Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kente ve Zamana Bakış

Solfasol’deki metinler, genellikle Ankara’ya, zaman zaman da ülkenin başka kentlerine ve bazen de dünyanın başka kentlerine bakmaya çalışacak. Bunu yaparken de bazen kentlerin geçmişine, hatta çok eski, belki izi bile kalmamış geçmişine/ tarihine gitmek, bazen bugüne/ güncel duruma ve sorunlara bakmak gerekecek. Kimi kez de geleceğine, kentin nasıl evrildiğine ve neye/ nereye doğru yöneldiğine ya da gitmesi gerektiğine dair düşünceler geliştireceğiz.

Kente ve Zamana Bakış

Solfasol’de ilk sayıdan beri yazıyorum. Neredeyse her sayıya, küçük de olsa bir yazı yazmışımdır. Neden Solfasol’e yazıyorum? Çünkü Solfasol’ü çok önemsiyorum. Yerine getirmeye çalıştığı işlev çok önemli: Hemşerilerin kentle/ yaşadıkları yerle ilişki kurma ve iletme kanallarının çok olmasını, çeşitlilik içermesini ve gerek kentle ilgili görüş ve eleştirilerinin, gerek kentin geleceğine dair beklentilerinin/ isteklerinin ifade edilmesinin uygun bir platformu/ zemini/ zeminleri olması gerektiğini düşünüyorum.

Kent üzerine düşünmek ve bu çok karmaşık toplumsal-mekansal var olma tarzına dair kuramı geliştirebilmek istiyoruz. Bunun için yerel ve güncel verileri/ haberleri derlemek, onlar üzerinde teker teker veya hep birlikte düşünmek, belki küçük analizler yapmak ve bu oluşumların ortaya çıkışını ve etkilerini tartışmak ve yorumlamak için, yerele odaklanan eleştirel ve demokratik zeminlere ihtiyacımız var. Solfasol’ün böyle bir yer olabilmesi için çaba gösterdik ve gösteriyoruz.

Solfasol, Ankaralıların ama belki kentlerde yaşayan herkesin, yaşadığı çevre ve bu çevredeki gündelik yaşam, politik ilişkiler, demokratik olduğunu düşündüğümüz bir mekanizma ile bizim adımıza davranmasını ve kent yaşamının hem rutin hem de gelecek için uygulamaya girişmesini beklediğimiz belediyeler, bir anlamda yerel yönetim ile ilgili eleştirel düşüncelerin ya da gereksinimlere/ yeniliklere dair önerilerin/ politikaların dile getirmesi bakımından işlevsel olan bir yayın organı olmalı.

Ancak yerel ufuk bazen daha geniş bölgesel bir kapsamla, bazen, özellikle yerel politika/ belediye uygulamaları nedeniyle ülkesel kapsamla ve dünyanın bütün metropollerinde olduğu gibi yeryüzünün diğer kentleri ve kırlarıyla-doğasıyla, kapitalist sistemle ve küresel kapsamla ilişkilenmeden anlaşılır olamıyor. Bazen. bu ilişikler çerçevesindeki açıklamalarla, daha kapsamlı ve gerçeği daha iyi yorumlayabilen kentsel metinler/ öneriler üretebiliyoruz.

Ancak odağımız kent ve o kent de Ankara. Bu kenti ve yakın çevresini, daha üst ölçekteki boyutlardan ayrı düşünmüyoruz ama yakından ve ayrıntılarını görmeye çalıştığımız alan, Ankara’nın kentsel-kamusal alanı.

***

Biliyorsunuz sanırım, benim mesleğim “şehircilik”. İlgi alanım kentler. Mesleğimi “şehircilik” olarak ifade ederken, onu planlama ile sınırlamadan, daha geniş bir biçimde anlamaya ve üzerinde çalışmaya özen gösterdiğim için, kendimi bir “kent plancısı” olarak değil de, bir ”şehirci” olarak tanımlamayı yeğliyorum. Bu tanım, elbette çeşitli ölçeklerdeki “planlama” işlemlerini/ çalışmalarını önemsemeyen bir düşünce içermiyor. Ancak “şehircilik”, şehri/ kentleri sadece bir planlama nesnesi olarak görmekle yetinmeyen ve kenti anlamak için yapılacak ön çalışmaları, planlamanın gerektirdiği kadarla sınırlamayan bir yaklaşım gerektiriyor.

Ayrıca kentin planlama konusu olmayan süreçlerini de anlamak/ anlamlandırabilmek, kentin kimliğine derinlik kazandıracak bir biçimde yaklaşabilmek için de, “şehircilik” yaklaşımı gerekli. Ancak bütün bunlardan çok daha önemli olan, plancının bir uzman olarak geliştirdiği önerilerin, daha katılımcı bir planlama sürecine dönüşebilmesi için kentlilerin, kendileri için gerekli olan katılımcı demokratik süreçleri yaratabilmeleri ve işletebilmeleri bakımından da hemşerilerle kurulacak ilişkinin, bir “şehircilik/ ürbanizm” ilişkisi olması gerekiyor. Plancılar elbette katılımcılığı planlayabilirler. Bununla birlikte, süreçteki demokrasinin daha doğrudan bir taban hareketi tarafından dengelenmesiyle, plancının önerdiği geleceğin gerektirdiği teknik dengelerin korunması gereksinimi arasındaki fark, katılım platformundaki tartışmanın kalbini oluşturacaktır.

***

Solfasol’deki metinler, genellikle Ankara’ya, zaman zaman da ülkenin başka kentlerine ve bazen de dünyanın başka kentlerine bakmaya çalışacak. Bunu yaparken de bazen kentlerin geçmişine, hatta çok eski, belki izi bile kalmamış geçmişine/ tarihine gitmek, bazen bugüne/ güncel duruma ve sorunlara bakmak gerekecek. Kimi kez de geleceğine, kentin nasıl evrildiğine ve neye/ nereye doğru yöneldiğine ya da gitmesi gerektiğine dair düşünceler geliştireceğiz

Ancak hemen ilk başta, kente ve kentin artık bitmiş olan geçmiş gerçeğine veya mevcut durumuna neden baktığımız ve kenti neden anlamaya çalıştığımız sorusunu yanıtlamak gerek. Yanıt aslında çok basit: Geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanlar arasındaki sürekli gezintinin amacı, kentin yakın ve uzak geleceğini nasıl kurmak istediğimiz, kentin evriminin genel yönelimi ve ritmi ve sonuç olarak hemşerilerin yaşadıkları kentin (çoğu kez Ankara’nın) nasıl bir yer olabileceği, kimliğinin ve kültürünün nasıl çeşitlenerek zenginleşebileceği üzerindeki tartışmayı, çok boyutlu ve kapsamlı bir biçimde kurabilmek…

Yukarıdaki paragrafı, vaat edilmiş bir “amaç” ya da hedef olarak görmekten çok, genel bir eğilim, bakışımızdaki perspektif veya yönelimin ana doğrultusu olarak düşünmek daha doğru olur. Çünkü bu kadar büyük bir iddia, taşınması oldukça zor kavildir. Kısaca meramındayız kente böyle yaklaşmak, ama bunu ne kadar başarabildiğimizle ilgili eleştiriler ve tartışmalar-karşıt savlar vb. de, meramımızı gerçekleştirebilmek için ne kadar ciddiye alınabilir bir çaba gösterdiğimizi gösterecektir

Bu sözleri söyledikten sonra, burada yazılan düşünceler, ifade edilen yorumlar veya öneriler hakkında siz okuyucuların eleştirilerini beklediğimi söylememek, bir eksiklik olacaktır. Lütfen, bir yandan bu metinlerle ilgili düşüncelerinizi, eleştirilerinizi iletin ki kendimi düzeltmek ve daha iyisini yapabilmek için şansımız olsun. Diğer yandan da kendi çevrenizdeki durum/ olaylar ve gelişmelerle ilgili düşüncelerinizi de bildirin ki, kente daha geniş bir ortaklık oluşturarak sahip çıkabilelim…

Eleştirilerinizi ve düşüncelerinizi bekliyor olacağım / olacağız.

Fotoğraflar Barış Kaygısız

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış