Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Süpürgeci Kadınlar

Kızılay sokaklarında ellerinde süpürgeleri ve faraşları ile sıklıkla karşılaştığımız Çankaya Belediyesi kadın temizlik işçilerinden Filiz Yılmaz’la, evlerinden Ankara’nın tozlu sokaklarına uzanan temizlik serüvenlerini, kent ve kadınlık deneyimleri üzerinden konuştuk.

Süpürgeci Kadınlar

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

 35 yaşındayım. Evliyim, 2 çocuk annesiyim. Çankaya Belediyesi’nin “Kadın Temizlik İşçileri” projesi kapsamında işe ilk alınan elemanlardanım. 3 yıldır Çankaya Belde A.Ş.’de “süpürgeci eleman” olarak çalışıyorum.

 Hangi bölgelerde ve günde kaç saat çalışıyorsunuz? Sizinle beraber kaç kadın bu işi yapıyor?

Yenişehir bölgesinde 28 bayanız. 2 vardiyamız var. Sabah vardiyası 7’de başlıyor, öğlen 3’te bitiyor. Diğer vardiyaya ise 11 buçukta başlayıp, 7’ye çeyrek kala bırakıyoruz. Kalabalık bir bölge olduğu için 2 vardiya çalışıyoruz. Haftada bir gün de izin hakkımız var. Çalışmaya başladığımız dönemde 100 kadın olarak başladık bu işe. Ancak sayımız giderek artıyor. Şu anda 125-130 civarı bayan arkadaşımızla birlikte çalışıyoruz.

 Bu işi ilk duyduğunuzda neler düşündünüz? Bir kadının sokakta temizlik işçisi olarak çalışma fikrini nasıl karşıladınız?

 İlk duyduğumda nasıl olur, yapabilir miyim diye düşündüm. Bir de hiç duyulmamış ve görülmemiş bir şey, sokakta. Nasıl tepki alacağız? Nasıl karşılanacağız? Çevrenin bakış açısı nasıl olacak? Doğrusu her şeyi düşündüm ilk baştan. Zorluklarını da baştan fark etmiştim. Ama bir taraftan da çalışmak istiyorum. Önüme bir fırsat gelmiş, değerlendirilmelidir dedim kendimce. Karar verdim ve başvurdum. İşe alındığımda hem sevindim, hem üzüldüm. Yapabilecek miyim, yapamayacak mıyım? diye. O zaman oğlum 3 yaşındaydı. Onu bırakıp çalışmaya gelmek çok zordu.

Ankara’nın merkezinde Kızılay’da günün her saati kalabalık olan sokaklarda çalışıyorsunuz. Çalışmaya başlamadan önce buralar, bu bölgeler sizin için ne ifade ediyordu?

Kızılay benim için çocukları sinemaya, Burger’e, Mc Donals’a getirdiğim bir bölgeydi. Yani etrafındaki çöpe, temizliğe ne de başka bir şeye hiç dikkat ettiğim bir yer değildi. Çocuklarımla geldiğim, alış-veriş yaptığım, gezip tozup gittiğim bir yerdi. Şimdi resmen bütünleştik, evimiz gibi oldu çalıştığımız bölgeler.

Bir kadın belediye işçisi olarak sokakta çalışmanın ne tür zorlukları var? Çalışma koşullarınızdan biraz bahseder misiniz?

 Bizim işimiz bedensel olarak çok yorulduğumuz, beden gücü harcayarak yaptığımız bir iş. Ben kendi açımdan da, arkadaşlarım açısından da bakınca mevsim şartları, hava şartları bizi çok etkiliyor diyebilirim. Ne kadar giyinseniz de kat kat, üşüyorsunuz soğukta. Yazın da aynı şekilde sıcak zorluyor.

Çalışırken insanlar size nasıl tepkiler veriyorlar? Örneğin kadınlar bir kadının temizlik işçisi olarak çalışmasını ve sokakları temizlemesini nasıl karşılıyorlar, ne tür tepkiler veriyorlar?

 İlk zamanlarda çok komikti, şimdi alıştılar artık. Mesela kışın başlamıştık biz işe. Kış olduğu için şapka takıyorduk ve şapka yüzünden saçlarımız görünmüyordu. Arkadan da erkek zannedip genellikle adres sorarken ağbi, amca diye sesleniyorlardı. Döndüğümüzde bayan olduğumuzu görünce şaşırıyorlardı. Şimdi bile şehir dışından Ankara’ya gelip bizi ilk defa görenler oluyor, şaşırıyorlar, bakıyorlar. “Sokakları bayanlar mı temizliyor” diyorlar. “Evet” diyorum ben de. “ İlk defa görüyorum çok güzel” diyenler de var “Bayanın sokakta ne işi var” diyenler de.

Bu soruyu tersinden soracak olursak siz işinizi yapıyorken çevrenizden geçen, kafelerde oturan ya da mağazalarda alışveriş yapan kadınları gördükçe neler hissediyorsunuz?

Neler hissediyorum... Şöyle bir şey aslında, ben de mesai saati bitiminden sonra oralarda rahatlıkla oturabileceğimin, zaman geçirebileceğimin farkındayım. Yani o imkanlara sahibim. Ben çalışmayıp evde oturmuş olsaydım ne o kafeyi, ne de orada insanların olduğunu görecektim.

Ailenizden ve yakın çevrenizden işinizle ilgili ne tür tepkiler alıyorsunuz?

En büyük tepkiyi babamdan aldım. Kızdı, çok aşırı bir tepki verdi. Ama ben işe kabul edildikten sonra babamın tepkisini çok takmamaya çalıştım. Uzun bir süre babamdan çekindiğim için çalışmaya ilk başladığımızda yapılan haberlerde, çekilen fotoğraflarda hiç bir kareye girmedim. Babam uzun bir süre bana “Çıkacaksın o işten, çalışmayacaksın, düzgün bir iş bul” diyerek çok kızdı. Zaten ben de işe başladığımızın ilk günü çalıştım, ikinci günü ben bu işi yapamam dedim. İnanın ilk gün, utanç duygusuyla kafayı yerden kaldıramıyordum. Eminim herkes az da olsa yaşamıştır bu duyguyu. Sonra eşimin, kızımın fikrini aldım. Onlar kararı bana bıraktılar. Tekrar işe geldim, kıyafetlerimi giydim, başladım. O gün bugündür de çalışıyorum hala.

Ankara’nın sokaklarını siz temizliyorsunuz. Peki evde temizlik işlerini kim yapıyor?

 İlk zamanlarda kafayı yiyecek duruma gelmiştim açıkçası. Çok titiz bir insandım. İstedim ki hem evi hem işi aynı şekilde eksiksiz götüreyim. İkisinin bir arada gitmediğini anlamak uzun sürdü benim için. Sonra baktım ki bu böyle olmayacak. İşi oluruna bıraktım ve işten eve bedenen çok yorulup gittiğimde, ertesi güne dinlenerek uyanmanın daha önemli olduğunu kavradım ve ev işini ertelemeyi öğrendim. Daha sonra eşim ve çocuklarım da dahil oldular ev işlerine. Herkesin sorumlukları var artık.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış