böyle gelişti, kentin başka bölgelerinde bir farklılık olur mu sence? Ümitköy’de, Çinçin’de veya Ayrancı’da?

Bu süreç Mamak’tan başka bir yerde de çok farklı yaşanmazdı. Çünkü kadınlar olarak her yerde, her zaman şiddetin farklı biçimlerine maruz kalıyor(uz). Yerelden öte, kadınlara yönelik olan ve buna karşı kadınları ortaklaştıran, cesaret veren bir süreç haline dönüşüyor. Bunun yanı sıra, kentlerin yapısına baktığımızda, ışıklandırmanın olmayışı, kadınların -özellikle öğle saatlerinde- kullandığı otobüslerin yetersizliği gibi konular kadınlar için yaşamı zorlaştırıcı etkenler haline dönüşüyor. Kadınlar daha çok mahallelerinde vakit geçiriyor, mahalle dışına ise genellikle ev ihtiyaçları için çıkıyorlar dolayısıyla bu park kadınların kendi yaşam alanlarını dönüştürmüş olmalarının önemini simgeliyor.

Bu dönüşümün sahiplenilmesinin kadınların politikleşmesinde de önemli bir rolü var gibi görünüyor. Bu sürecin devamlılığı olur mu peki?

Her dönüşümü kendi içerisinde değerlendirmek önemli. Burada, kadınlar parkın açılışına herhangi bir etkinlik olduğu düşüncesinden ziyade kadının şiddete karşı sözünü söylemek için geldiler. Bu sürece dahil olan kadınlar zamanla daha fazla akti%eşti; kendi binalarından, çocuklarının okullarından imza topladı ve bu çalışmalar yaygınlaştı, benimsendi. Dolayısıyla bu durum devamlılık kazanacaktır.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış