Pandemi ile Mücadelede “Yasak Hemşerim!” Modeli

Pandemi ile Mücadelede “Yasak Hemşerim!” Modeli Devlet Olmak ya da Olamamak

İçişleri Bakanlığı, 8 Eylül’de yayımladığı bir genelge ile kafe, restoran ve eğlence yerlerine ek kısıtlamalar getirdi. Ne kapsamı, ne yasal dayanağı, ne de Covid-19’la mücadeledeki anlamı anlaşılamayan pek çok kısıtlama altında faaliyetlerine devam etmeye çalışan işletmeler müzik yayınına kısıtlama getiren son genelge ile ne yapacaklarını iyice şaşırmış durumda. İçişleri Bakanlığının etkisini tartmadan, yaratacağı ikincil, üçüncül (çarpan) etkilerini umursamadan ve bu genelgeden etkilenenler için hiçbir destek duyurmadan aldığı yasaklama ve kısıtlama kararlarına eklenen bir yenisi ile bu sefer de kafe, restoran ve eğlence yerlerinde müzik çalınmasına yasak getirildi. Genelgede, "Restoran, otel, kafe vb. tüm yeme-içme ya da eğlence yerlerinde saat 24.00’ten sonra müzik yayınına (canlı müzik, kayıt dinletilmesi vb. her türlü yayın dahil) hiçbir şartta izin verilmeyecek. Mülki idare amirlerinin koordinasyonunda kolluk birimleri ve yerel yönetimler bu konuda gerekli tüm tedbirleri alacak" denildi.

“Tez müzik kesile!"

Bu yeni yasakların ve kısıtlamanın Covid-19'la mücadeleye ne tür bir katkısı olacağı belli değil. Açık olan ise binlerce insanın bir gecede işsiz kaldığı... Bu genelgede ortaya konan yeni kısıtlamalara gerekçe oluşturan bilimsel bir değerlendirme olduğunu ve bu yasakların gerekli olduğunu varsaysak bile Devlet olmanın sorumluluğu bu yasaklama kararıyla birlikte bundan etkilenecek olanlara ilişkin alınan destekleyici tedbirleri de açıklamayı içerir, içermeli. ‘Yasak hemşerim. Ben yasakladım, gerisini siz düşünün’ tavrı ile salgınla mücadele edilemeyeceği açık. Bu kararları alanlar bunu göremeyecek kadar şuursuz olamayacaklarına göre ancak umursamamaları söz konusu olabilir ki, bu daha da kötü!

Devlet Olamamak…

Aldığı kararların başkalarına etkisini umursamamak, kişisel bir eylem olduğunda buna bencillik adını koyup geçebiliriz. Kendinize acı çektirmekten hoşlanmıyorsanız bencil insanlarla arkadaş olmamayı seçip kendinizi bencilliklerinden koruyabilirsiniz. Bu eylem kişisel düzeyden idari düzeye çıktığında ise bunun adı bencillik olmaktan çıktığı gibi etkisi de kişisel olmanın ötesine geçiyor. Bir kararınızla on binlerce insanı işsiz, aşsız bırakabiliyorsunuz işte ve bundan etkilenenlerin yapabileceği hiçbir şey yok.

Ne yazık ki, Türkiye’de Covid-19 ile güya mücadele sorumluluğun salgından en çok etkilenen kesimlere yüklenilmesi olarak yürüyor. Yetkiyi, kaynağı, bilgiyi elinde tutanlar bunların hiçbirine sahip olmayanları suçlayarak, salgının düğüne giden teyze, bayram namazına giden amca yüzünden engellenemediğine inandırmak istiyorlar bizleri. Bu ve benzeri vakaları ve kişileri önümüze atıp salgınla mücadelede yapmadıkları şeyleri perdenin arkasına gizliyorlar. Koca bir devlet tek tek kişilerin sorumsuz davranışlarının arkasına saklanmaya çalışıyor. 

Sadece yasaklamak, norm koyarak zorlamak ile devlet olunduğu günler Ortaçağdaydı ve orada, olduğu yerde, geçmişte kalmalı. Karar alma yetkisini elinde tutanlar bugün, Ortaçağdan farklı olarak, aldıkları kararların sonuçlarından da sorumlular. Salgın gibi tek tek her birimizi ve birlikte hepimizi yaşamsal olarak etkileyen bir konuda idari kararlar almak ise bundan da fazlasını gerektiriyor. Ayırımsız, herkesin birlikte ve tek tek her birimizin ayrı ayrı insan haklarını gözetmek ve kimsenin haksızlığa uğramayacağı bir duyarlılıkla karar almak bugün iyi insan, iyi siyasetçi, iyi bürokrat olmanın olmazsa olmazı… Bu genelge özelinde görüldüğü üzere mevcut siyasetçi ve bürokratlar ise bundan o kadar uzaklar ki aksini talep etmek bile garip görünmeye başladı. Her gün Covid-19’dan ölen bir uçak dolusu insanın haberine bir maç skoru gibi yarım yamalak bakıp geçiyor olmamız bunun bizdeki görüntüsü… Çevremizdeki insanlar işlerini, aşlarını, yaşamlarını kaybediyor; geriye kalan bizler ise insanlığımızdan eksiliyoruz.

Ankara'da yıllardır profesyonel DJ'lik yapan Alper Fidaner bu duruma tepkisini ve etkinlik/eğlence sektöründe işsiz kalanlarla dayanışmasını sosyal medyadan duyurdu.

Fidaner paylaşımı şöyle:

“Profilimizi kırmızıya boyuyoruz. Eğlence ve etkinlik sektörleri pandemi bahane edilerek yok edilmeye çalışılıyor. Mekanların bir kısmı aylardır kapalı, organizasyonlar yapılamıyor, çalışanlar aylardır işsiz. Açık olan mekanlar ise ağır kısıtlamalar ve baskı ile karşı karşıya. Belirsizlik de cabası. Uzak olmayan bir vadede hepimizin bu durumun kalıcı sonuçlarıyla karşı karşıya kalacağımızı tahmin etmek güç değil. Kaç işletme bu koşullara direnebilir ki? Salgın kontrol altına alındığında eski bildik, müdavimi olduğumuz mekanları yerinde bulma, etkinliklere erişme ihtimalimiz maalesef çok düşük görünüyor. Yerlerini nasıl mekanların ve kimlerin dolduracağını merak ediyoruz. Bu nedenle herkesi çok geç olmadan bu eşitsizliğin son bulması için birleşmeye ve dayanışmaya çağırıyoruz”

Ayırımcılık Yapılıyor

Alper Fidaner’e, pandeminin başından beri eğlence sektörüne getirilen kısıtlamalarla ilgili değerlendirmesini sorduğumuzda ise şunları söyledi:

“Sektör çalışanları ilk baştan itibaren alınan önlemleri, kendilerine getirdiği külfeti de sırtlanarak ciddiye alıp sessiz kaldı. Ancak işin öyle olmadığını, ciddi bir ayırımcılık yapıldığını sonradan gördük. Son yayımlanan genelgeyle birlikte baktığımda iktidarın pandemiyi bahane ederek sosyal hayatı kendi tercihleri doğrultusunda yeniden biçimlendirmeye çalıştığını düşünüyorum. Olağan dışı dönemlerde özgürlüklere getirilen sınırlamalar, zamanla yerleştirilip kalıcı hale getiriliyor. Bunun çok örneğini yaşadık” 

Pandemi ile (pandemi yüzünden değil) elimizden alınmaya çalışılanın aslında hayatımız olduğunu söylüyor Alper Fidaner. Pandemide yaşamımızı korumak için sadece maske takmak, fiziksel mesafeye ve hijyene dikkat etmek yeterli değil. Açık ki, hayatlarımızı şuursuz siyasetçi ve bürokratların hazırladığı genelgelere teslim etmemek de Covid-19’la mücadeleye dahil!

Fotoğraf: Staffan Widstrand Fotoğraf: Staffan Widstrand

Türkiye’de Covid-19 ile güya mücadele, sorumluluğun salgından en çok etkilenen kesimlere yüklenilmesi olarak yürüyor. Yetkiyi, kaynağı, bilgiyi elinde tutanlar bunların hiçbirine sahip olmayanları suçlayarak, salgının düğüne giden teyze, bayram namazına giden amca yüzünden engellenemediğine inandırmak istiyorlar bizleri.

Pandemide yaşamımızı korumak için sadece maske takmak, fiziksel mesafeye ve hijyene dikkat etmek yeterli değil. Açık ki, hayatlarımızı şuursuz siyasetçi ve bürokratların hazırladığı genelgelere teslim etmemek de Covid-19’la mücadeleye dahil!

Yazar Mehmet Onur Yılmaz

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR