Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Vakıflardan kiralık: İstiklal Caddesi’nde villa tipi dubleks!

Vakıflardan kiralık: İstiklal Caddesi’nde villa tipi dubleks!

Yaz aylarında serilen tezeklerin kurutulduğu, Ankaralıların ‘Boklu Bostan’ dedikleri geniş düzlüğe cephe olacak şekilde yapılmış 11 tane lüks konut; 2 tane de apartman. Konutlar emlakçı tabiriyle ‘villa tipi, dubleks’. Hepsi bahçe içinde iki katlı, deniz manzaralı değil belki, ama ‘Boklu Bostan’ kısa sürede kaldırılacak ve yerine ortasında büyük havuzuyla Gençlik Parkı inşa edilecek.

Memurların oturması amacıyla düşünülen konutlar, dönem Ankarası ölçeğinde son derece modern. O dönemde ortalama bir memur bu evlerde oturabilecek kadar zengin miydi? Hiç sanmam. Ama Ankara için planlanan yaşam ve konut modeli böyle belirlenmişti. Nitekim benzer bir model çok geçmeden Yenişehir'de ve Bahçelievler'de de uygulandı. Bu evlerde memurlar maalesef hiç oturmadı. Peki kimler kullandı bu evleri? Bu yazımız işte bu soruya yanıt bulmaya çalışıyor.

Evkaf Vekaleti'nin yaptırdığı bu konutların tamamı 20'li yıllar içinde inşa edildi. Ankara'da bu işlere ilk başlarda 'Şer'iye ve Evkaf Vekaleti' bakıyordu. 1920 yılında kurulmuştu ama kökenine giderseniz II. Mahmut Dönemi'ne, hatta daha öncesine kadar uzanır. Vakıflar malumunuz Osmanlı Devleti'nde imar işlerinde önemli bir konuma sahipti. 1920 yılında Ankara'da yeni meclisle birlikte yeni bir irade ortaya koyulunca, Osmanlı Devleti'nden devreden binlerce vakfın idaresi, Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'ne verildi. 1924 yılında geçilen yeni hukuk sistemine bağlı olarak Şer'iye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı. Şer'iye Vekaleti yerine 'Diyanet İşleri Başkanlığı' kuruldu. Evkaf Vekaleti'nin adı da 'Vakıflar Genel Müdürlüğü' yapıldı. Müdürlük, elinde bulunan mal, mülk, arsa, han, hamam, cami, saray gibi taşınmazların yanı sıra kiraya verdiği mülklerden yüklü bir gelir elde ediyordu. Paranın idaresi için yeni bir banka kurulması kaçınılmaz oldu. Kurulan bankaya 'Vakıfbank' adı verildi.

Vakıfların ilk binası

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 1920'li yıllardaki ilk binası, Hükümet Caddesi üzerinde bir dönem 'Anafartalar Polis Karakolu', sonradan da 'Hotel Ulus' olarak kullanılan binanın ikinci katındaydı (Bina günümüzde varlığını koruyor). Müdürlük binayı, Tan Gazetesi'nin ofisi ve Adliye Vekaleti ile paylaşıyordu. Hatta bina, bir süre Hukuk Mektebi öğrencilerine yurt ve yemekhane olarak da hizmet verdi. Tan Gazetesi'ni, Topal Osman'ın öldürdüğü Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey çıkartıyordu. Ali Şükrü Bey, Mustafa Kemal'e ve Cumhuriyet'e karşı olmasıyla meclis içindeki muhalefetin önde gelen isimlerinden biriydi. Vakıflar Genel Müdürlüğü bu binadan 1930'lu yılların başında İnönü Bulvarı üzerine, Bahriye Caddesi girişinde bulunan iki katlı taş binaya taşındı (Günümüzde Talatpaşa Bulvarı, Denizciler Caddesi girişi). Binanın yerinde bugün yeller estiğini söylememe sanırım gerek yok.

1916 Ankara Yangını konut açığını had safhaya çıkardı

Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne Cumhuriyet Ankara'sında çok iş düştü. 1916 Ankara Yangını, kentin konut dokusunun önemli bir bölümünü yok etti. Yangının görgü tanığı Refik Halit Karay'a göre, "Ankara'nın dörtte üçü ortadan silinmişti." Ankara'da Milli Mücadele Dönemi'nden beri kendini yoğun biçimde hissettiren konut yokluğunun bir nedeni de kuşkusuz bu yangındı. Ankara'nın başkent yapılması, Cumhuriyet'in ilanı derken şehir hızla büyüdü ve konut açığı katlanılamaz boyutlara geldi. Ankara'ya gelen elçiliklerden tutun, meclise seçilen milletvekillerine kadar kimsenin doğru dürüst kalacak bir yeri yoktu. Devlet dairelerine, bakanlıklara çalışacak bina bulmak neredeyse imkansız gibiydi. Ankara'ya gelen mimar Arif Hikmet Koyunoğlu kendisi ile yapılan bir söyleşide kalacak yer bulamayınca "Taşhan'da bir odayı 20 kişiyle birlikte paylaşmak" zorunda kaldığını anlatıyor.

Memduh Şevket Esendal, Nahid Sırrı Örik ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarların eserleri ile çeşitli anı kitaplarında, Ankara'nın konut açığı sayfa sayfa anlatılıyor. Konuyu uzatacak değilim. Cumhuriyet yönetimi karşılaştığı bu sorunu çözebilmek amacıyla bir dizi uygulama ve düzenlemeye gitti. 1924 yılında çıkarılan bir kanunla Ankara Şehremaneti (Belediye) kuruldu. Belediye teşkilatı Osmanlı Dönemi'nden beri vardı. Ancak Cumhuriyet sonrası yeni bir kanunla statüsü değiştirildi. İstanbul'dan çağrılan harita uzmanları ilerde imar planına esas olacak 1/4000 ölçekli Ankara Haritası'nı hazırladı. Aynı yıl Alman şehir plancısı Carl Lörcher, Ankara'nın imar planı hazırlamakla görevlendirildi.

Reşit Ayvaz ve şürekasının planladığı mahalle

İstiklal Caddesi üzerinde Evkaf'a ait 13 binanın inşa edildiği arazi, Osmanlı Dönemi'nde Kızılbey Vakfı'na aitti. Cumhuriyet sonrası çıkarılan bir kanunla gerek Kızılbey Vakfı, gerekse diğer vakıf arazileri bedelsiz olarak Ankara İmar Müdürlüğü'nün kullanımına bırakıldı. Böylece bu alan hukuken yapılaşmaya açılmış oldu. Bu gelişmeler yaşanırken Maliye Vekaleti'ne gönderilen 6 Kasım 1923 tarihli bir dilekçeden, BMM civarında (II. Meclis binası kastediliyor) bir mahallenin inşası konusunda Reşit Ayvaz ve şürekası (ortakları) tarafından planlar hazırlandığı anlaşılıyor.

Dilekçede sözü edilen mahalle çok geçmeden Vakıflar tarafından İstiklal Caddesi üzerinde oluşturuldu. Mahallede 13 bina bulunuyordu. Söz konusu binaların 11 tanesi bahçe içinde, iki katlı konut şeklinde planlandı. Bu konutlar, bir binada tek konut ve iki konut olacak şekilde iki tipte yapıldı. Konutlar tamamlandıktan sonra Ankara Palas'a yerleştirilen bir jeneratörden konutlara elektrik sağlandı. Zincirli Cami'ye gelen suyun fazlası borularla bu konutlara aktarıldı. Avrupa'dan getirilen özel banyo tekneleri, duvarları fayanslarla kaplanan banyo bölümlerine yerleştirildi. Sonuç olarak bu konutlar döneminin en lüks yapıları arasındaydı.

Vakıflar'ın yaptırdığı 13 yapıdan 2 tanesi ise, çok katlı apartman şeklinde tasarlandı. Bunlar Ankara'da apartman tipi konut yapılarının ilk örnekleridir. Ancak, yapıldığı andan itibaren I. Vakıf Apartmanı 'Belvü Palas' adıyla otel olarak kullanıldı. II. Vakıf Apartmanı'nın ise sadece bazı odaları konut oldu. Diğer bölümleri farklı amaçlarla kullanıldı.

Mimar Kemalettin Bey, tasarladığı binaları bitiremeden öldü

Vakıflar Genel Müdürlüğü yaptırdığı binaları kiraya verdi. Dönem Ankarasında bu mahallenin Ankara'daki konut açığını gidermede önemli bir işlevi olduğu tartışılmaz. Ancak çok hızlı gelişen Ankara karşısında elbette yeterli değildi. Bu binaları kimler kiraladı, buralarda kimler oturdu acaba? Bunu tam anlamıyla saptayabilmek hiç de kolay değil. Çünkü sirkülasyonun çok fazla olduğunu anlıyoruz. Bir de arşiv özürlü bir ülkede yaşadığımızı düşünürsek iş daha da zorlaşıyor. Atladıklarım olabilir ama tespit edebildiklerimi yine de sizlerle paylaşacağım.

İstiklal Caddesi, Müdafaa-i Hukuk Meydanı'ndan başlar ve caddenin Atatürk Bulvarı ile kesiştiği İtfaiye Meydanı'nda son bulur (İstanbul Caddesi'nin devamı gibidir). Günümüzde meydan özelliği göstermese de, Müdafaa-i Hukuk Meydanı'nın adı sonradan değiştirildi ve Cumhuriyet Meydanı yapıldı. İstiklal Caddesi üzerindeki Vakıf binaları Mimar Kemalettin Bey ve Arif Hikmet Koyunoğlu'nun elinden çıkmadır. Günümüzde tedavülde bulunan 20 liranın arka yüzünde fotoğrafı olan Mimar Kemalettin Bey, 1927'de inşaat şantiyesinde beyin kanaması geçirerek aniden öldü. Ölümü üzerine yarım kalan yapıları tamamlamak Arif Hikmet Koyunoğlu'na kalmış olmalı. Sanırım Vakıflar Genel Müdürlüğü mimarları da bu çalışmalara destek oldu. Mimari anlamda birbirine benzer olan bu binaları kolay anlatabilmek ve karıştırmamak açısından 1936 tarihli bir fotoğraf üzerinde numaralandırdım. Anlatımım bu numara sırasını takip edecek.

Evkaf konutlarının yapılma ve yıkılma süreci

İstiklal Caddesi üzerinde bulunan 08, 09, 10 ve 11 numaralı binalar ilk önce yapılmıştır. Daha sonra 01, 02, 03, 04, 05, 06 ve 07 numaralı binalar bunlara eklenmiştir. Bu binalardan sonra 12 ve en son olarak da 13 numaralı bina inşa edilmiştir. Binaların hepsinin yapım süreci kabaca 20'li yıllar içindedir. İlk önce yapıldığını söylediğimiz 08, 09, 10 ve 11 numaralı binalar, aynı zamanda ilk yıktırılan binalar olmuştur. 40'lı yıllarda bu 4 bina ortadan kalkmıştır. 1940'lı yıllar aynı zamanda elçiliklerin buradan taşındığı yıllardır. Bu binaların yerine 1965-1969 yılları arasında Stad Otel (Radisson Blu) yapılmıştır. 01, 02, 03, 04, 05, 06 ve 07 numaralı konutlar 70'li yılların başlarında, 12 numaralı Belvü Palas ise 1973 yılında yıkılmıştır. Bu binaların yerine Merkez Bankası Ek Binası yapılmıştır. Bu alanda inşa edilen yapılardan 13 numaralı II. Vakıf Apartmanı, günümüzde varlığını koruyan tek binadır.

01-ABD Elçiliği ve sonrasında İspanya Elçiliği

Dijital arşivimde bulunan bir fotoğrafta, binanın üzerinde Amerikan bayrağı olduğu görülüyor. Fotoğraftan binanın bir süre ABD Elçiliği olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Binanın ABD Elçiliği'nden sonra İspanya Elçiliği olarak da kullanılmış olduğunu, yine bir fotoğraf yardımı ile anlıyoruz. Arşivimizde bulunan bir kartpostal üzerinde, bina işaretlenmiş ve fotoğrafın üzerine İspanyolca olarak "L'ambassade" (elçilik) yazılmış. Bu fotoğraf binanın İspanya Elçiliği olarak kullanılmış olabileceğini düşündürüyor. Binanın mülkiyetinin CHP'ye ait olduğu biliniyor (Mimar Kemalettin ve Çağı, 2009).

02-Anadolu Kulübü ve sonrasında Türk Dili Tetkik Cemiyeti

İngiliz Büyükelçisi Lindsay'ın Eylül 1925 tarihli raporunda, binanın "diplomatik kulüp" olarak kullanıldığından bahsediliyor (Bilal N. Şimşir, Ankara Ankara Bir Başkentin Doğuşu, 2006). Başka bir kaynakta da binanın 1926-1929 yılları arasında Anadolu Kulübü tarafından kullanıldığı belirtiliyor (Nejat Akgün, Burası Ankara, 1996). Bu bilgilerden İngiliz Büyükelçisi'nin, Anadolu Kulübü'nden "diplomatik kulüp" olarak bahsettiği anlaşılıyor. Bu tanımlamanın, kulübün işlevi ve misyonu ile uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Daha sonra bu binaya Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin geldiğini anlıyoruz (Nail Tan, Kuruluşunun 70. Yılında Türk Dil Kurumu, 2001). Kitapta yer alan bilgiye göre cemiyet, 1933-1937 yılları arasında bu binada çalışmalarını sürdürüyor. Bu binanın mülkiyetinin de CHP'ye ait olduğu biliniyor (Mimar Kemalettin ve Çağı, 2009).

03-Türkiye İş Bankası ikinci binası ve sonrasında Anadolu Ajansı

İş Bankası Ankara'da ilk olarak Celal Bayar'ın genel müdür olduğu, İstiklal Caddesi üzerinde 09 olarak işaretlediğim binada çalışmaya başladı (9 Eylül 1924). Daha sonra 03 numaralı binaya taşındı. Gerek 09 gerekse 03 numaralı binaların arşivimde bulunan fotoğraflarında, binalar üzerindeki tabelalarda, Osmanlıca olarak yazılmış 'Türkiye İş Bankası' yazısı okunuyor. İş Bankası bu binayı, Çankırı Caddesi üzerindeki G. Mongeri yapısı olan yeni binası tamamlandığında, 1929 yılında boşalttı. İş Bankası'ndan boşalan binaya Anadolu Ajansı geldi. Bu dönemde çekilmiş bir fotoğrafta, bina üzerinde Anadolu Ajansı tabelası olduğu görülüyor.

04-Ali Askeri Şura ve sonrasında Milli Emniyet Hizmetleri

Seyyah Kandemir'in 'Ankara Vilayeti, 1932' adlı kitabının sonunda yer alan krokide, 04 numaralı bina Ali Askeri Şura (Sonradan Yüksek Askeri Şura adını aldı) olarak gösteriliyor. 1925 yılında kurulan Ali Askeri Şura, ilk olarak bu binada görev yaptı. 1941 tarihli Polis Rehberi'nde ise bu binanın 'Milli Emniyet Hizmetleri' (MAH) tarafından kullanıldığı belirtiliyor (Ankara Şehri Polis Rehberi, 1941). 'Milli Emniyet Hizmetleri' kurumunun kısa adı olması gereken MEH, kulağa hoş gelmediği gerekçesiyle Atatürk tarafından değiştirilerek MAH şeklinde kullanılmıştı. Bu kurumun adı daha sonra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) olarak değiştirildi.

05-Afgan Elçiliği

1930 tarihli Ankara Rehberi'nde, Evkaf Apartmanı'nın yanında 'Efgan Sefarethanesi' bulunduğu kayıtlı (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930). 'Yanında' ifadesi ile kastedilen binanın, 1930 yılında cadde üzerindeki diğer binaların mahiyetini belirlediğimizden, Afgan Elçiliği binası (05 numara) olması muhtemeldir. Binanın bir fotoğrafında, üzerinde bulunan bayrağın (tam olarak görünmemekle birlikte) dönemin Afgan bayrağına benzemesi de Afgan Elçiliği yaklaşımını güçlendiriyor. Afgan Elçiliği'nin ilk binası, Hacı Bayram Cami yakınında 1921 yılında açılmıştı. Sonradan Cebeci'deki Musiki Muallim Mektebi'nin yapıldığı alanda bulunan 2 katlı bir binaya, daha sonra da İstiklal Caddesi'ne taşınmış olmalı. Afgan Elçiliği 1934 yılında Yenişehir'de Mustafa Necati Evi'nde (Turizm Kılavuzu, 1934-1935) ve sonrasında da yerine Onur Pasajı'nın yapıldığı kuleli binada faaliyet gösterdi.

06-İtalyan Elçiliği ikinci binası sonrasında Merkez Komutanlığı

İtalyan Elçiliği saptaması binanın bir fotoğrafında yer alan bayrak üzerinden yapılmıştır. Bu bina sonraki yıllarda Merkez Komutanlığı olarak kullanılmıştır. Merkez Komutanlığı saptaması 1967 yılı Ankara şehir haritası verilerine (Harita Genel Müdürlüğü, 1/15.000, 1967) ve 1941 Polis Rehberi kayıtlarına dayanarak belirlenmiştir (Ankara Şehri Polis Rehberi, 1941). Ayrıca bizzat binayı hatırlayanların tanıklığı ve dijital arşivimde bulunan bazı fotoğraflar da bu bilgiyi desteklemektedir.

07-Yeni Otel ve sonrasında Vakıf Öğrenci Yurdu

Binanın 'Yeni Otel' adıyla işletildiği, bir fotoğrafında kapı girişinde görünen tabelasından ve otellere ilişkin çeşitli adres kayıtlarından belirlenmiştir. Yeni Otel, 1935 yılına ait oteller rehberinde, 17 odalı olarak kaydedilmiştir (1934-1935 Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü Turizm Kılavuzu, Otel Rehberi). Sahibi Recai Bey olan otelde, 1942'de savaş sığınmacısı 4 pilotun kaldığını, Fransız pilot R. Roger'in ailesine yazdığı mektuplardan öğreniyoruz (İlgili materyal Mehmet Akan arşivinde bulunuyor).

Yeni Otel'in 1946 yılına ait Ticaret ve Sanayi Odası kayıtlarında, Hüseyin Dalagan tarafından işletildiği kayıtlı. Bu kayıtta otelin adresi, "Evkaf Apartmanı yanında" olarak tanımlanıyor (Ticaret ve Sanayi Odası'nda kayıtlı tüccarlara ait adres kitabı, 1946). Ozan Kuntay filateli ile ilgili yazdığı bir makalede, Yeni Otel'i işleten Hüseyin Dalagan'ın bir filatelist olduğunu belirtiyor. Makaleden Hüseyin Dalagan'ın Macar eşi ile birlikte otelin bir odasında kaldığını ve kendi kullanımlarında olan bölümün duvarlarını, çerçevelettiği Osmanlı pulları ile dekore ettiğini öğreniyoruz. 1954 yılı Uçak serisi ilk gün zarflarının otel adresine postalanmış olması, Yeni Otel'in bu tarihte faal olduğunu gösteriyor. Nitekim Yeni Otel'in adresi, 1950 ve 1958 yılı Ankara telefon rehberlerinde yine 'Evkaf Apartmanı yanı' şeklinde belirtiliyor (PTT Telefon Rehberi 1950 ve 1958). Yeni Otel'in daha sonra (60'lı yıllarda) aynı adla Sanayi Caddesi 5/B adresinde faaliyet gösterdiğini, otelin bir tanıtım broşüründen anlıyoruz.

Güven Dinçer bir makalesinde bu alandaki Evkaf binaları arasında, 'Vakıf Öğrenci Yurdu' bulunduğundan bahsediyor (Cumhuriyet Devrimi'nin Yolu Atatürk Bulvarı, 2009). Makalede öğrenci yurdunun hangi binada bulunduğu belirtilmiyor. Ancak Mevhibe İnönü'nün başkanı olduğu bir dernek tarafından (Türkiye Yardım Sevenler Derneği ya da Türk Kadınlar Birliği olabilir) idare edildiği belirlenen Vakıf Öğrenci Yurdu'nun, 07 numaralı binada olması kuvvetle muhtemeldir.

08-Polonya Elçiliği sonrasında Macar Elçiliği

Polonya Elçiliği ilk olarak bu binada açıldı. Binanın eski bir fotoğrafı üzerinde yazan isme dayanarak bu belirlemeyi yapabiliriz. Ayrıca kaynaklarda Polonya Elçiliği'nin şehir içinde kışlık olarak kullandığı bir binası olduğu ve Çankaya semtinde hazırlanan arsaya yeni bir bina yapımına başlayacağı bilgisi bulunuyor (Bilal N. Şimşir, Ankara Ankara Bir Başkentin Doğuşu, 2006). Elçiliğin şehir içinde olduğu belirtilen binasının, evkaf evlerinde olduğunu biliyoruz (Nazmi Özalp, Bir Başkentin Anatomisi, 2016). Polonya Elçiliği'nden sonra 08 numaralı binanın (ya da onun arkasındaki 11 numaralı binanın) Macar Elçiliği olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Binanın eski bir fotoğrafı üzerindeki yazıya dayanarak bu belirlemeyi yapabiliriz. Ayrıca Bilal N. Şimşir, Macar Elçiliği'nin 1925'de bir evkaf binası kiraladığını yukarıda bahsi geçen kitabında belirtiyor. 1930 yılı Ankara Rehberi'nden, Macar Elçiliği'nin Yenişehir'e taşınmış olduğu anlaşılıyor (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930).

09-Ali Kılıç konutu sonrasında Türkiye İş Bankası ilk binası

Bu evde ilk önce 'Kılıç Ali' adıyla da bilinen Ali Kılıç oturmuştur (Nazmi Özalp, Bir Başkentin Anatomisi, 2016). BMM'de I. Dönem Milletvekilliği de yapan Ali Kılıç, adını daha çok İstiklal Mahkemesi başkanlığı göreviyle duyurmuştur. İstiklal Mahkemesi'nin meşhur üç Ali'sinden biridir. Evliliklerinden birini seramik sanatçımız Füreya Koral ile yapan Ali Kılıç, aynı zamanda futbolcu ve teknik adam Gündüz Kılıç ve yazar Altemur Kılıç'ın babasıdır. Ali Kılıç'tan sonra bina, İş Bankası'na tahsis edildi.

İş Bankası Ankara'da ilk olarak İstiklal Caddesi üzerinde, 09 olarak işaretlediğim binada 9 Eylül 1924 tarihinde çalışmaya başladı. Binanın, arşivimde bulunan bir fotoğrafında Osmanlıca olarak yazılmış tabelasında 'Türkiye İş Bankası' yazısı okunuyor. Ayrıca çeşitli kaynaklarda bunu doğrulayan bilgilere rastlıyoruz. Bu dönemde bankayı, ilk Genel Müdürü olan Celal Bayar idare ediyordu. İş Bankası bu binadan, yine Evkaf evlerinden daha büyük olan 03 numaralı binaya taşındı (Orhan Karaveli, Bir Ankara Ailesi'nin Öyküsü, 2009).

10-ABD Elçisi’nin konutu sonrasında Sanayi ve Maadin Bankası

Binanın kısa süreli olarak Amerika sefirinin konutu olarak kullanıldığı kaydedilmiştir (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930). Bina ile ilgili olarak İngiliz Albay H. Woods ve G. Farrer'in verdiği bilgilere göre, bu evde Amerika'nın irtibat görevlisi Bay Shaw oturmuştur (Bilal N. Şimşir, Ankara Ankara Bir Başkentin Doğuşu, 2006). Aynı dönemde ABD Elçiliği'nin 01 numaralı binada bulunduğunu biliyoruz (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930).

ABD sefiri buradan taşındıktan sonra 10 numaralı binaya 1925 yılında faaliyete başlayan Sanayi ve Maadin Bankası yerleşti. Özel kesim tarafından yeni kurulacak sanayi ve madencilik kuruluşlarına kredi sağlamak ve özel kesimle ortaklıklar kurmak gibi bir amacı olan bankanın, 1933 yılında Sümerbank'a devredildiği biliniyor. 1930 Ankara Rehberinde 10 numaralı binanın, Sanayi ve Maadin Bankası olarak kaydedildiği görülüyor (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930). Seyyah Kandemir'in 'Ankara Vilayeti, 1932' adlı kitabının sonunda yer alan krokide de binanın, Sanayi ve Maadin Bankası olarak işaretlendiği görülmektedir. Sanayi ve Maadin Bankası'nın Sümerbank'a devri sonrası binayı 1933 yılında boşaltmış olduğu varsayılabilir.

11-İtalya Elçiliği ilk binası

İtalyan Elçiliği'nin ilk olarak bu binada faaliyete başladığı biliniyor (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930). Elçilik sonraki bir tarihte bu binadan yine evkaf evleri arasında bulunan 06 numaralı binaya taşınmış olmalıdır. İtalyan Elçilik binası başlangıçta İtalyan müsteşarı tarafından kullanılıyordu. 1928 yılında İtalyanların elçilik yapmak üzere Ankara'da arsa aldıkları biliniyor (Bilal N. Şimşir, Ankara Ankara Bir Başkentin Doğuşu, 2006). Aldıkları arsaya yaptıkları bina tamamlandığında burayı boşaltmış olmalılar.

12-Belvü Palas (I. Vakıf Apartmanı)

İstiklal Caddesi üzerinde yer alan Vakıf binaları arasında, apartman şeklinde inşa edilmiş olan iki binadan biridir. Yapımı için 200 bin lira harcandığı biliniyor (Seyyah Kandemir, Ankara Vilayeti, 1932). Mimar Kemalettin Bey tarafından 1926 yılında tasarlanan binanın yapımı 1928 yılında bitirildi (Nazmi Özalp, Bir Başkentin Anatomisi, 2016). 1930 tarihli Ankara Rehberi'nde otel olarak kayıtlı olması, binanın bitirilmesini takiben otel olarak hizmete açıldığını gösteriyor (Osman Veliettin, Ankara Rehberi, 1930). Dört katlı olan bina, simetrik cephe düzenine sahipti. 65 odalı olan Belvü Palas, yapıldığı dönemde Ankara Palas'tan sonra, Ankara'nın en lüks oteliydi.

Edip Cansever bir şiirinde Belvü Palas'ı konu etmişti. Lobisine Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet gibi 'Garipçiler'in sık gittiği biliniyor. Hatta 'Montör Sabri'nin de onlarla birlikte buraya geldiği belirtiliyor. İmalat-ı Harbiye fabrikasında montör (Montaj) ustası olarak çalışmış emekli bir işçi olan Montör Sabri'yi, Orhan Veli bir şiirine konu yapmıştı. Montör Sabri'nin dönem meyhanelerin devamlı müşterileri arasında olduğu ve şairlere olan yakınlığını Fahir Aksoy da belirtiyor (Fahir Aksoy, Kürdün Meyhanesi, 2000).

Otelin önünde bulunan Vakıf Evleri yıkılırken Falih Rıfkı Atay otelde bulunuyormuş. Gürültüye sinirlenip tepki gösterince, otel müdürü onu sakinleştirebilmek amacıyla "üstadım gelin bir kahve içelim" diyerek onu yatıştırmaya çalışmış. Bir süre sonra yıkım sırası Belvü Palas'a geldiğinde, bir grup aydının Yenişehir'de yıkımı protesto ettiği biliniyor (Selim Esen, Açık Çekmece, 2010). Belvü Palas'ın, 1973 yılında yıktırıldığını biliyoruz (İnci Arslanoğlu, Erken Cumhuriyet Dönami Mimarlığı, 2010). Yeri bir süre boş kaldı. Sonradan bu alana Merkez Bankası'na ait ek bina yapıldı.

13-II. Vakıf Apartmanı

Mimar Kemalettin Bey'in projesine göre yapımına 1928 yılında başlanan ve 1930 yılında tamamlanan II. Vakıf Apartmanı'nın İstanbul Laleli'deki Harikzadegan Katevlerinden esinlenilerek inşa edildiği biliniyor (Tarih İçinde Ankara, ODTÜ, 1984). Bina günümüzde Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü olarak kullanılıyor.

Ankara'nın asansörlü ve kaloriferli ilk apartmanı burasıdır. Binanın yapımı için 1 milyon 200 bin lira harcandı (Seyyah Kandemir, Ankara Vilayeti, 1932). Konut olarak tasarlanmakla birlikte genellikle yapım amacı dışında kullanıldı. Beş katlı olan II. Vakıf Apartmanı, ortada yer alan büyük hava boşluğunun (avlunun) etrafına dizilmiş 40 daireden oluşmaktadır. Yapımı tamamlandığında günün gazeteleri binayı "kendi başına küçücük bir şehir, bir alem" şeklinde tanımlamıştı. İçinde ayrı bir mahalle bulunduğu şeklinde yapılan esprilerin yanı sıra kaç kapısı olduğu, nereden girilip nereye çıkıldığı merak konusuydu. Azra Erhat şöyle anlatıyor; "Evkaf Apartmanı'nda her şey vardı. Ambar gibi bir yerdi o, fakültesi de vardı, bankası da, tiyatrosu da, hepsi içine tıkılmış, insanlar orada çalışır, orada yatar, orada okur, orada eğlenirdi. Eşine rastlanmadık tuhaf bir binaydı bu. Kaç kapısı vardı bilmem, çepeçevre vardı, her birinden bir başka yere çıkılırdı" (Azra Erhat, Gülleyla'ya Anılar, 2002).

Türk Tarih Kurumu ilk olarak bu binada çalışmaya başladı. Yapıldığı dönemde binanın alt katında yer alan avlu, boks ve güreş gibi müsabakalar için kullanılıyordu. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin ilk binası da burasıdır. Azra Erhat, 1936 yılında Ankara'ya geldiğinde bu binada Fakültenin Klasik Filoloji Bölümü'nde 100 lira maaşla işe başladı (Azra Erhat, Gülleyla'ya Anılar, 2002). Bina 1947 yılından itibaren 'Küçük Tiyatro' adıyla tiyatro yapıldı. Binada oturanların ortak kullanımına yönelik sosyalleşme alanı olarak planlanan ortadaki avlu, tiyatroya dönüştürüldü. 1957 yılında binanın alt katında yer alan birkaç dükkan birleştirilerek 'Oda Tiyatrosu' adıyla bir salon daha hizmete sokuldu. Oda Tiyatrosu'nda koltuklar numaralı değildi. 65 koltuğunun 25 tanesi ünlü edebiyatçımızın, 40 tanesi de yabancı tiyatro yazarlarının adını taşıyordu (Nazmi Özalp, Bir Başkentin Anatomisi, 2016).

Binanın çeşitli bölümlerinin konut olarak kullanıldığı yıllarda, bazı tanınmış isimlere ev sahipliği yaptığı biliniyor. Bunlar arasında Ressam Sahip Tuna, yazar Ahmet Hamdi Tanpınar ve Şair Orhan Veli Kanık sayılabilir. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 2013 yılında bu kişiler adına yaptırdığı pirinç levhaları bina üzerine monte ettirmiş olması kuşkusuz sevindirici bir gelişme. Binanın bazı bölümleri devlet lojmanı olarak kullanılırken bazı bölümleri de derneklerin kullanımına verilmişti. Sait Bilgiç'in başkanlığını yaptığı dönemde 'Milliyetçiler Derneği' buradaydı. Madam Kahenka adlı yabancı bir kadın ise bu binada pansiyon işletiyordu (Nazmi Özalp, Bir Başkentin Anatomisi, 2016).

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış