Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Türbeler, Hamamlar, Kadınlar

Türbeler, Hamamlar, Kadınlar

Türbeler ve hamamlar, -bir zamanlar- camilerin parçası olsa da şimdi camilerin dışladığı kadınları kapsıyor. Bu mekanların özellikle de kadınlar devam ettikçe dini anlamlarından daha çok soyutlandıkları da söylenebilir. Bu soyutlama benim için Hacendi, Yahudi ya da İstiklal Mahallesi olarak bilinen bölgede ortadan kalktı. Ankara'nın en meşhur hamamı Şengül, burada yer alıyor mesela. Bu 16. yy hamamının sadece Müslümanlar değil tüm mahallelilerce kullanılmış olduğu söyleniyor. Şu sıralar burada neredeyse sadece Müslümanlar var. Eskiden Ankara'nın en zengin mahallerinden birisiyken artık en yoksullarından birisi. Sakinlerinin hamam ücretini ödeyecek gücü bile yok. Ama bu hamama Ankara'nın her tarafından ziyaretçiler akın ediyor. Bende izolasyon ve devamlılık mevhumunu uyandıran da kadınların burayı sahiplenişi, bu mekan sayesinde geçmişle bağlantı kurmaktaki ısrarları oldu.

Ankara tarihini hala en iyi temsil eden yer bu mahalle. Çünkü ismi İstiklal ya da Sakalar olsa da Yahudi Mahallesi diye anılıyor ama aynı zamanda Ermeni mahallesiymiş de. Yahudiler Ermenilerle karşılaştırıldığında hem görece geç terk etmiş mahalleyi -1980’lerde- hem de var olan durumun cemaatinin kendi seçimi olduğunu söylüyor mahalleliler. Zaten İstiklal ismi de başlı başına bu çeşit bir bağlantıya tekabül ediyor: İstanbul'daki yarı dökülen, yarı mamur İstiklal Caddesi’yle Ankara'daki çürümeye bırakılmışİstiklal Mahallesi arasında isminden başka çok benzerlik yok gibi gözükse de eskiden, gayri-Müslimlerin yaşadığı mahallelerin sonradan İstiklal olarak adlandırıldığını görüyoruz. İstiklal, Türkiye'nin büyük güçlerden ve onların Yunanistan gibi temsilcilerinden bağımsızlığı anlamına geliyor. Yahudi Mahallesi diye adlandırılan İstiklal'deki dikenli tellerle çevrili havra neredeyse görünmez. Yılda bir kez dünyanın çeşitli yerlerinden Yahudilerce ziyaret ediliyor ve geri kalan zamanlarda kapalı.

1925-1950 yılları arasında, yani tek parti döneminde Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Dair Kanun ile türbe ziyaretlerinin yasaklanması iki amaca hizmet ediyordu: laikliği benimseyen devletin kendi İslam yorumunu pekiştirmesi ve geçmişle bağlantının mekansal olarak da kesilmesi. Laikliğin devlet ve din işlerinin ayrılmasından ziyade, devletin dini tamamen kontrolüne alması demek olduğu daha pek yakınlarda bu kadar net tela(uz edilmeye başlandı. Bu kontrol ekseninde, kadınların dinin kenarına daha önce görülmemiş ölçüde itilmesi ise pek sürpriz olmadı. Camiler erkeklerin mekanı olmaya devam etti. Kadınlarsa türbeleri bu yasakla belki daha da fazla sahiplendi. Yirmi beş seneden fazla sürecek olan yasak süresince, türbeler hakkında kapılardaki kilitlerin yok olması, nöbetçilerin oralarda duramaması gibişehir efsaneleri yaratırlarken, dışarıdan da olsa ziyaretler devam etti -zaten buna engel olacak bir şey de yoktu. 1960'lara gelindiğinde hem köyden kente göçen ve yasağı bilmezden gelebilen, geldiklerinde ilk olarak türbeleri görmek isteyen kadınlardan söz edilebilir. 1960'ların sonunda kürk mantolu ve rujlu kadınların, hem de yasağa rağmen uzaktan dua okuyan eski Ankaralıların dahil olduğu çok farklı sını%arın uğrak yeri haline gelmişlerdi. Türbeleri camilerden kanun namına koparan yasak, günümüzde Ankara'da cami ile türbe'nin bir arada bulunduğu pek fazla mekan olmamasıyla pekişiyor. Bu soyutlamanın başka bir örneği de kadınların ziyaretgahları içinde yer alan türbeler ve hamamların günümüzde sanki camilerle hiçbir zaman ilişkili olmamış gibi algılanması. Halbuki hamamlar külliyelerin servis birimleri olarak, türbelerse, külliyeye işlevsellik kazandıran tarihişahsiyetlerin mekansal devamlılığını sağlayan parçaları olarak işlev görmüş tarihte. Bunun en ilginç örneklerinden biri de yine İstiklal Mahallesi’ndeki Marmara Hamamı. Şengül'e göre çok yeni, yetmiş yıllık ama yine de tarihi çünkü bir evliya mezarı üzerine yapıldığı söyleniyor. Yeşil Türbe, Şükür Baba'nınmış ve Arap olduğu söyleniyormuş. Hamamların evliya türbeleriyle mekan paylaşması Türkiye'de pek karşılaşılan bir durum değil ve bu iki mekanın ortak kaderini ve kadınların kendi dışlanmışlıklarını bu dışlanmış mekanlara sahip çıkarak giderişinin hikayesinin hepsini içinde barındırıyor.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış