Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

'ODTÜ kentimizin güven, gurur, huzur alanıdır'

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Başkanı Gözde Güldal ile Kavaklık Direnişi üzerine söyleşi: "ODTÜ kentimizin güven, gurur, huzur alanıdır"

'ODTÜ kentimizin güven, gurur, huzur alanıdır'

ODTÜ’de yaşadığımız süreç planlamanın tek boyutlu bir alan olmadığını, kararların katılımcı bir biçimde alınması, planlama sürecinin katılımcı ve şeffaf bir biçimde yürütülmesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Kamu yararını sağlayabilmek adına, karar verici konumda olan otoriteler her zaman karardan etkilenen kesimleri dikkate almalı ve görüşlerini içermelidir.

Solfasol: Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ODTÜ’de bir KYK Yurdu yapılacağından ne zaman ve nasıl haberdar oldu?

Gözde Güldal: ODTÜ ve KYK ile 21 Mayıs 2018 tarihinde imzalanan protokolün basına yansıması sonucu Şubemizin söz konusu projeden haberi oldu.

 S.: Haberdar olduğunuz andan itibaren tavrınız nasıldı, neler yaptınız?

G.: Öncelikle ODTÜ Rektörlüğü ve KYK’ya resmi yazı ile başvurup yurdun yeri, kapasitesi, inşaat alanı vb. konularla ilgili detayları sorduk. KYK bu konularda bilgi veremeyeceğini ve ODTÜ Rektörlüğüne sormamız gerektiği şeklinde bir cevap verirken, yazımızın üzerinden aylar geçmesine rağmen ve ikinci kez bir yazı daha yazmamıza rağmen hiçbir şekilde ODTÜ Rektörlüğünden resmi bir bilgi edinemedik. Bu nedenle biz de konu ile ilgili Mimarlık Fakültesi Dekanlığı ve ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanlığı ile şifahi görüşmeler gerçekleştirdik. Projenin detaylarını ve yer seçimine yönelik alternatifleri ancak bu şekilde gayri resmi yollardan öğrenme şansı bulabildik. ODTÜ Rektörlüğünün bu ketum tavrını ve sürecin paydaşı olması gereken bir meslek odasının bilgi edinme taleplerine kayıtsız kalmasının arkasında yatan niyeti anlamamız mümkün değil.

S.: Sizce, ODTÜ’de bir KYK yurdu yapılması sürecinin bir krize dönüşmesinin (polis müdahalesi ve Kavaklık’ta yoğun ağaç kıyımı ile sonuçlanması) sorumlusu/ sorumluları kim(ler)?

G.: Bu sürecin krize dönüşmesinin baş sorumlusu yukarıda da belirttiğimiz gibi konunun paydaşlarını yok sayan ve ODTÜ bileşenlerini karar alma süreçlerinin dışında tutan ODTÜ Yönetimidir.

Bilkent-İncek yolu, bahar şenliği vb. konularda da öğrencisi, mezunu, akademisyeni ile ODTÜ bileşenlerinin, meslek odalarının ve STK’ları talep ve fikirlerini yok sayan bir tutum benimseyen ODTÜ yönetimi, KYK yurdu konusunda da benzer bir yol izlemiş ve yurt sorununun bir kriz haline dönüşmesine neden olmuştur. ODTÜ yönetimi, alanda çadır kuran öğrencileri ve KYK Yurdu kararına yönelen tüm tepkileri görmezden gelerek polis müdahalesine önayak olmuştur. Ancak bu noktada iğneyi kendimize de batırmamız gerekiyor. ODTÜ ve KYK arasındaki protokolün imzalanmasının ardından hızlı ve yeterli tepkinin ortaya konulmaması, Mezunlar Konseyi’nin yurdun kendi özkaynakları ile yapılabileceği çağrısını geç iletmesi, ancak inşaatın başlamasına az bir zaman kaldığı süreçte muhalefetin yoğunlaşması, alanda gerçekleşen tahribat ve polisin saldırılarını engelleme noktasında geç kalınmasına neden oldu.

S.: ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planında Kavaklık’ın kampüs alanı olarak gösterildiğini de dikkate alarak, Oda olarak Kavaklık özelinde ve genel olarak ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı ile ilgili değerlendirmeniz nedir?

2013 yılında onaylanan ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı, kampüs içerisindeki doğal alanların korunması ve ormanlık alanların genişletilmesi konularında büyük oranda başarılı bir plan. Oda olarak bu plana yönelik karşı çıktığımız temel iki konudan birincisi Anadolu Bulvarı’nın uzatması olan 1071 Malazgit Bulvarı'nın 1990’lı yıllarda hazırlanan 2015 Ulaşım Ana Planında alınan kararların aksine çok geniş bir otoyol statüsünde yola çevrilmesi ve ikincisi de kampüs altından geçecek olan tünel yol olmuştur. Her iki yol da hem kampüs bütünlüğünü bozan ve kampüs içerisindeki sit alanlarına zarar verecek plan kararları alınmasına yol açmıştır. Bu yolların kampüse verdiği zararların yanı sıra kent içi ulaşım için de çeşitli problemlere yol açacağının altını çizmek gerekiyor. Bildiğimiz gibi her yol kendi trafiğini yaratmakta ve daha fazla yol yapımı uzun vadede her geçen gün daha çok aracın trafiğe çıkmasına neden olmaktadır. Sorunun köküne inilmeden yapılan faaliyetler nedeniyle trafik probleminin çözümünü sağlamamaktadır.

O dönem dava açmamızın temel eksenin bu yol ve tünel projeleri oluşturmuştu. Ancak kampüs alanına yönelik bir itirazımız olmamıştı. S.: Şehir Plancıları Odası ile Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin birlikte açtıkları dava ile ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planının iptalini istediklerini biliyoruz. Bu iptal talebinin gerekçesi nedir? Kavaklık ile ortaya çıkan yeni durumda ek bir dava açacak mısınız? ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı ile ilgili kim, ne yapmalı? Bir önceki soruda da belirttiğimiz üzere davamızın temel argümanını tünel ve Malazgirt Bulvarı projeleri oluşturmaktadır.

KYK yurdunun yer seçimine yönelik İmar Planlarına dava açma süresi doldu. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in söylemi sonucu ODTÜ Kampüsünün bir parselasyon planının olmadığı bilgisini ve bu nedenle de inşaat ruhsatı verilemeyeceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Ancak İmar Kanunu’nda yapılan son değişiklik ile bu durum ortadan kalktı ve Kamu kurumları parselasyon planı olmadan da inşaat ruhsatı alma hakkı kazandılar, bu durumda ODTÜ yönetimi inşaat ruhsatını imar planına dayanarak alabilir. Teknik olarak değerlendirildiğinde KYK yurdunun ODTÜ içerisinde yapılmasında bir engel bulunmamaktadır. Ancak Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak bu konu özelinde ısrarla belirttiğimiz üzere konunun salt teknik olarak değerlendirilmemesi, politik bir arka planının olduğunun farkında olmamız gerekiyor.

ODTÜ Kampüsü içerisinde bu çapta bir KYK yurdu yapılmasının arkasında yatan temel amacın, ODTÜ geleneğine yönelik bir saldırı olduğu düşüncesindeyiz. Bugüne kadar çeşitli yollarla ODTÜ’yü ele geçirmeye çalışan ve ODTÜ’nün politik duruşunu bastırmayı amaçlayan AKP iktidarı, KYK yurdu ile doğrudan bu geleneği hedef almaktadır. Önceki yıllarda polis zoruyla gerçekleştiremediği dönüşümü, kampüs içerisinde 2000 kişilik bir yurt yaparak gerçekleştirmeye çalışıyor. KYK yurtlarında karşılaştığımız gerici uygulama ve etkinlikler, hijyen ve konfor koşulları, psikolojik ve cinsel şiddet vakaları, siyasi baskılar, güvenlik baskıları ve problemleri hepimizin malumu.

Bu büyüklükte bir KYK yurdunun kampüs içerisine yapılmasının temel nedenini ODTÜ’nün aydın, devrimci, özgürlükçü ve sorgulayan bireyler yetiştirme anlayış ve geleneğine karşı politik bir saldırı olarak yorumluyoruz. Bu nedenle konuya teknik bir bakış açısından ziyade, politik arka planını sorgulayarak yaklaşılması gerektiğini düşünüyoruz.

S.: Bu krizden genelde konunun tarafları olan ODTÜ, KYK, Belediyeler vb. ne ders çıkarmalı, ne öğrenmeli?

Özelde meslek odaları (proje ve plan müelliflerinin durumunu da dikkate alarak) ne ders çıkarmalı, ne öğrenmeli? G.: ODTÜ’de yaşadığımız süreç planlamanın tek boyutlu bir alan olmadığını, kararların katılımcı bir biçimde alınması, planlama sürecinin katılımcı ve şeffaf bir biçimde yürütülmesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Kamu yararını sağlayabilmek adına, karar verici konumda olan otoriteler her zaman karardan etkilenen kesimleri dikkate almalı ve görüşlerini içermelidir. ODTÜ kentimizin güven, gurur, huzur alanıdır. Akademi özgür, bilimsel ve bağımsız bir ortama sahip olmalıdır. Mevcut üniversite yönetimi huzur ortamını adım adım yıkmış, her barışçıl duruşta kampüse polisin rahatça girebilmesine ve şiddet ortamının yaratılmasına neden olmuştur.

Öncelikle üniversitede polisin varlığını sürdürmesine derhal bir son vermeli ve yönetimin aldığı kararların şiddet ve dayatma ile gerçekleştirilmesinden vaz geçilmelidir. Üniversitelerden beklenildiği gibi sorunların çözümünde bilim, güven ve iletişim ortamını sağlaması, sorgulama ve çözümleme faaliyetlerinde öncü rol oynaması gerekmektedir. ODTÜ’nün seçilen değil atanan rektörü Verşan Kök ve ortak karar aldıklarını belirttikleri yönetimi; bulundukları kurumun kendilerine yükledikleri sorumluluğu yeniden sorguladıktan sonra, korumak ve geliştirmekle sorumlu oldukları doğal değerleri ile ön planda olan kampüsün öğrencileri, öğretim görevlileri, mezunu, ve kurumsal değerleri ile bir bütün olduğunu içselleştirmelidir.

Bu bağlamda yenilikçi, kapsayıcı, şeffaf ve tüm bileşenlerini kapsayan bir katılımcılık ile kararlar almaya açık olmalıdır. KYK bu sürecin çok kritik bir tarafıdır. Bu politik tercihi kendimiz değerlendirirken ODTÜ Yönetimi, ODTÜ Mezunlar Derneği desteğine rağmen neden KYK Yurdu konusunda ısrarcı olmaktadır sorusu en kritik noktada kalmaktadır. Bu soruyu bir kenara koyarak KYK kurumsal olarak kendini değerlenmesi gerekliliği ise şu soruya dayanmaktadır; ihtiyacı olmasına rağmen (konunun taraflarının görüşleri, kaç kişilik bir ihtiyaç olduğu, yurdun kampüsün içinde veya dışında yapılma durumu vb. konuları ayrıca değerlendirilmelidir) öğrenciler/mezunlar/ eğitimciler kendi kampüsünde neden KYK yurdu istememektedir? Kurumun kendi yurtlarında yaşanan taciz, yangın, zehirlenme, fişleme, ulaşım vb bütün sorunlar irdelenmelidir. KYK yurtları toplumun güvenini nasıl kazanabileceği konusu kurumsal olarak değerlendirilmeli, sorunların çözümüne yönelik kararlar alınmalı, faaliyetler gerçekleştirilmeli ve toplumla paylaşılmalıdır. Bu noktadan sonra “gerçekten” ihtiyacı olan illerde, uzlaşı sağlanmış alanlarda, yüksek öğrenim ihtiyacı temel alınarak yurt planlamasına devam edilmelidir. Meslek odaları tüm kentte yapılan çalışmaları izlemekte ve kamu yararının sağlanması konusunda sürece dahil olmaktadır. Ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde genellikle meslek odalarının görüş alınmasını kapsayan ve katılımını sağlayacak faaliyetler oluşturulmamaktadır. Meslek odaları, çoğunlukla, kamuyu zarar uğratacak konularda dava açarak ve suç duyurularında bulunarak sürece dahil olabilmektedir. Benzer durumun sendikalar için de geçerli olduğunu görebiliyoruz.

ODTÜ süreci, kamu yararı için mücadele veren toplumsal muhalefet kanallarının, meslek odalarının ve diğer bileşenlerin, mücadele kanallarının yetersizliğini bilerek ama başka kanalların birlikte açılabileceğinin bilincinde ve güçlü bir biçimde destek vermesi gerektiğini göstermiştir. Elbette her kesim toplumsal muhalefeti güçlendirirken, mesleki bilgi ve etik ilkelerine bağlı kalarak bu sürecin bir parçası olmalıdır.

S.: Gelinen noktada bundan sonra bu kim, ne yapmalı? Önerileriniz neler?

G.: Öncelikle polisin ODTÜ’den çıkması sağlanmalı, ODTÜ yönetimi aldığı hatalı kararlar silsilesi ve üniversitesinde ön ayak olduğu şiddet ortamı için derhal hesap vermelidir. Yönetim tarafından, üniversitenin bütününü ilgilendiren plan çalışmalarını, açık ve şeffaf bir biçimde yürütüleceği garanti altına alınmalıdır. KYK yurdu temelinde bakıldığında, ODTÜ değerlerini bugün ve gelecekte herhangi bir tehdite maruz kalmayacak ve koruyup geliştirecek şekilde bir yapılanmayı ODTÜ yönetimi kendi olanakları ve bileşenleri ile yaratması gerekmektedir. ODTÜ bilindiği gibi Türkiye’nin en eski Şehir ve Bölge Planlama Bölümüne sahip bir üniversite.

Planda belirlenen kullanımlar ne olursa olsun, kampüste önemli ölçüde bir değişiklik yapılacağı zaman öncelikle tüm üniversite bileşenlerinin, akademisyenlerin, öğrencilerin, ilgili meslek odalarının, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin katılımını sağlamalı, görüşlerini dikkate almalı. Benzer biçimde alana yönelik tüm araştırmaları eksiksiz bir biçimde yapmalıdır. Bütün bu çalışmalar ve paydaşlarının görüşleri dikkate alınarak karar alma süreçleri yürütülmelidir.

S.: Belirtmek, vurgulamak istediğiniz başka bir şey var mı?

G.: Ankara’da inşaat faaliyetleri bitmek bilmeyen hırs ve açgözlülükle devam etmekte, bu faaliyetlerin devam edebilmesi için alınan plan kararları ile kentin en değerli doğal, tarihi ve kültürel alanları sermayeye peşkeş çekilmektedir. Bizler planlama faaliyetlerinin mesleki altyapıda ve kamu yararı altyapısında değerlendirmesini yaparken, diğer yandan bu faaliyetlerin olası sonuçlarının mekanın doğal, kültürel, tarihi, kurumsal, özgün özelliklerinin yerle bir edilmesi süreçleri ile de mücadele ediyoruz. ODTÜ’nün 60 yılı aşkın aydın, devrimci, özgürlükçü ve sorgulayan bireyler yetiştirme anlayışı, AOÇ’nin devrimci bir anlayışla Başkentte kurgulanmış tarımsal arge merkezi olması ve bizlere miras bırakılmış geliştirmeyi bekleyen tarımsal arazileri, Saraçoğlu Mahallesi, Eymir Gölü, İmrahor Vadisi ve kentimizin daha nice değerleri büyük bir tehdit altındadır. Bu yozlaşmış geniş perspektifli saldırılara karşı doğru bilgiye hakim olarak mesleki, hukuki, kurumsal, bireysel mücadele alanlarının da genişlemesi, örgütlenmesi ihtiyacı bulunmaktadır.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış