Kent yönetiminde geniş ölçekli katılım konusunda resmi bir girişimle ilk karşılaşmam 1990 ya da 1991 yılında Ankara Kurultayı duyurusudur. Murat Karayalçın’ın belediye başkanlığı dönemiydi. Gazetede rastgeldiğim bir ilanda kurultaya başvurmaları için Ankaralılara çağrı yapılıyordu. Halk sağlığı uzmanı, çevre sağlığı konusunda emek vermiş, 60’ların ikinci yarısı ve 70’li yıllarda Güneydoğu’da ‘sosyalizasyon’da kent sağlık müdürlüğü yapmış, Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitü yönetiminden emekli annemi, kurultaya başvurması için ikna etmem kolay oldu. Katıldığı toplantının özetini iş dönüşümde akşam kendisinden dinlemiştim. İki gün süren oturumlarda komisyonlar kurulmuş, annem de sağlık konulu komisyona girmişti. Her komisyon birkaç günlük çalışmayla tamamladığı raporunu belediyeye sundu. Belediyenin de bu çalışmalara mekan ve destek verdiğini anımsarım. Sonraki günlerde annemin, sağlık hizmetlerini halka yerinde ulaştırmak amaçlı belediye sağlık ocaklarının yer seçimine katkı yapma ve sağlık taraması gönüllü ekibine belediyenin sağladığı araçla evinden alınıp Yükseltepe taraflarına gittiğini biliyorum. Kurultay katılımcısı olarak adı kayıtlı olduğundan eve gelen telefonla kent ağaçlandırmasına katılmaya da çağrıldı. Bu da kurultayda kararlaştırılmıştı herhalde. Kalabalık bir grupla Çağlayan Mahallesi sırtlarında fidan dikimine gitmişti. Bu birkaç hafta devam edip gerisi gelemeyen süreç (gerçi Karayalçın döneminde proje ölçeğindeki katılımcılık örnekleri Dikmen Vadisi ve Hacı Bayram’da sürdü, ama kent ölçeğinde yurttaş katılımı o dönemde bir daha tekrarlanmadı) yurttaş katılımı konusunda beni uyandırmıştı.
Uyandırmaya uyandırmış ve üniversitede yerel yönetim hizmetlerinin iş planlaması konulu, uygulamalı araştırma ve öğrenci projelerinde dikkate almam gerektiğini düşündürtmüştü, ama Ankara’da Gökçek yılları başlamıştı. Resmi kanalla kent yönetimine katılım artık Ankara’da yaşayanlar için uzak bir düştü. Benim için de yirmi yıla yakın düşüncede yaşatılan bir kavramken, 2011 yılı sonlarındaki imar değişikliği ile 100. Yıl Birlik Parkı’nın bir bölümünün ortadan kaldırılacağı haberi geldi. Bu, düşüncemdeki katılımcılık anlayışını sade bir yurttaş olarak uygulamada sınamamı başlattı. 2012 yılı başından itibaren özellikle iki komşu mahallenin insanları, bu imar değişikliğini protesto için her cumartesi günü aynı saatte parkta buluşur ve çocuk oyun alanındaki o kocaman fil biçimli oyuncağın etrafında toplanır olduk.
Megafonla konuşmalar yapılıyor, konuk meslek odası temsilcileri, ilçe belediye başkanı ve parlamenterler gelip gidiyor, dilekçelere imza toplanıyor, komşuların evlerinden yapıp getirdikleri poğaçalar çay eşliğinde tüketiliyor, park için yazılıp bestelenmiş kısa ama şirin bir parçaya gitar tınlamasıyla eşlik ediliyordu. Kendiliğinden oluşan bir girişimle semtimizin küçük bir alanını savunuyorduk. Bu güzel dayanışma havası, işbirliğini daha ileri taşıma fırsatını doğurdu. Aynı yıl içinde bu kez Çankaya Belediyesi desteğinde dört mahallenin bir araya geldiği Semt Meclisi kuruluşuna girişildi. Mahalle derneğimizin Semt Meclisi’ndeki temsilcisi olmuştum. Dört mahallenin muhtarı ve seçilmiş mahalle temsilcileri mütevazı mekanımızda toplanmaya başladık. Fakat Birlik Parkı savunması, meslek odasının da katkısıyla hukuk alanında olumlu geliştikçe yeni işlevlere açılması gereken meclisimizin gönüllüleri arasında meclis etkinlikleri konusunda uyuşamama, meclis yönetiminde iktidar çekişmesi başladı ve çalışamaz duruma düşüldü. Bu arada Birlik Parkı’na kimsenin anlam veremediği biçimde yerleştirilen baraka mescit yapısını istemediğimize dair iki mahallenin duyarlı komşuları bir-iki kez yine toplandık, konuştuk ama bu kez sonuç alınamadı. İşlevsiz baraka hâlâ orada duruyor.
Semt Meclisi tam anlamıyla dağılmıştı ki 2013 yazıyla yepyeni bir dinamik mahallelimizi yeniden hareketlendirdi: Gezi Direnişi... 2013’ün yazı ile başlayan gece toplanmaları, parklarda buluşmalar yavaş yavaş yerini forumlara bırakır olmuştu. Sonbaharın serin akşamlarında yere atılan battaniyeler üzerinde termosla getirilen çaylar içilirken ‘ne olacak bu memleketin, hatta bu mahallenin hali?’ni konuşur olduk. Ama kışın gelmesi ve forumlarda konuların dağınıklaşması ile Haziran’dan kalan örgütlenme semtte ancak dar bir çevreye sıkışırken, kitlesel forum pratiği kendi kendine sönümlendi. Yerini sınırlı çevrelerin zaman zaman yaptığı temalı ve bolca iç dökmeye yarayan buluşmalara bıraktı. Bu arada başka bir cephede daha yerel yönetim konulu çalışmalara dalmıştım.
2012 yılı ilkbaharında meslek odalarından tanışık olduğumuz bir grup mimar, mühendis ve kent plancısı, ana muhalefet partisi bünyesinde ama gevşek bir ilişki içinde yola çıktığımız Mühendis Mimar Çalışma Grubu ile önce Ulaşım konulu geniş çaplı bir çalıştay yaptık. 2013’ün başından itibaren de Mart 2014 yerel seçimlerini düşünerek önce Yerel Yönetim İlkeler ve Modeller Çalıştayı’nı (Mayıs 2013) düzenlemiş buradan çıkan Ankara öngörüsü ışığında Ankara Yerel Yönetim Proje Alanları çalışmasını (Haziran 2013) gerçekleştirmiştik.
Bu proje alanlarının ikisinde, Eşitlikçi Bütçeleme ve Semt Pazarlarının Üretici Kooperatiflerine açılması konularında somut önerilerle katılımcılık esasına değiniliyordu: bir Kent Bilgi Yönetimi Sistemi geliştirilmesi ile yurttaşa doğrudan geri bildirim, planlama ve takip olanağı tanınarak Kent Konseyinin bu anlamda güçlendirilmesi; üreticiden tüketiciye doğrudan erişim için Kent Konseyinin mahalle tüketim kooperatifçiliği başlığına yönlenmesinin Büyükşehir Belediyesinde kurulacak özel bir birim ile kolaylaştırılması. Başka proje alanlarıyla birlikte bu konudaki ayrıntıları, 2014 yılı başından itibaren ana muhalefet partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayının ekibine, danışmanlarına iletmeye uğraştık.
Başta öncelikli başka proje hazırlıkları içinde olunduğuna ilişkin açıklamalar yapıldı. Sonra adayın seçim ekibinin sıradüzeni (hiyerarşisi) içinde gitgide gerideki kademelere yönlendirildikçe Şubat 2014’te bağlantımız tamamen kesildi. Kısacası onlarca kişinin bir yıla varan çabasını Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı kampanyasına aktarmada başarılı olamadık. Çankaya’da Kent Konseyi kuruluşuna 2009 yılı sonrası girişilmişti. Zaten 2012 yılı içindeki yukarıda aktardığım 100. Yıl-Çiğdem Semt Meclisi girişimimiz de bu çerçevede yürütülmüştü. Semt meclisi çalışması, bir başka semtte daha 2013 Haziran’ında Gezi Hareketinin yarattığı dinamik sonrası sıcak gelişmelerle hız kazanmıştı. Burası Çayyolu idi. Dokuz mahalleyi kapsıyordu, mottoları ise “Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz.” ile “Bir gün herkes komşu olacak.” biçimindeydi. 2014 Mart’ındaki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi hazırlık döneminde yaşadığımız olumsuzluk ve seçim sonucunun arzu ettiğimiz yönde çıkmaması ve bir süredir yaşanan düş kırıklıklarından Mühendis Mimar Çalışma Grubunun da dağılmaya yüz tutması ile 2014 sonbaharından sonra Çayyolu Semt Meclisine daha çok ilgi duyar oldum.
Bu semt meclisi, 2014 yerel seçimi sonrası Çankaya Belediyesi’nce stratejik plan çalışmalarına dahil edilmiş ve katılımcılık konusu kendi çabaları sonucu açık ifadelerle bu plana sokulmuştu. Elbette Çankaya’nın çalışan tek semt meclisi Çayyolu’ndaki değildi. Çayyolu’ndan önce Yüzüncüyıl hariç dört tane daha (Kırkkonaklar, Birlik, Seyran ve Sokullu’da) etkinliklerini sürdüren semt meclisleri kurulmuştu. Öte yandan mahalle derneğimde yoğunlaşan yerel savunuculuk çalışmalarına katılıp kamuya açık alanların geniş kitlelerin kullanımına verilmesi, sokak köpeklerinin mahalle sakinleriyle uyumlu bir çözüm içinde yaşatılması için ilçe belediyesiyle ortak çaba harcanması, okul alanlarının kamunun çağdaş, laik eğitim kurumlarına ayrılması işlerinde gönüllülük yapmakla kalmamış, 2015 yılının son ayında yapılan Çankaya Kent Konseyi Genel Kurulunda Yürütme Kurulu yedek üyesi olmuştum. Bir yandan Kent Konseyi Yürütme Kurulu toplantılarına, bir yandan da kendi semtimde yaratamadığımız semt meclisi havasını Çayyolu’nda solumaya devam ediyordum.
Zaman geçtikçe Çankaya Kent Konseyi’nde yapılabilenlerle Çayyolu Semt Meclisi’nde süregiden kendiliğindenlik, hareketlilik ve yaratıcılık arasında farklar olduğu sezgim ve Çankaya Kent Konseyi’nin kendi dinamiğini yaratmakta yetersiz kaldığı düşüncesi ağır basar oldu. Kent Konseyi çalışması diye izlenebilen belediye birimlerinin eliyle yürütülen rutin işler ve projelere tanıklık etmekten öte gitmiyor, mahallelinin Çankayaevleri çerçevesinde zaten yapabildikleri etkinlikleri sahiplenmek kapsamında kalınıyordu. Konseyin kendi insiyitafi, yerel yönetim çalışmalarına aktif katılım ve izleme, bilgi edinme ve değerlendirme yerine, muhtarlar ve derneklerden gelen tekil taleplerin ve sosyal proje önerilerinin iletilmesi görevleriyle sınırlı çalışır olunmuştu. 2016 yılı ortalarından sonra Yürütme Kurulu toplantıları, daralan hareket alanının duyumsandığı, gitgide başkanın rutin açıklamalarını dinleme oturumlarına dönüşürken, üyelerin toplantı devamlılığı sürekli düşüyordu. Konsey Başkanı yeterli bulmadığı ilişkilerden duyduğu rahatsızlığı belediye yönetimiyle tekrar tekrar konuştuğunu belirtiyor, ama bir değişiklik gözlenmiyordu.
2017 yılının ikinci yarısı ve 2018’in ilk birkaç ayında artık toplanmaz da olduk. Sonunda 2018 ortaları geldi ve Kent Konseyi Başkanı görevini kendi talebiyle bıraktığını açıkladı. Sonraki aylarda da yürütme kurulu üyelerinden bazılarımız ayrılma taleplerimizi iletip bir genel kurul yapılsın, orada konseyin yeni başkan ve yürütme kurulu seçilsin diye bekledik. Bir yıl boyunca bu yapılamadı. Konseyde bunlar yaşanırken, komşuları olmadığım halde yakından izlemeye çalıştığım Çayyolu Semt Meclisi durmuyordu. Yaşam alanlarının geleceğini uzun uzadıya konuşuyor, bir semt belgeseli işine soyunuyor, her hafta düzenli buluşuluyor, çalışma grupları kuruluyor ve yılın sekiz ayı boyunca ayda bir farklı Kent Konsey Temsilcilerini konuk ediyordu. İki yılda onbeş kadar farklı kent konseyinin öyküsü sunuldu. Bir bölümünü canlı, geri kalanını video kayıtlarından izleyebildiğim bu konuklardan dersler çıkaralım denildi ve benden toparlayıcı bir oturumu yönetmemi istediler. 2017 Haziranında yaptığımız toplantıda katılımcılar Kent Konseylerinin, belediye yönetimlerine, özellikle yönetimin en üstüne bağlı yaşamaktan kurtulamadığını, her yerde farklı yorumlarla iş yapıldığını, konseylerin bir araya geldikleri platform ve birlikler olmasına karşın yapılanmalarını, görev anlayışlarını ortak bir biçime oturtmakta zorlandıklarını, gönüllülüğün, mevzuatın, olanak kısıtlılıklarının, yetki çekişmelerinin getirdiği zorlukları sıraladılar.
Her konseyde yönetime katılmanın ne anlama geldiğinin farklı yorumu, bunun sonucu birbirine benzemez uygulamaları ve kaçınılmaz olumsuzlukları doğuruyordu. Kent Konseylerini bir sınama, deney ve içtenlikli öğrenme alanı olarak görmek gerekiyordu. 2017-18 çalışma döneminde ülkenin farklı kent konseylerinden Çayyolu Semt Meclisi’ne konuk gelmeye devam etti. Biz izleyiciler onları dinleyip Çankaya adına için için özenmeye devam ettik.
İşte 2018 yılı sonbaharı geldiğinde onca kent konseyi deneyimini dinlemiş, beş yıllık yoğun bir semt meclisi etkinliğini yaşamış, bir buçuk yıldır da kendi ilçemizdeki kent konseyinin fiilen duraksadığı bir ortamda bir çekirdek fikir belirdi: Çankaya’da yerel katılımcılığı yeniden canlandırmak için 7-8 ay sonra yapılacak Mart 2019 yerel seçimlerini gözetmek düşüncesi. Geçtiğimiz Kasım ayındaki Çayyolu Semt Meclisi’nin oturumlarından birinin sonunda, “Çankaya Kent Konseyinin Genel Kurulu yapılarak çalışmaya başlamasını toplu olarak dile getirelim.” önerisi geldi. 24 Aralık 2018’de konseyin son dönem Yürütme Kurulu üyelerinin bir bölümü olarak imzalayıp belediyeye ilettiğimiz bir dilekçe ile Genel Kurul çağrısı yaptık. Üç ay sonra yapılacak yerel seçim vardı ve genel kurula gerek görülmedi. Birlikte hazırlık yapılsın önerisi ile önce 5-6 kişi ile başlayan toplanma, Aralık ayında 12-13 kişiyi buldu. İki semt derneği (Bahçelievler ve Çiğdem) ve üç semt meclisinden (Çayyolu, Kırkkonaklar ve Üniversiteler) tanıdıklar, bir muhtar, istifa etmiş konsey yürütme kurulunun iki üyesi buluşur olmuştuk.
Kendimize Çankaya Kent Konseyi Genel Kurul Girişim Grubu adını verdik. Ocak ayını aramızda yazışmalar yaparak ilgili dökümanları ve kent konseyleri ile ilgili toparladığımız izlenimleri, ilginç bulduğumuz akademik çalışmalardan seçilen birkaçını okuyup birlikte yorumlayarak geçirdik. 2019 yılı Şubatına girildiğimizde, Genel Kurul’un iki gün sürmesi fikri doğdu. Seçilecek Yürütme Kurulundan yapılmasını isteyecekleri konusunda karar önergelerinin konuşulacağı ilk günü takiben, seçimlerin yapılacağı ikinci gün biçiminde bir plan öngörüldü. Beş yılda biriktirdiğimiz izlenimler ve deneyimimiz ışığında, düşlediğimiz Kent Konseyi işleyişini konuşmaya başladık.
Asıl iş yapan, yurttaşın örgütlendiği, gerektiğinde uzmanlıklarla buluştuğu zemininin meclisler ve çalışma grupları olacağını öngördük. Kent Konseyi’nin, görüşmeler yoluyla uzlaşı sağlayıp genelde yön veren, Yürütme Kurulu’nun ise kısa vadeli işleri önceliklendirme, kaynak temini ve temsille görevli olacağı bir düzenlemeninyazılı usullere bağlanacağı net bir yönergeye gerek duyduğunda anlaştık. Konsey, organları eliyle çalışacaktı, ama geçmiş deneyim çeşitli çatışmaların yarattığı güçlüklerin altını çiziyordu. Muhtarlar, semt dernekleri, siyasi partilerin yerel ve mahalle çevreleri, merkezi kamu yönetiminin yerel birimleri, belediye meclisi ve belediye başkanlığı kendi yetki ve örgütleme alanlarına giriliyor diye düşünebilmekteydi.
Bu yüzden bütün bu seçilmiş ve atanmış görevlilerle girilecek ilişkilerdeki kısıtlar, Kent Konseyi ve organlarının özerkliğini korumak koşuluyla ve net olarak yönergede tanımlanmış, görüşme, karar alma biçimleri az çok belirlenmiş ve ilgili taraflarca kabul edilir olmalıydı. Bunlar güç işti tabii, ama işleyecek bir düzen kurmayı denemeye değer görüyorduk. Genel Kurul öncesinde, seçilmiş dar bir uzman grubunun görüşlerini alacağımız yarım günlük bir çalıştay yapmayı düşündük. Bir yandan da Genel Kurula kimler çağrılı delege olacak, bunun ilkelerini konuşmaya başladık. Beklediğimiz üzere Genel Kurulun yerel seçim sonrasında yapılacağı kesinleşti. Şöyle oldu: Çankaya Belediye Başkanlığına yeniden aday olan Alper Taşdelen seçim tanıtımı çerçevesinde 6 Mart’ta Çayyolu Semt Meclisi’ne bir ziyaret yaptı. Kendisine sorulması üzerine yeni dönemde Çankaya Kent Konseyi’ne önem verileceğini ve konseyin tam anlamıyla çalışacağını açıkladı. 24 Mart’taki bir gazete haberinde de Genel Kurul için Mayıs ayı hedefini gösterdi. Taleplerimiz duyulmaya ve durum açıklık kazanmaya başlıyordu.
Girişim grubu bu net tutumdan ve gazete haberinden cesaret aldı. Bunca zorlu konuda önümüz açılınca işin akademik ve uygulama yönünü araştırmış, uygulamalarda bizzat yer almış ve bize yakın duracağını bildiğimiz birine danışmaya karar verip yerel seçimin hemen öncesinde Mart ayının son günlerinde Savaş Zafer Şahin Hoca’dan görüşme talep ettik. Bizi uzun uzadıya dinledikten sonra, katılımcılığı sağlamış etkili bir kent konseyi için önerilerini yaptı. Aklımda kalanlar arasında, bir akademik danışma kurulunun sürekli görev yapması, konsey genel kuruluna çağrılacakların temsil gücü olanlar arasından özenli seçilmesi ile genel kurulun başında bu konularda ağırlığı herkesçe kabul görmüş bir akademisyenin çerçeveyi çizecek konuk konuşmacı olarak yer alması vardı.
Girişim grubunun Çankaya Belediyesi gözünde meşruiyeti olması gerektiği beni hep düşündürmüştü. Nasıl yapacaktık da tanınacaktık? Doğrusu, başkan yardımcıları arasında Kent Konseyi ile ilişkileri yürütme sorumluluğunu taşımış ve yeni dönemde de bu görevini sürdüreceğini anladığımız Nafiz Kaya ile aramızdan birkaçının eski tanışıklığı bunu aşmayı kolaylaştırdı. Seçim öncesi kendisiyle kurduğumuz bağlantı, seçimin hemen dört gün sonrasında yaptığımız uzun ve sıcak geçen görüşme ile meyvesini verdi. Yeniden seçilen ve kent konseyini çalıştırmakta kararlı görünen ilçe belediye yönetimi, girişim grubunu genel kurul hazırlıklarında yanında göreceğini bildirdi. Görevini yaklaşık sekiz yıldır sürdüren Kent Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Coşar aracılığıyla ilişki kurulduğunda, belediyenin üzerine düşeni yapacağı sözü verildi. Yeniden seçilen belediye başkanımız ile yapılan görüşme sonucunda da Genel Kurulun iki gün sürmesi, oturumların yapılacağı tarih ve mekan konularının tamamı netleşti.
Girişim Grubu bir hayli rahatlamıştı. Artık Çankaya Kent Konseyinin resmi mekanında toplanır ve belediyenin desteğini alır olmuştuk. Çalışmalarımız somutlaştıkça keyif alır, hız verir olduk. Genel Kurula Hazırlık Çalıştayını 30 Nisan’da yaptık. 12 çağrılı uzmana üç soru yönelttiğimiz bu odak grup çalışmasında kolaylaştırıcılık bana düştü. Dört saat süren üç turlu görüşmelerde Çankaya Kent Konseyi öncelikleri olarak demokrasinin keşfi, baskı grubu oluşturma, güven verme, konseyin ayakları üzerinde durmaktan önce emekleme aşamalarının gereklerini yerine getirmesi ve Çankayalılık öne sürüldü. Önerge taslaklarının ise Kent Konsey yönergesi, belediyenin 2020-2023 stratejik plan hazırlığında rol oynamak için hazırlık yapılması, yurttaş ihtiyaçlarının derlenmesi ve yerel hizmetlerin izlenmesi araçlarının geliştirilmesi ile sosyal yenilikçiliğin desteklenmesi gibi konularda öneriler yapıldı. Genel kurula çağrılı önerileri için ise, yabancı misyon ve Çankaya’da görev yürüten uluslararası kuruluş temsilcilerinin sayılması, o zamana dek aklımıza gelmeyen yerinde bir uygulamayı gündemimize soktu.
1 Mayıs Ankara kutlamalarının verdiği heyecan ve artan dayanışma inancımızla harıl harıl çalışmaya koyulduk. Bir yandan genel kurul gündemi ve karar taslakları için önergelerin yazımıyla, öte yandan kurulun duyurulması ve lojistiğiyle uğraşırken, yüz yüze görüşerek çağrılmak üzere özellikle önemli bulduğumuz kuruluşları aramızda bölüştük. Benim payıma on kadar mimar mühendis meslek odası düştü. Bazılarımız dernek ve sendikaları, diğerleri farklı meslek kuruluşlarını, muhtarların temsilcileriyle görüşmeleri üstlendi. Yaptığım ziyaretlerde mühendis ve mimar meslek odaları yönetimlerini kent konseyi konusundaki temel bilgilerde yeterli görmenin beni nasıl sevindirdiğini söylemeden geçmeyeyim. Konsey fikrine sıcak bakılıyordu. Altı karar taslağı için genel kurula sunulacak önerge metinlerini ben kaleme aldım. Konseyin sürekli çalışacak bir Danışma Kurulu kurması ile 4 ay içinde gidilecek bir Yönerge Genel Kurulu kararı bu önergeler arasındaydı.
Çankaya Belediyesi’nin yeni dönem Stratejik Plan hazırlığı, konseyin yeni yönerge taslağının yazımı, yerel katılım-izleme araçlarının geliştirilmesi ve sosyal yenilikçilik önerilerinin konseyce teşvik edilmesi için usuller bulunması da çalışma grupları kurulacak alanlar için önerilerimizdi. Gündemin ikinci günkü seçimler öncesinde yürütme kurulu üyesi ve başkan adaylarının kendilerini ve görüşlerini tek tek aktarmaları için konuşma yapmalarının istenmesi grubumuzca hemen benimsendi. Kent konseyleri genel kurullarında yenilik olarak iki günlük gündemin yanı sıra, bu demokratik uygulamaya yer vermekten hepimiz mutluluk duyduk. İlk günkü açılışta kent konseyleri çerçevesi konulu konuşmayı İlhan Tekeli Hocamızın üstlenmesi sevincimizi daha büyüttü.
25-26 Mayıs’ta yapılacak Genel Kurul hazırlıkları içinde seçimlerde kullanılacak oy pusulalarının tasarımı, duvarlara asılacak açık öneri panolarında sorulacak sorular ve nihayetinde divanın oluşumu için önerimiz ile hazırlıklar tamamlandı. “Çankaya Kent Konseyine güven duyulması için sizce ne olmalı?”, “Çankaya Kent Konseyinin ilk işi sizce ne olsun?” ve “Çankaya Kent Konseyi çalışmalarında yer almanız neye bağlı?” sorularını yazıp altını isteyenin doldurması için boş bırakacağımız dev poster panolarını duvara asmak üzere hazırladık. Bu arada konsey Genel Kuruluna delege olarak çağırdıklarımızdan toplantı günü öncesi başvuranların sayısı 140’ı geçmişti.
Nihayet altı aylık yolculuğumuzun sonuna geldiğimizi anladık. Harika bir girişim grubu çalışması olmuştu. Ben de, ‘90larda ilk kez bir kent kurultayı duyurusu ile tanıştığım yerel katılımcılık alanında onca zamandır içinden geçtiğim serüvene uzun uzadıya göz atma, yaşadıklarımı değerlendirme fırsatını bulmuş oldum.
Yaşamak, her şeyden önce öğrenmek demekti.
Yorumlar (0)