Yerinden Yönetim, İnsani Değerlere ve Katılımcı Demokrasiye İnanan İnsanların İşidir

Yerinden Yönetim, İnsani Değerlere ve Katılımcı Demokrasiye İnanan İnsanların İşidir

Ülkemizde yerel yönetimlerin gerçek değeri, birkaç istisna haricinde görülmemiştir. Belediye başkanı ve yönetimi, halkın istek ve ihtiyaçlarına göre hizmet ederse, kurumsal düşünür ve sosyal, ekonomik, sportif ve kültürel gelişmeyi sağlarsa başarı elde eder. Yönettiği kentin sosyal, fiziksel ve kültürel yapısını iyi analizle işe başlamalıdır. Metropol kentlerde, zaten az olan sosyal alanların ranta dönüşmesine belediyeler toplumsal düşünerek engel olmalıdır.

Belediyecilik sadece kaldırım yapmak değildir. Ya da 35 günde alt geçit yaparak övünmeyi gerektirmez. Şelale ya da AVM yaparak başkanlık yapanların hırsızlıkları aşikardır.

Oysa yaşlısı, hastası, ihtiyaç sahibi, genci, işsizi, esnafı, işçisi, emeklisi, dulu ve yetimi ile birlikte adil bir yaşamı inşa etmek sosyal devlet olmanın gereğidir. Özellikle toplumcu belediyelerin, bu saydıklarımızı koruma, kollama, katma, fikrini alma ve yaşam hakkının gereğini yapma görevi olduğunu halk olarak bilmemiz gerekmektedir. Belediyeciliğin özünde hizmet yatar ancak hizmet verdiğin halkı sürece katmanın halka hizmet etmek kadar önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Günümüz kentlerinde gözetilmesi gereken herkesin eşit ve hakça yaşam alanı bulmasıdır. Birinin mutlu, birinin mutsuz olduğu yerde sürekli mutsuzluk olacaktır. Fikirleriyle ve emeğiyle katkı koyacak katılımcıların yaşadığı, yarıştığı bir kentte o kenti yönetenler taraflı-tarafsız herkesi mutlu kılabilmelidir. Kentte sanat sokağının da, okulunun da, ibadet yerinin de iyi düşünülmesi gerekir.
Toplumun gelişmesi sadece ekonomiyle mümkün değildir. Bu nedenle, kültürel, sportif ve sosyal yapıların da ekonomiyle birlikte gelişmesi gerekmektedir. Yerel yönetimlerin rant kapısı olmaması için bu saydıklarımız, katılımcılıkla ve ivedilikle yapılmalıdır. Başkanı, meclis üyesi, muhtarı, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ortak akılda kent için çözüm üretmelidir. Bu saydıklarımızdan birisi dahi olmasa çalışmamız eksik kalacaktır ve bu tür bir şeylerin yok sayıldığı örnekleri bugün de görmekteyiz. Çözümsüzlük, kavga ve yok sayma kent yönetimlerinde sağlıklı çalışmaların olmasına her zaman engeldir. Sosyal devlet söyleminin insana ve doğaya verdiği değer çalışmalarla ortaya konabiliyorsa bir anlamı vardır. Sözün özü, söylemle eylem örtüşmelidir.  

Yerinden yönetim; orada yaşayan herkesi katan, dinleyen ve mutlaka geri bildirim mekanizmaları olan bir zeminde yapılmalıdır. Her çalışmanın öncesi olmalı ve projelendirilerek halka veya temsilcilerine (muhtar, meslek odası gibi) danışılması gerekmektedir. Bu mantaliteyle çalışmak kentlerimizin her zaman aydınlık yüzünü ortaya çıkaracaktır.  Yok sayıldığım ve söz hakkımın olmadığı bir yerel yönetim beni asla mutlu kılmaz. Var olmak, katılmak, katkı koymak her yurttaşı sorumlu kılar ve hemşehri olma bilincini arttırır. Yerel yönetimlerde görev alacak olanlar bu değerleri önemseyenler arasından seçilmeli, geçmişte bu ve buna benzer çalışmaların içinde bulunan kişiler değerlendirilmeli, yerinden yönetimde siyasi değil, toplumsal getirisi olan çalışmalara öncelik verilmelidir.  

Tüm bu yazdıklarımı, lütfen, altı dönemdir muhtarlık yapan bir Ankaralının toplumsal analizi olarak okuyun. Dünyanın sarsıldığı günümüzde, genel idare ile yerel idarenin çelişen-çatışan çalışmalarının gölgesinde, hemşerisi olduğumuz ama katılımcısı olamadığımız kentte nasıl sorunlarla yüz yüze olduğumuz herkes tarafından görülmekte ve bilinmektedir. Sosyal devlet olmanın bir diğer gereği de demokrasiyi içine sindirmektir. Halkın birbirini virüs gibi görmeye zorlandığı ama maskenin bile sağlıklı dağıtılamadığı günlerde elbette etkili korunma elde edilemez. Sağlıklı günleri görme umuduyla, esen kalın.

Aydın Yaşar: 43 yıllık berber, 6 dönemdir Muhsin Ertuğrul Mahallesi Muhtarı

Yazar Aydın Yaşar
  • Paylaş

YAZININ BASILI HALİ

POPÜLER İÇERİK