Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz
Asıl konumuz olan Yarın Dergisi, geçen yazımızda da belirttiğimiz üzere, Ankara merkezli bir dergi olarak, Eylül 1981’de yola çıkar. Sahibi: Av. Sami Alptekin daha önce yine TİP-Türkiye İşçi Partisi izleğinde çıkartılan Bilim ve Sanat Dergisi ile daha sonra yine daha çok işçi haberlerine ağırlık vermesi düşünülen Gün Haber Dergisinin de sahibidir. Yarın Dergisi’nin Yayın Danışmanı Saffet Arolat’tır ve Yazı İşlerinde ise görünen isim başlangıçta Semih Gümüş’tür.
Dergi aslında Türkiye İşçi Partili gençler tarafından çıkarılmaktadır. Ancak 80 öncesindeki gibi doğrudan politika yapabilmek mümkün değildir ve derginin gençlere yönelik olarak kültür-sanat kulvarından yürümesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla TİP çevresinden kültür ve sanat dünyasına ilgi duyan daha çok genç şair ve öykücülerin de mutfakta oldukları bir dergi ortaya çıkar... Aslında bu tarz bir politika olarak, merkezi düzeyde baştan tasarlanmış ve hayata geçirilmiştir. Derginin ilk sayısını incelemek için: https://tustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yarin/yarin_001.pdf. Dergi, politik olarak hücreler ya da ekipler olarak örgütlenmiş merkezi bir yapının, daha gevşek halkalar olarak örgütlenmeye geçişini de hızlandıracaktır, belki de?
Türkiye İşçi Partililer, 1980 darbesi sonrası yasaklanan siyasi faaliyeti, dergiler üzerinden kültür-sanat alanına taşır. 12 Eylül sonrasında, 1981 Ocak ayında Bilim ve Sanat Dergisi çıkartılır. Daha ilk sayısından itibaren Oğuz Aral'ın GırGır'ının ardından kültür-sanat alanında bir muhalefet odağı daha oluşturur. Dönem itibarı ile ortalıkta birçok sanat ve kültür dergisi zaten vardır. Hemen her büyük gazete bir sanat dergisi ya da eki çıkarmaktadır. Cunta, "depolitizasyon" denilen bir süreci zorlamıştır, siyasi tartışmalar baskılanmaktadır. Yarın Dergisinin gerçekten daha önceki siyasi gençlik dergilerinden belirgin bir farkı vardır. Kültür ve sanat öne çıkmıştır. Zaten artık açıktan siyaset yapabilmek mümkün değildir. Dolayısıyla dönem itibari ile eski siyasi gençlik dergileri gibi, "sosyalist devrim mi - milli demokratik devrim" mi; ya da "faşizme ölüm mü - faşizme geçit yok" mu gibi konulara/polemiklere yer vermek mümkün olmadığı gibi, zaten bu tartışmalar da artık miadını çoktan doldurmuştur. Gençler (özellikle üniversiteli gençler) arasında yeni tartışmalar, gündemde yerini almaktadır. Örneğin varoluşçuluk yeniden keşfedilmiştir. Frankfurt Okulu pek revaçtadır. Althuser'in yapısalcılığına, Nietzsche'nin Hiççiliğine sardırılmaktadır. Bach'ın "Martı"sı, Kundera'nın "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" öğrencilerin ellerinde gezmektedir. Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri ile birlikte Bilim ve Sanat Dergisi ardından, İmece, Yazko, Sokak, Zemin, Atika, Türkiye Yazıları'ndan başka, Ankara Sanat, Kıyı, Türkiye'de Sanat, Tarih ve Edebiyat, Arkeoloji ve Sanat, Newroz, Video ve Sinema ve daha birçoğunu saymak mümkün. Sanat dergilerinin yanısıra Arayış, Nokta ve Aktüel gibi haber dergileri ve birçok kadın dergisi ile Erkekçe, Playboy gibi erkek dergilerine varıncaya kadar yüzlerce dergi de takip eden dönemin yayınları arasına katılacaktır. Dergiler yetmeyecek ve yayın dünyası, ansiklopediciliğe kadar vardıracaktır işi.
Yarın Dergisi işte bu ortamın başlarında gençlik kesimi için, kültür ve sanat dergiciliği silsilesinin ilk dergilerinden biri olacaktır. Künyesinde kültür ve sanat dergisi yazmakla birlikte, siyasi olarak da belirgin bir muhalefet yapmaktadır. Oğuz Aral'ın başında olduğu GırGır Dergisinin peşi sıra, TİP'lilerin Bilim ve Sanat, Yarın ve Gün Haber Dergisi ile Ecevit'in önayak olduğu Arayış Dergisi ve öğretmenlerin arasında da Öğretmen Dünyası Dergisi gibi dergiler muhalefet odağı olarak yer edinirler.
Yarın Dergisinin 1980 sonrası muhalif üniversiteli gençlere katkısı azımsanamayacak ölçüde çoktur. Tiraj olarak bakıldığında o dönemde gençlik dergileri için 5bin yüksek bir rakamdır. İlk sayılarından itibaren Yarın Dergisi bu rakamı yakalamıştır ve kimi sayılarda 2. baskı da yapılmıştır. Hiçbir dergi (hatta gazete) elbette GırGır'ın yarım milyonu bulan tirajlarına yaklaşamaz. Dönem itibarı ile GırGır'ın yeri müstesnadır.
Yarın Dergisinin ilk sayısı "sanat ve edebiyatta toplumcu gerçekçiliğin genç soluğu" başyazısı ile çıkar. Yazıda uzun uzun toplumcu gerçekçilikten ne anlaşıldığı anlatılacaktır. "Toplumcu gerçekçiliğe sahip çıkıp da bu değerleri yozlaştıranlara da karşı" çıkılacağı ifade edilecektir. 1970'li yıllarda savunulan "sekter, şematik, sıradanlaşmış imge ve simgelere dayalı sığlıktan uzak kalınacağı" da söylenerek 70'li yılların yanlışlarıyla da hesaplaşılacağı ifade edilmektedir... "Toplumcu gerçekçi içeriği birbirinden çok ayrı biçimler halinde yansıtmak olanaklıdır. Bu anlayış yepyeni arayışlarla kucaklaştığı, özgün sonuçlara ulaşabildiği ölçüde yüksek estetik düzeylere erişecek, böylelikle etkin işlevler üstlenebileceği" vurgulanacaktır... Yine yazının sonuna doğru YARIN'ın ele alacağı sorunların, onun gençlerin katıldığı bir dergi oluşuyla uyum içinde olacağı söylenir. "Genç insanların yaşanan günlerin sıcaklığı içinde sanat ve edebiyatla ilişkilerinin kurulması dışında, kültürel parçalanmışlığı, cinsel sorunları, bireysel-psikolojik çözümsüzlükleri, kendisine ve topluma karşı yabancılaşması gibi sorunların YARIN'ın da ele alacağı sorunlar" olduğu söylenir. Bu cümleler, 70'li yılların sınıf mücadelesi adı altında, toplumsal sorunlar karşısında bireyi önemsizleştiren bir yayıncılık anlayışından azade kalınacağının da deklarasyonu gibi de okunabilir.
Yarın Dergisinin hemen her sayısı, ağırlıklı bir tema etrafında çıkmaktadır. Popüler Sanat, İnsan Hakları, Çocuk Hakları, Roman ve/veya Hikaye özel sayıları, Tiyatrocular, Fotoğraf Muhabirleri, Sinemacılar, Müzisyenler özel sayılarda Yarın'ın konukları olacaktır. Muzaffer Erdost, işkencede öldürülen kardeşi İlhan Erdost'a mektuplarının bazılarını ilk Yarın'ın sayfalarında paylaşacaktır. Yarın ilk sayısından itibaren bir şiir okulu olur. Yarın'ın her sayısında yeni yeni genç şairleri, yazarları, çizerleri öğrenmek mümkündür. Sadece Neruda, Brecht ya da Eluard değil mesela Langstone Hughes'un, Guillevic'in şiirlerini de tanımak mümkündür... Akif Kurtuluş'un Ece Ayhan'la söyleşisi, Can Yücel'in, Enver Gökçe'nin daha yayınlanmamış şiirleri... Ataol Behramoğlu, Özdemir İnce, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ahmet Ada, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Yaşar Miraç, Aydın Hatipoğlu, Müslim Çelik, Haydar Ergülen, Murat Yetkin ve kimler kimler... Sonra şiirleri ilk kez Yarın'da basılan daha genç ama sonradan şöhretli olacak şairleri de Yarın'da okumak mümkün olacaktır... Sonra genç çizerler de çıkacaktır Yarın'ın sayfalarından, Hatay Dumlupınar, Rüştü Erata, Hasan Mutlu, Aydan Çelik, Mustafa Okan... Mustafa Okan aynı zamanda Yarın'ı omuzlayan genç yönetmenlerden biri olacaktır.
TİP'li gençlerin, Leninci-hücre tipi örgütlenmeden daha demokratik-gevşek örgütlenmeye geçişi ve aynı zamanda demokrasi mücadelesinin yaygınlaştırılması hedefine yönlendiği anlaşılmaktadır. Yarın Dergisi TİP'li gençlere (Genç Öncü'lülere) bu hedefi daha da kolaylaştıran bir araç olacaktır. Kısa zamanda Yarın Dergisi, üniversitelerde siyaseten dağılmış gençlerin toplaştıkları bir çeper yaratır. Gençler, Yarın Dergisi çevresinde toparlanmaya başlarlar. Örneğin 12 Eylül sonrası dağılmış olan öğrenci örgütlenmesi, Yarın Dergisi içinde tartışılmaya başlandıkça, tüm üniversite camiasına da yayılır. Öğrenci Dernekleri fikriyatı'nı ilk dillendirenler ve faaliyete geçirmeye çalışanlar Hukuk Fakültesinden öğrencilerdir. Aslında bir anlamda bir hukuk mücadelesi deneyi olarak başlayan öğrenci dernekleri çalışması, Yarın'ın arkasında duran politik bakış açısıyla tüm üniversitelilere yayılmaya çalışılır. Politik bir hedef olarak öne çıkartılır. Yarın'ın sayfalarına taşınmasıyla birlikte geniş bir ilgi görür. Ardından Yarın'ı çıkartan politik öngörülü gençlerin bu derneklerin yaygınlaştırılması için argümanları çoğaltmasıyla birlikte Dokuz Eylül, Ege Üniversitesi, Hacettepe Tıp, SBF, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İTÜ, Marmara Üniversitesi ve daha birçok üniversitede çığ gibi bu düşünce yayıldıkça yayılır. Tine TİP'li gençlerin önayak olması ile kurucu gençler örgütlenir ve arka arkaya 1980 sonrası ilk Üniversite Öğrenci Dernekleri kurulur. Yarın Dergisi, Öğrenci Derneklerinin kurulması ve tartışmaların yürümesinde ilk platform olur. Kuruluşları sonrasında Öğrenci Derneklerinin birleşme çabaları da Yarın Dergisi sayfalarında tartışılır. 1986 ve 1987'de YÖK karşıtı eylemlerde, öğrencilerin açlık grevlerinde Yarın Dergisinin katkısı gerçekten önemlidir.
Yarın Dergisi aslında birçok alanda bir okul işlevi de görür. Her sayısında dünyadan birçok ünlü şairle, yurt içinden birçok genç şairi tanımak olanağı vardır. Sadece şiir değil elbette edebiyatın her alanında yeni isimleri, yetkin kalemlerden tanımak mümkün olur, Yarın'ın sayfalarında. Edebiyatın da ötesinde, plastik sanatlardan, tiyatroya, müzik hatta spor aktivitelerine kadar birçok alanda yeni isimler, yeni akımlar, yeni eserler öğrenmek mümkün olacaktır. Fotoğrafçılık ya da satranç köşelerinde fotoğrafı ve satrancı sıfırdan öğrenmek mümkündür. Örneğin 9. sayıda Kübalı Şair Nicolas Gullien tanıtılır. Muzaffer İlhan Erdost Sanatta Eleştiri üzerine yazar. Ataman Tangör'ün kadın-erkek ilişkileri üzerine yazıları, daha önce "bacım edebiyatı"yla geçiştirilen gençlik için ileri bir adımdır. Kemal Cengizkan fotoğrafçılık üzerine yazılar yazar. 14. sayıda Yannis Ritsos ve Victor Jara tanıtılır. Sabra ve Şatilla Kamplarındaki katliamlar tazedir. Filistin edebiyatı anlatılır. Ataol Behramoğlu'nun ve Ahmet Telli'nin şiirleri renk katar. Afşar Timuçin'in Mezapotamya Kültürü üzerine bir yazısı vardır. Ömer Ateş'in edebiyat eleştirilerini izlemek mümkündür. Ali Cengizkan'ın yeni şiirleri ve öyküleri paylaşılır. Zekai Sezer, Plastik Sanatlar alanında Yarın Gençlik Ödülüne hak kazanır. Yine örneğin 21. sayıda İranlı şair, Said Sultanpur'un şiirlerini tanırız. 21. sayı aynı zamanda kadınlar üzerinedir. Feminizm üzerine tartışmalar ürkekçe sürdürülür. Feminizm tartışmaları, bugünle kıyaslandığında biraz cesaret kırıcıdır. Erkek egemen toplum kavramını kabullenmek Yarın çatısında da henüz mümkün olmamıştır. Daha ziyade feminizm yargılanır.
Yarın'ın hemen her sayısında birçok genç sanatçının, yazarın, müzisyenin, çizerin, tasarımcının yazılarına, eleştirilerine, müziklerine, karikatürlerine, desenlerine yer verilir. Birçok ulusal ve uluslararası yarışma tanıtılır, genç sanatçılara fırsatlar sunulur. Yarın Dergisi olarak, sanatın birçok alanında "Gençlik Ödülleri" konulur. Bu yarışmalardan birçok sanatçı yetişir, 1982'den itibaren. Tiyatro Şenlikleri, Sinema Günleri, Müzik Etkinlikleri, Resim-Heykel Sergileri... Sayfalarında yurtdışından birçok sanatçıyı ağırlamasının yanında, yine birçok sanat etkinliği Yarın'ın da katkısıyla gerçekleşir. Dünya Demokratik Gençlik Örgütü ile birlikte Türkiye'de etkinliklere ev sahipliği de yapar, Yarın Dergisi.
Yarın Dergisinin Kasım 1987 - 75. Sayısı, son yıllarını sol birliğe vermiş olan Behice Boran'ın Brüksel'de ölmesi üzerine, Boran'a adanır. Son sayılarında Türkiye'deki özgürlük talepleri daha da yoğunlaşır, sondan bir önceki sayısı Haziran 1988'de çıkar. Bu sayıda kız-erkek ilişkileri, sol içi birey ilişkileri sorgulanır; büyük kentlerdeki Kürt öğrencilerin sorunlarına sayfalar açılır.
Yarın Dergisi Kasım 1988'de "Bu Rüzgar Dinmeyecek" başlığıyla isteksiz bir biçimde sonlanır! Belki de erken bir sondur, her son gibi!
Yorumlar (0)