Bu yazımda engelli bireylerin sanata erişimini paylaşacağım. Türkiye’nin neredeyse %12'sini engelliler oluşturmakta. Ancak her alanda olduğu gibi sanata erişim engelliler için hiç de kolay değil. Toplumun ve yasaların engellileri görmezden geldiği bir ülkede hem sanata ulaşmak hem de sanatı icra etmek zor. Sanat ile ilgilenen biri olarak, sergi salonlarının erişime uygun olmadığı mekanlar oldukça fazla... Örneğin sergi salonlarında merdivenler, tablolarda sesli betimleme, sergi salonlarında görev alan kişilerin işaret dili bilmemesi, asansörlerin tekerlekli sandalye için uygun olmayışı ve engelli tuvaletlerinde kadın ve erkek tuvaletinin ayrı olmadığı gibi depo olarak kullanılması sebepleri ile biz engelliler sanatsal çalışmalarda yer alamıyoruz.
Aynı müziği dinlemek ve söylemek, aynı filmi hep bir arada izlemek, aynı sergiyi hep bir arada gezmek görmek, aynı tiyatro sahnesinde oynamak ve izlemek, hep bir arada sinemaya katkı sunmak, kısacası sanatı hep bir arada paylaşmak mümkün mü? Bence mümkün...
Türkiye'de bir çok sanat merkezine giden ve bu merkezlerde sanat kurslarına katılan kaç engelli birey gördünüz? Belediyelerin engelliler için açmış olduğu rehabilitasyon ve yaşam merkezlerinde yapılan birçok sanat etkinlikleri sadece engellilerin zaman geçirmesi için düşünülmüş. Ancak sanat kaygısı olan engelli bireylerin; okuyarak, engelli ve engelsiz bireylerle aynı ortamda, bir arada sanatı ve bilgiyi paylaşması mümkün olmuyor.
2005 yılında çıkarılan 5378. sayılı kanunda "Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmi yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapıların kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun hale getirilme zorunluluğu" olduğunu belirtir. 2005 yılından bu yana erişilebilirlik konusunda hiçbir adım atılmadığı aşikar... Her yıl gündeme getirdiğimiz "erişebilirlik" sorunu çözüm noktasında büyük bir adım atılmadı.
Küçükesat Semt Hali ve Çarşısını yeniden kullanılabilir hale getirip, sanat ve üretim merkezine çevirebiliriz.
Yerel yönetimin, Ankara'nın en güzel mekanlarını kentsel dönüşüme çevirmek için yıktığı mekanları acaba gerçekten geri dönüşüme çevirdi mi? Belki Solfasol Ailesi olarak, Küçükesat Kültür Sanat İnovasyon Merkezi ile yıkmadan sanatı icra edebiliriz. Küçükesat Semt Hali ve Çarşısını yeniden kullanılabilir hale getirip, sanat ve üretim merkezine çevirebiliriz. Birçok ülkede binalar tarihsel dokuyu bozmadan, ergonomik hale getiriliyor. Bizler de engelli ve engelsiz diye ayrıştırmadan aynı ortamda üretime, sanata katkı sunarak işler hale getirebiliriz. Ve her zaman belirttiğim gibi "Attığımız çöp şişenin bile geri dönüşümü varsa hem insanların hem de mekanların geri dönüşümü mümkün."
Sevgiler herkese…
Yorumlar (0)