Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Engelliler Bir Gün Engelsiz Bir Dünyada Yaşayabilir mi?

Engelliler Bir Gün Engelsiz Bir Dünyada Yaşayabilir mi?

Kentlerin altyapıları engellilerin dışarıda rahatça dolaşmalarına elverişli değil. Kaldırımlar çok yüksek. Tekerlekli sandalye kullanan biri için Ankara’da tek başına dolaşmak mümkün değil. Üst geçitleri, çoğu zaman çok dik veya önünde bir mantar ya da park edilmiş bir araba ile kullanılmaz hale getirilmiş rampaları düşünürsek, bir yerden bir yere gidebilmek imkânsız. Rampalar, engelli otoparkları veya diğer uygulamalar, toplum tarafından benimsenmediğinde işlevini kaybediyor. Örneğin alışveriş merkezlerinin otoparklarında, engelliler için ayrılan giriş kapısına en yakın olan bölümde engelli plakası olmayan araçlar park eder.

O bölümlerin neden engellilere ayrıldığını hiç düşünmeyiz. Arabasını oraya park etmenin bir engelli için ne demek olduğunu bilsek bunu yapmayız. Sorun, toplumsal bilincimizin gelişmemiş olması bence. Bu bilinci geliştirmek için eğitim çok önemli ama mevcut düzende bu da çok zor. Çoğu kez hem okulların altyapısı uygun değil, hem de yöneticiler, okullarına engelli öğrenci almak istemiyorlar. Bu durum, kaynaştırma eğitimini imkânsız kılıyor.

 Oysa farkındalığı yüksek, birbirinin sorunlarını anlayan, bunlara çözüm getiren, birbirini yok saymayan eğitimli bir toplum yaratabilmek için toplumdaki herkesin eğitim alması ve birbirinin ihtiyaçlarını öğrenmesi gerekir. Dolayısıyla engelli ve engelli olmayan vatandaşları ile bir bütün olarak toplum olduğumuz bilincini yaygınlaştıran eğitim politikaları yaratabilmeli ve uygulayabilmeliyiz. Esas sorun engellileri birey olarak görmemek, eşit birey olmaktan bahsetmiyorum bile.

Eğitimde, ulaşımda, yapılaşmada gerçekleştirilen faaliyetler insan odaklı olmalı. Ekonomik olanaklarımızla, dünya standartlarına ulaşamayacak bir ülke değiliz; dünya standartlarında spor merkezleri, okullar, oteller, konser salonları, tiyatro sahneleri yapabiliyoruz. Ama bunları yaparken, insanı ve ihtiyaçlarını bakış açımızın odağına yerleştirmediğimizde, yapılan işler eksik kalıyor. Başarılı bir engelliyi, ödül vermek üzere iyi organize edilmiş bir törene davet ediyor ama ödülü vereceğiniz sahneye onun nasıl çıkacağını düşünmüyorsanız, karga tulumba engellilerin oradan oraya taşındığı görüntülerle karşılaşırsınız.

Ortada “özürlü” mü diyelim “engelli” mi gibi şekilci tartışmalardan çok daha ciddi bir anlayış sorunu var demektir. Ben sadece engelliler için ayrıca yapılmış yaşam alanlarına, spor tesislerine, parklara karşıyım.

Önemli olan mevcut olan yapıları engellilerin de kullanabileceği hale getirmek. Ayrıştırmak, izole etmek yerine entegrasyonu gerçekleştirmeliyiz. Tasarlarken, hayata geçirirken, engellilerin bu toplumun bir parçası olduğunu gözden kaçırmazsak birçok sorunumuzu çözeriz. Yapılan her mimari projede engellilerin de düşünülmesi ile eğitim ve entegrasyon odaklı, bir bireyi diğerinden üstün tutmayan politikalarla Türkiye herkes için daha yaşanabilir bir ülke olacaktır.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış